2

59 5 26
                                    

 Gerginlik kendini en çok belli eden duygulardan biridir. Eğer saklamak istiyorsanız profesyonel olmalısın ve ellerinizi saklamalısınız. Genelde insanlar buna gözlerden belli olur der ama bu tamamen yanlış. Gözler bir çok duyguyu dile getirebilir ama gerginlik ellerden başlar ve gözlere ulaşamadan ruha karışır. Bu yüzden biri ellerinizi gördüğünde hareketlerinizden, elinizin aldığı renkten gerginliğinizin kokusunu alabilir. Ve eğer çevrenizde yırtıcılar dolanıyorsa onların gözünde akşam yemeğine giden yolda aperatif olursunuz.

 Elimi Defne'den çekip ekranda çıkan cevapla yazısına tıkladım. Gergin olabilirim hatta korkmuş bile olabilirim ama beni gören insanlar bile kepenklerimi indirdiğimde ne hissettiğimi anlayamazken göremeyen biri bunu anlayamazdı. Bu yüzden gürleştirdiğim sesimle hiçbir şeyi duymamışım gibi cevap verdim.

''Uzun bir süre görüşmeyiz sanıyordum. Daha geçen hafta yemekte görüşmemiş miydik?'' Defne dudaklarını birbirine bastırmış tedirgince bir bana bir de ekrana bakıyordu. Benim rahatlığım onu ekstra germişti. 

''Senden birçok şeyi beklerdim ama aile sorununu basına servis etmen. Bu senin için bile fazla adice.'' neredeyse tıslayarak konuşuyordu. Biraz da uzun cümleler kursa zehrini akıtacaktı. Aslında bu durumda doğru olan zehrini akıtmasına izin vermek olurdu ama benim sonrasında kullanacak bir antikorum yok.

''Tam olarak neden bahsettiğini anlamam için açman gerekecek.'' Bir yandan da telefonu elime alıp haberlere girdim ve detaylıca okumaya başladım.

''Ablamın uyuşturucu kullandığını öğrenip bize bile söylemeden basına uçurmuşsun. Şimdi de salak ayağına yatıp kurtulabileceğini mi sanıyorsun?'' haberi okuduğumda telefonu kapatıp vitesin önündeki boşluğa attım. 

''Aslına bakarsan, evet. Diyelim ki bunu ben yaptım. Diyelim ki ailen dahil herkesin öğrenmesini ben sağladım. Sana ve ailene, ablanı kurtarmak için bir şans vermiş oluyorum. Yani eğer istersem öyle de kurtulurum ki bu mevzudan hiç yara almadan.'' telefonu bir şey demeden aniden kapattı. Ciğerlerime hapsettiğim havayı derin bir nefesle arabanın içerisine bıraktım. 

 Nasıl da konuşuyordum öyle? Ellerim buz kesmişken, dilim kurumuşken ve kalbim korkuyla çarparken. İşte benim olayım bu, bütün vücut infilak ederken oturup hiçbir şey yokmuşçasına düşünen beynim.

 Söylediklerimin yüzsüzlük olduğunun ben de farkındayım ama hepsi yalan da değildi. Asır ablanın uyuşturucu bağımlısı olduğu şimdiden ortaya çıkmasa ileride dönülemez bir hal alabilirdi ama ben döner kavşak yakınlarında bunu fark ettirmiş oldum. Onlara onu kurtarmaları için bir şans vermiş oldum. 

 Ben diyip duruyorum ama tam olarak benim işim bile değil bu mevzu. Ben o aptal adamdan ufak bir iftira istemiştim, şirketle alakalı araştırılması gereken herhangi bir konu. Oysa işleri derine indirip Asır Balaban'ın karanlık sırrını aydınlatmıştı. Ayrıca bu kadının ilk alışı değilmiş, polisin söylediğine göre 8 aydır torbacısıyla görüşüyorlarmış. 

''Sanırım eve dönsek daha iyi olur pek dağıtacak havam kalmadı zaten.'' diyip zorlama bir şekilde güldü. Bana bakışlarında olan şey acıma mıydı yoksa korku muydu anlayamasam da hoşuma gitmemişti. Sadece düşmemek için demirlere tutundum diye bana kötü biriymişim gibi davranmasını katlanmak istemiyorum ya da tökezler tökezlemez demirlere tutunan bir zavallı gibi.

''Ben seni eve bırakayım. Tek kalsam daha iyi.'' birkaç saniye yüzüme bakıp ağırca başını aşağı yukarı salladı. Arabayı tekrar çalıştırıp sürmeye başladım. Sessizlik sinirimi bozmaya başladığından uzanıp telefonumu aldım ve yola bakmaya devam ederken telefonu önüne uzattım.

MİNTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin