Yüzüm soğuk mermerle bütünleşmişken gözlerimi araladım. Kendimi acayip dinç hissediyordum. Ellerimi yere koyup kendimi kaldırmaya çalıştım. Sırtımı lavabo dolabına dayayıp dışarıdan gelen seslere odaklanmaya çalıştım.
''Düştü diyorum sana, kır geç kapıyı ne uğraşıyorsun tornavidayla falan.'' Defne kimle konuşuyordu bilmiyorum ama hem kapıyı kırmamaları hem de daha fazla korkmaması için ayağa kalktım.
''Defne Hanım ne kadar istesem de kırabileceğimi sanmıyorum. Bu kapılara sağlam olsunlar diye bir ton para verildi.'' kapıyı açtığımda ikisinin hatta dördünün de yüzü bana döndü. Defne çalışanları çağırmıştı.
''İçim geçmiş ya.'' diyip gülümsedim. Çalışanlar gittiğinde uzun bir sorguya başlayacaktım. Ama şirkete de gitmem gerekiyordu.
''Birden düşme sesi geldi, bir yerini vurdun mu?'' dedi eli telaşla kafamı tararken. Gözlerimiz buluştuğunda kaşlarımı çatıp dışarıyı gösterdim. Başıyla onayladı.
''Hastaneye gitmek ister misiniz Hazel Hanım?'' Defne ceketini alıp dışarı çıkarken ben Erdem Bey'e iyi olduğumu kanıtlamaya çalışıyordum. Adam mutlaka bir şeyim olmalıymış gibi davranıyordu. Fazla pimpirikli bir tip olduğunu biliyordum zaten ama yemin etmeme rağmen devam etmesi...
''Dedim ya anlık şekerim düşmüş. Çok teşekkürler.'' dedim ve sonunda ben de Defne'nin ardından paltomu ve onun paltosunu alıp bahçeye çıktım. Ceket bu hava için fazla ince kalıyordu. Benim geldiğimi fark edince arka tarafa doğru yürümeye başladı. Arka bahçedeki büyük, beyaz çardağa geçip oturdu. Paltosunu uzatıp ben de karşısına oturdum ve paltomu omuzlarıma bıraktım. Nasıl başlamam gerekiyordu ya da ne demeliydim?
''Bak şaşırdığını biliyorum ama ben bu konuda çok düşündüm, pişman olacağım bir şey değil.'' elimi saçlarımdan geçirip konuşmak için dudaklarımı ıslattım. Dayanamayacağım çok barizdi. Bu yüzden
''Ne zamandır hamilesin? Ne zamandır biliyorsun? Ve Furkan bunu biliyor mu?'' sorularımı ardarda sıraladım. Paltosunun ucuyla oynarken benimle göz teması kurmuyordu.
''Bir buçuk aylık. Ama daha yeni fark ettim boşandığım gün.'' sonrasında başını kaldırıp gözlerime baktı. Ne yapacağını bilemez bir hali vardı.
''Furkan bilmiyor.'' dedi sadece. Harika, zaten boşandığı adamdan çocuk yapmak ancak Defne'nin başına gelebilirdi. İyi de bunlar dört aydır Furkan'la kötü değiller miydi?
''Siz son zamanlarda Furkan'la, yan-'' dediğimde eliyle beni susturdu. Derin bir nefes alıp ayağa kalktı.
''Cidden bunu şuan konuşmak istemiyorum. Hazır olduğumda sana anlatacağım ama şunu bil. Bu aramızda kalması gereken bir şey.'' kaşlarımı çattım. Bu öyle ortalıkta anlatılacak bir şey değildi zaten ki olsa da kimseye söylemeyeceğimi biliyor olması gerekmez miydi? Telefonuma bakıp Giray'a söylediğim saatin geldiğini gördüm.
''Benim işte ilgilenmem gereken birkaç sorun var. Bunu sonra konuşmaya devam edeceğiz tamam mı?'' başını salladı ve beraber eve girdik. Defne'nin dolabından kahverengi ceket şeklinde bir elbiseyi giyip ayağıma da ona uygun koyu kahve tonlarda bir bot geçirdim. Ayakkabı numaralarımıza kadar benzememiz bizim en büyük şansımız olabilirdi. Dün kullandığım çantamı ve paltomu alıp evden çıktım. Arabamın kilidini açıp müzik bile ayarlamadan sürmeye başladım.
Şirkete varana kadar tek düşüncem bu doğruysa babama ne diyecek olduğumdu. Kızabilecek miydim ya da o bana kızacak mıydı? O insanları gerçekten harcamış mıydık? Hayatlarını mahveden kişi ben miydim? Bütün sorular boğazıma ölümün eli gibi sarıldığında arabayı girişe çekip direkt asansöre ilerledim. Sadece güvenlik birkaç çalışan vardı. Asansörün şarkısını değiştirmeyi kendime not edip kata gelince indim. Giray çoktan gelmiş odamda beni bekliyordu. Beni görünce oturduğu koltuktan kalkıp elindeki dosyayı bana uzattı. Elinden alıp toplantı masasının başına oturdum. Ve içindeki belgeleri önüme dizdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNT
General FictionBeklemekten bu kadar nefret ederken elegant görünmek için hareketlerimde beklemek zorundaydım. Masaya oturmak için sandalyenin çekilmesini bekle, arabaya binmek için kapının açılmasını bekle, alaşağı etmek için hamle yapmasını bekle...