Motordan inip bir sigara yaktım. Sonra telefonumu çıkarıp Baran'a mesaj attım."Kapıdayım."
Bir kaç dakika sonra karşımdaki evin kapısı açıldı. Baran beresini kafasına geçirerek koşar adım yanıma geldi."Çok bekletmedim dimi?"
"Hayır. Yeni geldim. Bin hadi gidelim." dedim motoru göstererek.
"Senin mi?"
Kaskın birini ona uzattım.
"Evet benim. Gel bakalım."
Kendi kaskımı takıp motora bindim. Arkamı dönüp baktığımda kaskı kapatmaya çalışıyordu. Kendimi tutamayıp kahkaha atarak elimi uzattım.
"Gel buraya gel."
"Gülmesene be. Bozuk bu." derken kızarmış bir şekilde yanıma geldi.
Bembeyaz yüzü bir anda kıpkırmızı olmuştu. Kaskı takıp hafifçe kafasına vurdum.
"Bin hadi."
Konuşmadan arkama bindi. Motoru çalıştırıp yavaşça ilerledim.
"Tutunmazsan düşersin."
"Sen bugün fazla konuşuyorsun sanki."
Gülmeye başlayıp hızlandım. Ellerini belimde hissettiğimde memnun bir ifadeyle yoluma devam ettim.
*
"Ama o son olayda hiç bir suçum yoktu. Gayet de masumdum." diyerek yemeğini yemeye devam etti.
Yemeğim bittiği için ben de arkama yaslanıp onu izlemeye başladım. Bir süre sessizce yemeye devam etti.
Ortamına göre davranıyordu. İstediği zaman gayet ciddi ve resmi durabiliyordu. Ama istediğinde de samimi, yakın ve bazen de çocuksu davranabiliyordu.
Her hareketi beni ayrı etkilerken, bir yandan herkese ördüğüm duvarları kendine bir yol açmak için kırıyordu.
Ama ben onu içeri almak istiyor muyum? Henüz bilmiyorum. Buna hazır hissettiğimi sanmıyorum.
*
Sahilde biraz dolaştıktan sonra evinin önüne gelmiştik. Motordan inip önünde durdum.
"Teşekkür ederim. Her şey için." dedi bir kez ileri geri sallanarak.
"Ben teşekkür ederim asıl."
"Ne için?"
"Her şey için." diyerek hafifçe güldüm.
Tek elimle saçımı karıştırırken dudaklarımı bulan dudaklarıyla öylece kaldım.
Bu? Neden?
Bir kaç saniye sonra kendimi birden geri çektim. Öylece yüzüne baktım. Ne tepki vermem gerektiğini bilmiyordum.
"Baran?" diyebildim sadece.
O ise benden başka her yere bakarak bir şey söylemeye çalışıyordu.
"Şey. Ben. Özür dilerim. İstemeden oldu."
"Neden yaptın?"
"Çok özür dilerim. Gitsem iyi olacak. İyi geceler."
Panik halinde yere bakarak eve doğru hızla yürüdü. Yapabildiğim tek şey arkasından öylece bakmak oldu.
*
3 gün. 3 gün boyunca beni her gördüğü yerde kaçtı. Konuşmaya çalıştığımda bile bir bahane bulup kaçtı.
O böyle yaptıkça sinirlerim bozuluyordu. Benden kaçmasını istemiyordum ki ben.
O yanımdayken uçup giden göğsümdeki ağırlık, şimdi 2 kat daha fazla büyüyerek yerleşmişti eski yerine.
Bu şekilde davranması canımı yakıyordu sadece. O gece neden geri çekildiğimi bilmiyordum. Bildiğim tek şey, bir dahaki sefere geri çekilmeyeceğimdi.
*
"Ben kendim gidicem baba. Siz gelirsiniz. Afiyet olsun." diyerek kahvaltı masasından kalktım.
"Ateş yine bir şey yemedin."
"Okulda yerim ben."
Çantamı alıp çıktım evden. Yürümeye başladığımda arkamdan koşarak Acar gelip yetişti.
"Ne zamana kadar böyle devam edeceksiniz. Söyleyeyim ben şimdiden sıkıldım."
"Kaçıp duruyor benden. Ne yapabilirim?"
Yolun ortasında birden durdu. Ben de durup ona baktım.
"Ateş sen harbiden salaksın. Kaçıyorsa yakalayacaksın. Ayrıca çocuk deli gibi aşık sana."
"Nereden biliyorsun?" diye sordum ciddiye almayarak.
"Of bazen acıyorum Baran'a. Nasıl bir gerizekalıya aşık olduğunu bilmiyor. Çocuk ilk günden beri sürekli peşinde. Seninle ilgileniyor yanından ayrılmıyor. Ya sırf seninle vakit geçirebilmek için basket hocasını ikna etti sana ders versin diye."
"Bir dakika. Onu Baran mı ayarladı?"
"Evet. Sen de yedin. Neyse hadi geç kalıyoruz."
Okula doğru yürürken kaşlarımı çatıp arkasından onu izledim.
*
"Bu şekilde bekleyerek zaman kaybediyorsun. Git bir yolunu bul konuş işte."
Furkan'ın bitmek bilmeyen önerilerini dinlerken çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum.
Yemekhaneye inmiş yemek yiyorduk. Kafamı kaldırıp baktığımda Baran'la kısa bir an göz göze geldik.
Hemen gözlerini kaçırıp arkadaşlarıyla birlikte yemek sırasına girdi. Derin bir nefes alıp önüme döndüm.
Önümdeki, daha dokunmadığım tabağı itip ayağa kalktım.
"Sigara içmeye çıkıyorum ben."
Baran'a baktığımda son üç gündür olduğu gibi asık bir suratla masasına oturuyordu.
*
Okul çıkışı basket antrenmanı vardı. Zil çalınca çantamı alıp ayağa kalktım.
"Ateş. Hallet şu işi." dedi Furkan.
Kafamı hafifçe sallayıp sınıftan çıktım. Soyunma odasına girdiğimde içerisi doluydu. Bir köşede de Baran arkası dönük üstünü değiştiriyordu. Ben de sessizce dolabıma gidip kıyafetlerimi çıkardım.
Bütün antrenman boyunca benden en uzak köşede durmaya özen göstermişti. Hoca bizi serbest bırakınca Baran tuvalete doğru gitti. Ben de elimdeki topu atıp peşinden gittim.
Beni fark etmeden içeri girdi. Ben de arkasından girip kapıyı yavaşça kapattım. Arkasını döndüğünde kocaman gözlerle bir an bana baktı. O bakışlarını kaçırırken üstüne doğru gittim.
Geri geri gidip en sonunda duvara çarptı. Ben de önünde durdum.
"Napıyorsun?" dediğinde sesi çok kısık çıkmıştı.
"Daha ne kadar kaçacaksın benden?"
"Kaçmıyorum."
"Kızardın yine." dedim hafifçe gülerek.
Yalan söylediğinde kızarıyordu.