Bir kaç dakikadır orada öylece onu izliyordum. Nefesi hızlanmıştı ve korkudan hareket bile edemiyordu.
"Baran yüzüme bakar mısın?"
Bakışlarını hala kaçırıyordu ve bu yeterince sinirlenmeme sebep oluyordu.
"O gece şaşkınlıktan tepki veremedim. Ama yarım kalan bir şeyi tamamlamam gerekiyor."
Yüzü şaşkınlıkla bana döndü. Ben de gülümseyerek o anı en güzel şekilde değerlendirdim.
Birden onu duvara iyice sıkıştırarak öpmeye başladım. O gece geri çekilmenin pişmanlığını ve benden kaçtığı her anın hesabını şuan çıkarıyordum.
Elimi beline atıp kendime çektiğimde onun elleri yüzümü bulmuştu.
Dışarıdan gelen seslerle birden beni ittirdi. Çok geçmeden kapı açıldı ve içerisi dolmaya başladı.
Baran donmuş bir şekilde bıraktığım yerde duruyordu. Gülerek bileğinden tutup soyunma odasına götürdüm.
"Üstünü değiştir hadi."
Üstümüzü değiştirip okuldan çıktık. Hala daha konuşmamıştı. Elimi omzuna atıp boş bir parka götürdüm.
Oturduğumuzda rahatlaması için birer sigara çıkardım. Sessizce alıp içmeye başladı.
"Bir şey söylemeyecek misin?" diye sordum bir süre sonra.
Hafifçe güldü.
"Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum."
"Acar anlattı bana her şeyi."
"Ne? Her şeyi mi?"
Dediğinde gözleri kocaman bana dönmüştü.
"Bilmem. Her şeyi mi? Sen anlatmak ister misin?"
Tekrar önüne döndü. O sırada gözünün dolduğunu fark ettim.
"Baran?"
Ona doğru dönüp yüzünü bana doğru çevirdim. Gözlerini kapattığında düşen yaşı yavaşça sildim.
Biraz daha yaklaşıp sarıldım. O da yüzünü boynuma gömüp ağlamaya başladı.
Bir süre öylece durduk. Sakinleşmeye başlayınca benden ayrıldı. Uzanıp ellerimle yüzünü sildim.
"Ateş. Ben seni çok seviyorum." dedi sadece.
"Bunu anlamam biraz uzun sürdü ama, ben de seni seviyorum."
Ben gülümseyerek onu izlerken, o kırmızı gözlerle bana bakıyordu.
Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Söylemiştim. Ve bunun tamamen gerçek olduğunu bilerek söylemiştim. En ufak bir şüphe olmadan.
*
Bir elim onun omzundayken o başını göğsüme yaslayıp öteki elimle oynuyordu. Yaklaşık bir saattir orada oturup konuşuyorduk. Hava kararmaya başlamıştı.
"Eve gitmem lazım." derken kafasını arkaya yaslayıp dudaklarını büzmüştü.
Gülerek ayağa kalktım.
"Gel bakalım hadi. Üşüme hem daha fazla."
Elinden tutup kaldırdım onu da. Başını omzuma yaslayıp yürümeye başladı.