Evimin önünde durduğumuzda ona teşekkür ettim ve kapıyı açıp binama girdim, kapının kapanma sesi gelmediğinde arkamı döndüm. Kıvırcık saçları gözlerinin önüne dökülmüştü, eli ile yeni çıkan sakallarını kaşıdı.
"Yarın daha erken bir saate gelebilirim, umarım daha uzun konuşma şansımız olur."
"Saat 12de gelebilirsin Styles, öğle arasında oluyorum."
Sanki dediğime sevinmiş gibi gülümsedi ve son kez iyi akşamlar dileyip gitti. Tuhaf bir an yaşamıştık sanki ve ben istemeden kendime bir yoğurt arkadaşı edinmiştim.
-
Dişlerimi fırçalarken tek elimle telefonumun ekranını açtım, saati gördüğümde ağzımı çalkaladım ve çıkmak için kapıya gittim. Eski ve artık yamulmuş olan askılığımdan siyah montumu aldım ve giydim.
Son kez ocağı açık bırakıp bırakmadığımı kontrol edip evden çıktım. Bugün her zamanki bir iş günü gibi değildi, sanki Harry ile konuşmayı iple çekiyordum. Dün gece yatmadan önce onu biraz araştırmıştım ve en son çıkan şarkısını dinlemiştim, çocuğun sesi ilahi gibiydi. Dünyada onun için deli olan milyonlarca kadın vardı, kendimi şanslı mı hissetmeliydim?
Düşüncelere dalarak yürüdüğüm için kısa olan yol daha kısa gelmişti, dükkandan içeri girdim çalışanlara selam verdim ve montumu çıkarıp önlüğümü taktım. Yorucu bir iş günü başlamıştı.
Müşterilere siparişleri yetiştirmeye çalışırken sürekli saati kontrol ediyordum, neden bu kadar heyecanlanmıştımki? Normal bir sohbet olacaktı.
Saat tam 12nin üstüne geldiğinde hızlıca önlüğümü çıkardım ve bir müşteriymiş gibi rahat kırmızı koltuğa oturdum. Her kapı açıldığında o tarafa dönüyordum, beklediğim kişinin gelmediğini fark edince önümdeki ıslak mendil ile oynamaya devam ediyordum.
Bu böyle nerdeyse 1 saat sürdü ve molam artık bitmişti, üzülmüş gibi hissettiğimde kendime hayali bir tokat attım. Saçmalama Stella o bir ünlü işleri var, milyonlarca güzel kadın dururken seninle oturup yoğurt yemesini ve senin kendinden bahsetmeni dinleyecek hali yok.
Bunu bu kadar kafama takmam bile saçmaydı, gelir ya da gelmez dün tanıştığım bir adamı düşünmem gereksiz.
Bugün her zamanki normal bir iş günüymüş gibi davranarak çalışmaya devam ettim. Zaman hızlı akmaya başlamış gibiydi, tekrar dükkan boşaldı ve akşam oldu. Rutinim olan şeyleri yaptım ışıkları kapattım, montumu giydim, çantamı aldım ve dükkanı kitledim.
Londra bugün yağmurluydu, burayı sevmemin en büyük sebebi soğuk havasıydı. Yaz insanı sayılmazdım, kış benim mevsimim gibiydi. Kışın her şey daha güzel, terlemezsin, klimaya dünya para baymazsın ve en güzeli kar yağar ve o mükemmel görüntü ortaya çıkar.
Yağmur yağdığı için panik olan insanların arasında geçerken saçlarımın ıslanması daha çok hoşuma gidiyordu. Cebimden anahtarımı çıkardım ve yaklaştığım evime baktım. Kapıya yaklaştıkça önünde oturan adamı daha net görüyordum, kıvırcık saçlar ve yeşil gözler. Harry Styles tam şu an kapımın önünde oturuyordu.
"Evimin adresini öğrenmeye çalışan bir sapık olduğunu bilmeliydim Styles."
Sus Stella, neden konuşuyorsun ki.
"Bugün için özür dilerim, menajerime yalvardım ama hiçbir şeyi erteleyemeyeceğini söyledi."
Mahçup bir şekilde bana bakıyordu bunu gözlerinden anlayabiliyordum.
"Özür dilemene gerek yok Styles, şunun şurasında 2 gündür tanışıyoruz. Ünlü birisin, ilgi göstermen gerek hayranların var."
Yanına doğru oturdum ve karşımda yağan yağmuru izlemeye başladım. Bir kedi kuru olan yeri görüp bana doğru yaklaştığında kafasını okşadım, o sırada Harry'nin beni izlediğini hissedebiliyordum.
"Bunu telafi etmek istiyorum, yarın bir konserim var. Benimle gelir misin, kuliste oturursun."
Verdiği teklifle ona doğru döndüm, "Buna gerek olmadığını biliyorsun değil mi 2 gündür-" lafımı kesti. " Evet Stella biliyorum 2 gündür tanışıyoruz ama bu gün yaptığım elimde olmasa bile çok kaba bir şeydi."
Bacağımdaki kedi mayışmış bir şekilde yere uzandı. Kafamı çevirip Harry'e baktığımda nerdeyse burun buruna gelecek vaziyetteydik. Gözleri dudaklarıma kaydığında tuhaf bir şeyler yaşanmasın diye önüme baktım.
"Pekala geleceğim, tabi yine beni ekmezsen."
Bunu gülerek söylediğim için o da gülmüştü, kafamı çevirip gamzelerine bakmak istesemde yapmadım.
Ayağa kalktığında tepeden bana bakmaya başladı. "Artık gitmeliyim yarın büyük gün."
Peşinden bende kalktım, kaldırım üstünde olmama rağmen benden hala çokça uzundu. "Çok yağmur yağıyor senin için şemsiye indirmemi ister misin?" Hadi ama Stella, gerçekten şemsiye fabrikası alacak kadar zengin olan bir adama bunu mu teklif ettin?
"Arabam şurda, teklif için teşekkürler."
Birbirimize iyi akşamlar dilediğimizde arkadını dönüp arabasını açtı ve içine girdi, bende binadan içeri girdiğimde beyaz farları tüm sokağı aydınlatıyordu. Binanın pis camının arkasından gidişini izledim ve ardından kendi daireme çıktım.
YOU ARE READING
adore you - HS
Historical FictionStyles, ağlamaktan gözleri şişmiş olan Stella'ya baktı. Ağlarken ne kadar güzel göründüğünü bir kere daha anlamıştı. O bal rengi gözleri ağlamaktan kızarmıştı, Harry'e bakıyordu. Seslice burnunu çekti dudaklarını yaladı. "Ne bakıyorsun öyle, hiç ağl...