Tam 7 günüm ölü gibi geçmişti, aklımdan çıkmayan tek şey benim neden bu hale geldiğimdi. Harry Styles'a aşık mı olmuştum? Kesinlikle hayır.
Sakin bir pazartesi günü dirseklerimi tezgaha dayalı bir şekilde kafamı ellerimin arasına almış bunu düşnüyordum, internette okuduğum hayranların yazdığı Harry Styles etkisi bu olmalıydı. Kafamı kaldırdım ve gelen müşterilerle ilgilenmeye başladım, lafımı geri alıyorum artık sakin bir pazartesi günü değildi.
"Bir ananaslı yoğurt lütfen."
Kafamı sallayıp tam arkamı dönmüşken tanıdık gelen sesi yüzünden müşteriye döndüm. Yüzünde maske, gözlerinde güneş gözlüğü ve kafasında neredeyse tüm kafasını kaplayan bir bere vardı.
"Harry?"
"Stella?"
Gülerek söylemişti bunu ama suratına siyah bir maske olduğu için gamzelerini görmek imkansızdı. O olduğunu anladığımda hemen yoğurdunu hazırladım ve ona verdim, o sanki burada yokmuş gibi diğer müşterilerle ilgilenmeye devam ettim. Bana koca bir hafta boyunca asla cevap vermemişti ve şimdi ona normal davranmamı bekleyemezdi. Bir hayranı benim Harry'e böyle davrandığımı görseydi beni volkana falana tardı sanırım, haklılar dünyaca ünlü bir adama tavır alıyordum.
Yoğurt makinesinin başında siparişleri hazırlamaya balşladım.
"Beni görmezden mi geliyorsun?"
"Öyle gibi duruyor."
Ona hiç bakmadan yoğurtları tepsiye dizdim ve diğer çalışan olan Mary'e gelip alması için bir işaret verdim, gözüm saatte kaydığında 5 dakika sonra molam başlıyordu. İstemesem bile Harry beni rahat bırakmayacaktı ve konuşmaya çalışacaktı.
Tezgahı sildim ve önlüğümü çıkarıp Harry'nin yanına oturdum, öğle molamı beklediğine eminim çünkü geldiğinden beri saate bakıp duruyordu.
"Öğle arasına girdiysen artık konuşabiliriz?"
Kafamı salladım, ama ona bakmıyordum.
"Özür dilerim, cevap veremedim uyuyacak vakti bile zor buluyordum."
Gözlüğünü çıkarıp kenara koyduğunda suratına baktım, sanırım gerçekten doğruyu söylüyordu çünkü göz altları uykusuzluktan morarmıştı. Yumuşamış bir suratla ona baktım.
"Düşüncesizlik ettim Styles."
"Başka bir yere gidebilir miyiz bu maske ve bereyle burada oturmak beni öldürüyor."
Onun peşinden dükkandan çıktım ve takip etmeye başladım, bir ara sokağa girdiğimizde beresini ve maskesini çıkarttı. Artık yorgunluğu daha çok okunabiliyordu. Kaldırıma oturduğumuzda kafasını omzuma dayadı, kıvırcık saçları yanağıma değiyordu ve şampuan kokusu burnuma gelmeye başlamıştı. Ellerimi saçlarına daldırmamak için kendimi zor tutuyordum.
"Kötü bir arkadaşım değil mi?"
Yorgun sesiyle mırıldandığında son 7 günde onun hakkında düşündüğüm her şeye küfrettim. "Önemli değil, seni bu kadar yormaları acımasızca."
Kafasını kıpırdattığında suratıma sürünen saçları yüzünden huylandım ve güldüm. Kafasını bana çevirdi ve baygın bakışlarla suratıma baktı, "Gülümsemen çok güzel."
Kalbim hızlı atmaya başladığında gözlerimi ondan uzaklaştırdım ve sakinleşmeye çalıştım, Harry Styles farkında bile olmadan benim kalbimle oynuyordu.
"Ya ne demezsin.." diye mırıldandım, "Senin uyuman gerekmiyor mu? Buraya geleceğine uyumaya gitsene!"
"Tatile girdim 1 ay çalışma yok resim çekilmek, röportaj vermek, programlara katılmak hepsi iptal. Menajerim bana acıdı sanırım."
Kafası tekrar omzumdaki yerini aldığında zaman dursun istedim, böyle o benim omzuma yaslansın ben de onu sonsuza kadar dinleyeyim.
"Nasıl geçireceksin o bir ayı?"
"Seninle dolu dolu geçirme gibi bir planım var."
-
Öğlen aram bittiğinde Harry yanımdan ayrılmıştı ve bende işime geri dönmüştüm. Her şey normal ilerliyordu ben dışında, ilk def bir erkekten ilgi görmüşüm gibi davranıyordum ya da liseli bir aşık gibi. Harry beni arkadaşı olarak görürken benim ona karşı böyle hissetmem aşırı berbat hissettiriyordu. O zaman selamlayalım merhaba karşılıksız aşk.
Dükkanı kapatırken telefonuma gelen mesaja baktım. Harry'den bir mesaj vardı.
Yeni uyandım, bir asırdır uyumamış gibiyim.
Günaydın uyuyan güzel
Hemen cevap verdiğimde kaşlarımı çattım, umarım telefonun başında mesaj atmasını bekliyormuş izlenimi vermemişimdir.
Montumu giydim ve dükkanı kilitleyerek evime doğru yürümeye başladım, yarın için nedenini bilmediğim bir şekilde izin almıştım. Bilmiyorum belki de geçen haftanın getirdiği yorgunluk hala üstümdeydi. Telefonuma mesaj sesi geldiğinde cebimden çıkardım ve ekranı açtım.
Film izleyelim mi?
Mesajı gördüğümde duraksadım, tamam Stella tuhaf davranmana gerke yok arkadaşsınız değil mi? Yani en azından onun için öyle.
Olur
Hızlıca eve giderken evi sabah dağınık bırakıp bırakmadığımı hatırlamaya çalışıyordum. Umarım temiz bırakmışımdır, bu rezilliği asla kaldıramam çocukla tüm ilişkimi keserim.
Ben eve vardığımda Harry çoktan kapımın önünde bekliyordu, bu kadar dakik olmak zorunda mısın Styles.
"Işınlanarak geldin sanırım?"
Elindeki poşetleri sallayarak gülümsedi, "Hemen izleyelim istedim, erken biter ve sende erkenden yatabilirsin."
Çok düşüncelisin diye üstüne atlamamak için kendimi zor tutuyordum, gülümseyerek kafamı salladım ve elindeki poşetlerden birini zorla alarak yukarı çıkmaya başladım.
"Bu kadar şey almana gerek yoktu."
"Neyi sevdiğini tam olarak bilmediğim için birkaç çeşit aldım." bu yaptığı normalmiş gibi omuz silktiğinde şaşkın bir şekilde ona baktım. Maaşım bana yetsin diye ben eve şeker almıyorum.
Kapıyı açtım ve içeri girmesine izin verdim, ayakkabılarımı hızlıca fırlattım ve ona çarparak salona geçtim. Toplu olduğunu gördüğümde derin bir nefes aldım, ucuz atlattım.
"Üstümü değiştirip geleceğim, filmler şurada istediğini seçebilirsin."
Onu salonda yalnız bırakıp odama geçtim ve siyah yünlü bir pijama giyip üstüne kırmızı kazağımı giydim, en düzgün ev kıyafetim bunlardı geri kalanları komik desenlilerdi hatta derinlerde bir yerde shrek desenli bir takım olduğuna bile yemin edebilirim.
Salona girdiğimde Harry aldıklarını masanın üstüne dizmişiti ve beni bekliyordu, içecekler için mutfaktan iki tane bardak aldım ve yanına geçtim.
"Ne izliyoruz?"
Elindeki filmi bana doğru salladı ve yüzünde sinsi biri gülümseme ile bana baktı.
"Korku filmi."
YOU ARE READING
adore you - HS
Historical FictionStyles, ağlamaktan gözleri şişmiş olan Stella'ya baktı. Ağlarken ne kadar güzel göründüğünü bir kere daha anlamıştı. O bal rengi gözleri ağlamaktan kızarmıştı, Harry'e bakıyordu. Seslice burnunu çekti dudaklarını yaladı. "Ne bakıyorsun öyle, hiç ağl...