Duyduğum sabah ezanının sesi ile usulca Gözlerimi açtım.
Gözlerimi ovuşturarak sıcacık yatağımdan kalktığım sırada bangırbangır yatağa tekrar dönmemi söyleyen o sesi Uçan Tekmem ile Yok ettim ve bir gözüm açık, bir gözüm kapalı şekilde bir yerlere çarpa çarpa abdest almak için banyoya doğru yürümeye başladım.
Nihayet banyoya gelebildiğimde rutin işlerimi hallettim ve niyet ederek abdest aldım, abdest almayı bitirince de 1 kez Amentü duasını ve 3 kez de Kadir suresini okuyarak odama döndüm.
odama geldiğimde de Hemen Sabah namazını kılmak için hazırlanmaya başladım.
Eşarbımı taktıktan sonra da hazırdım.
Hemen seccademi kıble yönüne serdim ve seccadeye geçerek sabah namazına niyet edip kılmaya başladım.
Iki rekat sünnet ve 2 rekat da farzdan oluşan sabah namazını kılmayı bitirdiğimde duamı da ettim ve seccademi de büyük bir özenle katlayarak yerine koydum.
Sonra da namaz için giydiğim kıyafetleri çıkardım ve onları da yerine koyduktan sonra kendimi yatağıma attım.
Hani insan yaşadığı yere uyum sağlarmış derler ya, Aynı şey Benim için de geçerliydi.
Bursa'nın kalabalık ve boğucu olan ilçesi İnegöl'de yaşıyordum ve her İnegöl'lü insan gibi benim de sabahın 7'sinde kalkıp işe başlama gibi bir huyum yoktu.
Bunun için de anneannem ne zaman köyden bizi ziyarete gelse, "Hem çalışmıyorlar, hem de "Niye hasta oluyoruz biz, niye çok kilo alıyoruz biz" diye söyleniyorlar" deyip yakınırdı.
****
"Azraa, Azraa! Hadi uyan Azra, Azra hadi uyan."
Yeğenlerim, Hira, Miray ve Hilal'in aynı anda konuşan seslerini duyduğumda derin bir nefes alarak gözlerimi tekrardan açtım.
"Bir dakika bile uyumadım kızlar, bıraksaydınız da biraz uyusaydı Bu teyzeciğiniz" diyecektim ki, çoktan aydınlanmış olan havayı gördüm.
"Biraz daha uyusaydım ya" temalı düşüncelerim yerini "Ne kadar uyudum ki ben" temalı düşüncelere teslim ederken yeğenlerim hala daha beni uyandırma çabası içerisindelerdi.
Onlara uyandığımı anlatabilmek için "Kızlar yeter mi artık, ben çoktan uyandım" dedim, onlar da çok şükür sustular .
Normalde yeğenlerimi çok seviyordum, ama bu gürültücü halleri ile uğraşmak gerçekten yorucuydu.
Allah'tan Ablam Sabır Taşı gibi kızdı da Yeğenlerimin gürültücü halleri ile de uğraşa biliyordu.
Yatağımdan kalktım ve dolabımdan günlük bir elbiseyi alıp üzerime geçirdim, eşarbımı bağladıktan sonra da aşağı indim.
Normalde bu saatlerde kahvaltı yapardık ama bugün atama sonuçları açıklanacağı için aile fertlerim daha kahvaltıyı hazırlamadan benden önce bilgisayarı almış salondaki masanın etrafına dizilmişlerdi.
Normalde benim heyecanlı olmam gerekiyordu ama bizimkiler benim yerime de heyecanlanma görevini üstlenmişlerdi Sağolsunlar.
"Azra'm Hadi kızım hemen gel de bakalım atama sonuçlarına" dedi annem.
Başımı onaylar biçimde sallayıp Ablamın yanına oturdum.
Annem hemen bana bilgisayarı verdi.
Ben de bilgilerimi girdikten sonra sonuçların Ekrana gelmesini beklemeye başladım.
Sonuçların Ekrana gelmesini beklediğim o Birkaç saniye bana birkaç Asır gibi gelmişti. Az önce heyecanlanmadığımı söylemiştim değil mi, o sözü hemen geri alıyorum. Acayip heyecanlıydım.
daha sonra ekranda şöyle bir yazı belirdi.
Azra Demirel,Trabzon'un Yakutlu ilçesindeki Uşaklı kasabasına atamanız gerçekleşmiştir."
yazıyı görünce ne kadar sevindiğimi size anlatamam.
Fakat annemler benim kadar sevinmemiş olacak ki atama sonuçlarını onlara söylediğimde hepsinin yüzü düşmüştü. Üzülmüştüm, Çünkü benim sevindiğim şeye sevinmemişlerdi.
Acaba istemiyorlar mıydı benim farklı bir şehire gitmemi?
Çocukluğumdan beri "Eğer öğretmenlik yaparsam farklı bir şehirde öğretmenlik yapacağım" demiştim kendime ve öyle de olmuştu. Ailem de beni hep desteklemişti fakat şimdi yüzlerinde gördüğüm ifade beni afallatmıştı.
En sonunda "Ne oldu, pek sevinmemiş gibisiniz" dedim.
Annem: "Yok Azra'm sevinmez olur muyuz, sevindik tabii" dedi.
Babam: "Kendi adına konuş Sema, ben pek sevinmedim" dedi.
Teşekkürler baba dürüst adamsın.
"Niye sevinmedin ki baba" dedim.
"Trabzon ve Bursa arası mesafe çok uzak. Yapabilecek misin zümrüt gözlüm" dedi babam da.
"Tabii ki de yapabilirim babacığım" dedim ve yanına giderek sımsıkı sarıldım.
"Hadi ya ben çok acıktım" dedi Oğuzhan ağabeyim.
Böyle yaptığı zaman hüznünü saklamaya çalışırdı.
"Oğlum bir kez de doy be" dedi Osman ağabeyim ve beraber gülüştüler.
"Allah Allah" diyerek Osman ağabeyimin kafasına vurdu Oğuzhan ağabeyim.
"Siz ikiniz neden çocuk gibi kavga ediyorsunuz bakayım? Bırakın kavga etmeyi de çabuk kahvaltıya gelin hadi" dedi ablam.
Beraber mutfağa gittik ve sandalyelere oturup kahvaltımızı etmeye başladık.
Ben tüm bu sevdiğim insanları bırakıp nasıl Trabzona gidecektim, hiç bilmiyordum.
Merhabaaaa! Nasılsınız inşallah iyisinizdir.
Yeni hikayemiz herkese hayırlı olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"ÖĞRETMEN HANIM"
EspiritualÇocukluktan beri en büyük arzum bir Din Kültürü öğretmeni olabilmekti. Allah'ın izniyle de bunu başardım ve Bavulum ile düştüm yollara. Yeni hayatımın bana neler katacağını elbette ki bilmiyordum. Ama çok iyi bildiğim, söylemekte tek bir tereddüt da...