1.Bölüm ( Sis Yaklaşıyor )

200 55 199
                                    

  Medya:Tommy lee/ Post Malone-Tyla Yaweh

Mavi bir sis bulutu insanlığın sonu için yayılırken sıradan hayatları olan sıradan insanların yaşam mücadelesi...

Bu konuyu kitaba alan yazarımızın kanser kız kardeşi ve bilimkurgu hayranı kankasının hikayeye istekleriyle değişen ve gelişen bir kurgu...

İlk deneyimim yorum yıldızlarınızı esirgemeyin.

Adım Emre eşim Sedef ile beraber 2 yıldır frankurt'da yaşıyoruz, eşim 7 aylık hamile frankurt'da finansal bir yatırımcıyım eşimde doktor, bir sabah uyandığımda eşim önceden kalkmış bana haberlerde gördüğünü ve mavi bir sisin insanları öldürdüğünü söylüyordu ama dediğine göre tam bir bilgi yoktu.

Eşim bana hemen buradan gitmemizi söyledi çünkü o mavi sis bizim bulunduğumuz şehre yaklaşıyordu.
Dediklerine göre bu mavi sis insanları uyuşturuyor ve bir nevi aşırı dozda alkol ve uyuşturucu almış gibi etki bırakıyordu. Çıktığı yer ise dün gece saatlerinde Mannheim şehriymiş. Sis rüzgarla ilerliyor ve ağaçlara suya vs. herşeye bulaşıyor.tahminlere göre frankurt'a gelmesi 7-9 saat arası bulabilirmiş. Devlet insanları tahliye etmek için sayısı binleri aşan otobüsleri frankurt'a gönderdi.
Otobüslerin gelmesi 6-7 saatti bulabilirmiş yani otobüsleri beklersek sisden ucu ucuna kaçıcaz yada mavi sis tahminlerden hızlı ilerliyecekti.
Hamile bir eşim vardı,böyle bir riski göze alamazdım.

Amacım Berlin'e varmaktı çünkü devlet diğer şehirlerin hava yollarını kapatmıştı.Eşim ve ben gerekli eşyalarımızı arababaya yerleştirdik ve son gaz şehirden uzaklaştık. Tam da tahmin ettiğim gibi olmuş otobüsler maalesef dumandan burun buruna kaçıyorlar insanlar çok korkuyorlardı. Ailemden kardeşim, annem ve babam 47 numaralı otobüstelerdi. Annemleri aradım ve onların ilk duracakları durak olan Bonn şehrinde buluşacaktık.

1-2 saat sonra Bonn'a vardık ve Otobüslerin gelmesini bekledik çok geçmeden numara numara gelmeye başladılar.
1,2,3,4,5 derken sıra 47'ye gelmişti fakat 47 yoktu. Annemleri bir daha aradım,bir daha aradım ama ulaşılamadı diyordu içime korku ve şüphe bir anda düşmüş gözlerim o anda sulanıyordu , bir yandanda o sulu gözlerim mavi bir sisin yaklaştığını görüyordu. Eşim bana hemen gitmemizi söyleyerek bağırıyor ve bir yandan da oda ağlıyordu.Hemen gitmemiz gerekiyordu yola tekrar koyulduk. O sisten kaçmamız gerekiyordu.

Bir dahaki durağımız Dortmund şehriydi. Dortmunda varasıya kadar Köln ve Düsseldof'dan geçicektik yolda ailemi kaybetmenin acısı ile hızım düşerken bir anda eşime bir telefon geldi.
Arayan eşimin arkadaşı maria'ydi.
Maria eşime ülkenin heryerinde patlak veren isyanların, soygunların ve cinayetlerin çok tehlikeli olduğunu ve Berline değilde amsterdama gitmemizin daha güvenli olduğunu söyledi. Maria amsterdamda yaşıyordu ve eşimin en yakın arkadaşlarından biriydi. Zengin bir soydan geldiği için epey yerde evi vardı. Bize ayrıca planında anlatmıştı. Eşim gibi yakın olduğu insanları amsterdam'a çağırıyor ve oradan da 2 büyük uçak ile Amerika'daki bir yeraltı sığınağına gidecektik. Aklıma yatmış bir fikirdi ve eşiminde onayıyla Maria'ya çok minnettar olduğumuzu ve teklifini kabul ettiğimizi arayıp söyledik.

Amsterdama tahmini 2-3 güne varacaktık. Benzinim epey azalmıştı ve yiyecek yemeğimizde azalmıştı , yakınlarda bir benzinci olması gerekiyordu tahminimce, yaklaşık 1-2 km sonra benzinci bulmuştum. Benzinciye girmekte çok çekiniyordum aslında çünkü ülkenin heryerinde kaos hakimdi. Bagajımda bulunan bir balta vardı, onu alıp benzinciye girdim. Kapıyı açtığımda heryer sessiz ve sakin gibiydi.
"Kimse varmı" diye yüksek sesle bağırmamdan sonra sakalları ağırmış yaşlı bir adam gözümün önünde bir anda belirdi ve elindeki beyzbol sopasını kafama geçirdi. Uyandığımda ağzım bantlı, ellerim clipsli bir şekilde bir depodaydım.

Benim gibi 10 erkek daha vardı. Bana vuran yaşlı adam kapıyı açtı. Bizim burada olmamızın sebebinin asıl nedenini anlatmaya başladı.
Yaşlı adam ;
- sizi buraya getirdim çünkü size cenneti mavi dumanlarıyla vaad eden tanrınızdan kaçmanız hiç hoşuma gitmedi mavi dumanları buraya gelmesi beklicez size herhangi bir gıda ve sıvı vermicem. Sonuçta mavi dumanlar sizi cennete gönderecek. Diyordu.

Ona eşimin ve diğer kadınlar nerede olduğunu sormak istedim. Ama ağzımdaki bant konuşmama engel oluyordu ve adam çoktan kapıyı kapatıp gitmişti. Yanımdaki adamın ayakkabıları iyi bir iş ayakkabısıydı.Tabanı dikenliydi.
Adama bin türlü anlatmaya çalıştım. Ama adam anlamadı bende kendim yapmak zorundaydım. Adamın ayakkabısının tabanına hızlı bir şekilde ağzımı vurdurdum. Sonunda çenemin yamulcağını hissettim ve bir yandan adam yapmak istediğim şeyi anladı,ağzımın ortasına iyi bir tekme attı. Ağzım yamuldu ve kanıyordu ama istediğim şeye ulaşmıştım. Ağzımın etrafına dolanmış o kalın bantı yırtmıştım.
Elimdeki plastik clipsi ısıra ısıra koparttım ve kurtulmuştum içimde buruk bir sevinç vardı.Burukluğun sebebi ise eşimin hala nerede olduğunu bilemediğimdi.

Diğer adamlarında kelepçelerini ve bantları ihtiyar gelmeden söktüm. Adamlar epey bir sevindiler,Sarıldılar. Çoğunun eşi ,çocukları hala nerede olduğu meçhuldu. Hepimiz bir anda kapıdan çıktık, ama gördüklerimi bir daha asla unutamıyacağım. Benimle aynı korkunç hisleri yaşayan yanımdaki adamlarda benle aynı durumda, eşlerimiz ve bazılarının çocukları marketinin içinde heryerde tavana asılıydılar. O yaşlı katil herifse yerde titreyerek onlar artık cennette diyordu. Hamile eşimi ve tavana asılı o çocukları görünce dayanamadım ve ve yerden bagajdan getirdiğim baltayı alıp adamın kafasının orta yerine vurdum. Heryer kan olmuştu ve adamın kafası paramparça olmuştu, adam zaten ölüydü ama diğer adamlarda hiç sabredemedi.gözleri yaşlı bir şekilde adamın heryerini parçaladılar.

Artık yaşamak istemiyordum. Cebimden çıkardığım kibrit ve benzinlikten aldığım benzin bidonuyla intihar edecektim.
Ama o anda o gözü yaşlı adamlardan biri çıka geldi. Adı mikkel'di. Mikkel herkese bağırdı ve şöyle seslendi ;
-Değmez çocuklarımız ve eşlerimiz bunumu yapmamızı isterdi. Dedi.
Bende bir umut ışığı doğdu. Evet eşim Sedef böyle ölmemi istemezdi. Zaten kendisinin dediği bir çift laf aklıma gelmişti.
-Eğer ben ölürsem kendini çok üzme ben senin hayata yeniden bağlanmanı isterim şahsen yeniden evlen ilerde çocuklarmız olduğunda onlara bak. Demişti.

Aramızdaki 10 kişiden 5i ne yazıkki intihar etti. Bu tramvadan dolayı, geriye 5 kişi kalmıştık. Mavi sisden kaçmamız gerekiyordu. Artık hep beraber haraket etmeliydik, tek başımıza böyle bir tramvayı atlatamazdık ve karşımıza böyle psikopatlar daha çıkacaktı emindik o yüzden birbirimize destek olarak önce mavi sis gelmeden eşlerimizi ve çocuklarımızı gömdük. Annemin, babamın ve kardeşimin ölmesinin ardından birde eşimin ölümü beni sert bir adam haline getirdi. Eşlerimizi ve çocuklarımızı gömdükten sonra yakınlarda bulduğumuz 3 araba ve bir kamyon ayarladık. Tam bir takım haline gelebilmek için hazırlanmamız şarttı. Kamyona 2ton kadar benzin ve kamyonun geri kalanında erzak yığdık. Yani benzinliğin marketinde parça parça ihtiyardan başka bişi kalmamıştı.

Yola çıkmadan önce Mariayı aradım. Ona yaşadığım bu zorlu şeyleri anlatıp kalan bu 5 kişiyi yanına alıp alamıyacağını sordum. Oda alamayacağını ancak eşi olan birilerini alabileceğini kendisininde emir altında olduğunu ve toplu bir yok oluş ve yeniden doğumu sembolize eden bir hikaye anlattı. Anladığım kadarıyla bu yapay mavi sis insanlığın giderek artan nüfusunu durdurmak ve kendi tabirleriyle yok oluşdan sonra o sığınağın yeniden insanlığı oluşturacağını fakat kontrollü bir nüfüs olacağını anlatıyordu. Kaçmak artık yine kaçınılmazdı. Çünkü İnternette paylaşılanlara göre bu mavi sis sadece burada değil dünyanın farklı farklı 17 noktasına atılmıştı.

Devam edecek...

Mavi SisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin