-4. Bölüm-

242 28 34
                                    

Hiç kendinizi kimsesiz gibi hissettiğiniz oldu mu? Hiç bir yere ait olmayan bir fazlalık gibi. Sanki kimse sizi istemiyormuş gibi. Ortada kalmış gibi... Eminim ki herkes bir kere bile olsa bunu hissetmiştir. Tıpkı benim şuan hissettiğim gibi..

Bir kaç dakikadır Esin'le birlikte koridorda yürüyorduk. Burası son derece garipti, yer altında olmasına rağmen kendimi lüks bir otelde gibi hissediyordum.

Salondan çıktığımızda önümüze uzun bir yol açılmıştı. Yerde kenarları boş bırakacak şekilde serilmiş kırmızı bir halı vardı. Tavanda belirli mesafelerle sıralanmış küçük avizeler ortamı aydınlatmak için yeterliydi. Sağ tarafta ki duvarda tablolar vardı. Son derece garip tablolar. Bazıları ürkmeme sebep olmuştu ancak bazıları hoştu. Sol tarafta ise küçük küçük büstler vardı. Tabloları bırakıp büstlere bakmaya başladığımda içlerinden biri ilgimi çekmişti. Diğerlerine göre daha büyük yapılmıştı. Büstün önünde bir kaç saniye durdum ve incelemeye başladım. Benim durduğumu gören Esin de yanıma gelerek  büste bakmaya başladı.

"Hades..." Başımı yana çevirip Esin'e baktım. Tek kaşımı kaldırarak devam etmesini belirttiğim de konuşmaya başladı.

"Bizlerin, yani burada ki yeraltı evinde yaşayan vampirlerin en çok sevdiği Tanrı Hades'tir." Tanrı mı? Sanırım Yunan Mitolojisinden bahsediyordu. 

"Hades ölülere hükmeden yeraltı tanrısıdır. Karısı Persephone'dir. İnsafsız, acımasız, yüreği hiçbir yakarışla yumuşamayan korkunç bir tanrı olarak bilinir. Ancak Hades acımasız ve korkunç olsa da sözünden asla dönmez ve bir çok tanrının aksine kaprisli değildir."  İzlediğim filmler ve okuduğum kitaplar sayesinde Hades'in adını duymuştum fakat onun hakkında bu kadar şey bilmiyordum. Esin anlatmaya devam ederken başımı büste çevirip incelemeye devam ettim.

"Çoğu vampir onu sever ve ona inanır." 

"Nasıl yani?" 

"Senin bir dinin ve inandığın bir tanrın var, onların da -yani çoğu vampirin de- dini yok ve Yunan Mitolojisindeki tanrılara inanıyorlar." Evet inandığım bir din vardı. Ama çok dindar biri değildim. Bu duyduklarım beni daha çok şaşırtmıştı. Ne yani benim de mi bir Yunan Tanrısına inanmam gerekiyordu?

"Bir tanrıya inanmak zorunda mıyız?" diyerek Esine'e baktım.

"Tabiki de hayır. Vampirler arasında kimse kimseye karışmaz. Tabi kurallara uyduğun sürece..." Esin arkasını dönüp yürümeye başladığında son kez Hades'in büstüne bakıp Esin'in peşinden gittim.

*

Koridor bitmek bilmiyordu resmen. Bir kaç dakikadır yürüyorduk fakat hala bir kapıyla karşılaşmamıştık. Bunun yanında duvarda ki büstler ve tablolar hala devam ediyordu. Etrafımı incelemek beni oyalıyordu ama bitmeyen koridor canımı sıkmaya başlamıştı.

Tam ağzımı açıp sıkıntımı dile getireceğim sırada Esin sağ tarafa döndü, bende onun peşinden döndüm ve karşımıza salonun ki gibi gibi büyük iki kapı çıktı. Esin bir anlığına bana baktı, ardından sağ tarafta ki kapıya yöneldi ve elini üstüne koydu. Kapı kendiliğinden açıldı. İçeriye doğru bir adım attım.

Girdiğimiz yerde yine uzun bir koridor vardı. Ancak bu koridorun farkı belirli aralıklarla sıralanmış kapılar olmasıydı. 

"Bu kapılar nereye açılıyor?"

"Her biri iki vampir kızın odasına açılır." Sanırım burası yatakhaneydi. Şu ana kadar yaşadığım olumlu şeylerden bir diğeri de kız ve erkeklerin ayrı yerde kalıyor olmasıydı. Vampir de olsa erkek sonuçta ne yapacağı belli olmaz.

LEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin