İyilikten sonra kapıyı çalan kötülüğün akraba olduğu söylenir...
Carl MacAlpin
%%%
Hiç bilmediğim arzularım içimde ki hırçın ve yaralı kadını rahat yatağından kaldırmış gibiydi.
Mary Kexless
%%%♡♡♡
Üç gün sonra...
Sabahın erken saatlerinde herkes çığlık sesleriyle yataklarından fırlamıştı. Bütün kale dışarı döküldüğünde herkes birbirine korkuyla bakıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar ama kimse karşılarindaki dağın ardından gelen dumanı görmüyordu. Tüm halk cesaretini yitirmiş gibi duruyordu. Kexless arazisinin bir ucunda yangın çıkmıştı ve halk bunu izlemekle yetiniyordu.
Carl kendi yatağından uçarcasına çıkmış, kendini sessizliğe bürünmüş İngiliz halkının ortasında bulmuştu. Delirmiş gibi etrafına bakıyor sorunun kaynağını arıyordu. En sonunda onu daldığı uçurumdan çıkaran yanında getirdiği askerlerinden biri olmuştu.
"Lordum!"
"Söyle asker," dedi Carl buğulu gözlerle askerine bakarken. Halkın sessizliği onu bunaltmaya başlamıştı. Bir şey vardı ama ne olduğunu çözmesi gerekiyordu.
"Lordum Kexless topraklarının doğu yakasında yangın çıkmış," dedi asker. Carl onun sözlerinden sonra doğruca o tarafa baktı. İçinde bulunduğu kalabaliktan bir ses çıkmasa da baktığı noktadan yakarışlar çığlıklar içine işler gibi yüzüne çarpıyordu.
"Atımı getirin,"dedi Carl. İçinden Kexless topraklarının ve insanlarının çok fazla zarar görmemiş olduğunu umdu. Ama havayı kaplayan duman onun düşüncelerini baltalar gibiydi.
Eliyle alnını sıktı ve sıkıntıyla etrafına baktı.
'Bu insanların bir derdi var ve bu dert onları çok korkutmuş gibi görünüyor' diye düşündü. Arazileri yanıyordu önce herkes korkmuş bağırışmalar duymuştu ama sonrasında sanki halk birini uyandırmaktan korkar gibi sus pus olmuştu.
Carl ona doğru gelen atını gördüğünde bütün düşüncelerini bir kenara itti ve güzel hayvanın sırtına atladı.
Yanina aldığı askerlerle yola koyulmuştu.
Atının sırtında dört nala giderken aklına güzel karısı geldi. Sahi o nerelerdeydi. Neden çıkmamıştı dışarı, neden sessice odasında kalmıştı?&&&
Carl yangın alanına vardığında her şey için geç kalmış olduklarını farketti. Yenilgisini kabullenmiş savaşçı gibi başı önünde atından atladı ve ona doğru gelen kadına takıldı gözü. Her yeri is içindeydi. Belli ki yangınla mücadele etmişti ama onunda çöken omuzlari yenilgisini gösteriyordu.
Carl ona doğru yaklaşan kadının yüzünün sekillenmesiyle büyük bir şok yaşadı. Tam karşısında dikilen ve karalarla bezenmiş yanaklarindan yaşlar süzülen kadın karısından başkası değildi.
Carl hızla ileri atıldı ve onu omuzlarindan tutarak sarsmaya başladı."Nasıl, ne zaman geldin buraya!"
O kadar sinirliydi ki gözü dönmüştü. Neden bu kadar şuursuzca davranmıştı ki neden ona haber vermemişti."Ben sabahın ilk ışıklarıyla uyanmıştım dışarı çıkıp hava almak istedim ve dışarı çıkınca gözüm doğu kıyısına takıldı ki zaten insanın burnuna ateş kokusu geliyordu hemde yoğun şekilde önce sabah yakılan ocaklardır diye düşündüm ama değildi sonra tepenin üstündeki sis arttı ve bende kendimi atımın tepesinde buraya gelirken buldum. Aklımdan geçen tek şey bir kez olsun halkıma yardım edebilmekti ama yine beceremedim. Tum mahsulleri,atları çalındı... Geriye sadece küçük baş hayvanlar kaldı. Ve o pislikler arazileri ateşe verip toprağın bütün canlılığını yok ettiler..." dedi ve dizleri üzerine çöktü Mary geriye kalan son güç kırıntılarıyla Carl a olanlari anlatmış ve dizleri üzerine çöktükten sonra yorgunluktan olduğu yere bayılmıştı.
Carl onu kucağına aldığı gibi sağlam kalan ve ateşten etkilenmeyen bir ağacın altına yatırmış iki askerini de tepesine dikmişti.
"Ona bir şey olursa boğazınızı keserim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoç Ateşi
Fiction HistoriqueAdaletin Kılıcı olarak anılan öfkeli ve acımasız bir İskoç... Kusursuz Mary olarak anılan güzeller güzeli bir İngiliz leydisi... * Mary ilk adımını bir öpücükle atmış olmasına rağmen cesaretini bir an olsun bırakmamıştı. Onu istemeyen adamın karşısı...