2.8

27K 268 111
                                    

!! (Arkadaşlar bu bölüm, kitabın başı değil. Eski hesabımın şifresini unuttuğum için giremiyorum, kitabın en başı o hesapta. theangelofthehell Lütfen hikayeyi burdan okuyup gelin. Tşkrler*)

Çok mutluyum şuan ayy yerim sizi

Medya: Yüzyüzeyken Konuşuruz-Bodrum

Bölümün sonunda gerekli açıklamaları yaptım canlarım okursanız sevinirim💖

Uzun zaman sonra keyfini çıkararak okuyun bu bölümü umarım hoşunuza gider

Bu arada hatırlatma yazdım ama yeterli gelmezse diğer hesaptaki son bölümü okuyup gelin hemen💖

İyi okumalarr

~Ondandır ki sustum~

~Artık çok yoruldum~

~Şehre yeni geldim dün akşam~

~Kararlarım var rakıyı bırakcam~

~Yaramıyorsa içmicen başkan~

~Yamuluyorsan içmicen başkan~

.

.

.

Bir önceki bölümden hatırlatma:

Çarptığım beden, en öndeki Koray'ın bedeniydi. Birden bire durduğu için ona çarpmıştım ve geriye doğru sendeleyip düştüğümde arkamdaki kişi her kimse o da bana takılıp düşmüştü. Domino taşları gibi sırayla devrildiğimizde bir tek Koray ayakta kalmıştı. O da şokla bize bakıyordu.

Mal birden durunca onu görememiştim işte...

Kahkahalarla gülmeye başladığımızda bir an delirdiğimizi düşündüm. Fakat hemen sonra bu fikiri aklımdan sildim.

Çünkü bizim akıl sağlığımız hiçbir zaman yerinde değildi. Biz hep deliydik...

~

Yemekhaneden ayrılıp önce bahçeye çıkmıştık voleybol oynamak için. Fakat Koray'ın mızıkçılıkları sayesinde bu fikirden soğuyarak çardağa oturmuş ve saçma sapan şeyler hakkında gereksiz bir sohbete dalmıştık.

Bu olanların üstünden yaklaşık 2 buçuk saat geçtiğini de unutmamak gerekir tabii...

Şimdi ise kendi odalarımızdaydık. Eylül ve Özgür'ü yemekhaneden beri görmediğimiz için rahatsız etmemek adına onlara ulaşmaya çalışmamıştık. Açıkçası neredelerdi, bunu bile bilmiyorduk. Ama bu aşırı derecede meraklanmamıza engel değildi.

"Ya ne yaptılar acaba?"

Elimdeki telefonu bırakıp oflayarak doğruldum Ezgi gibi. Doğa da yatağından kalkıp odada dolaşmaya başlamıştı. Ezgi'nin sorusu cevapsız kalırken bir kez daha ofladık hep beraber.

"Yanlış mı yaptık, bilemedim ki..." dedi Doğa turuncu saçlarını gelişi güzel bağlarken.

"Aslında Eylül'e de hak vermek lazım. Ama Özgür de pişman... Ben de bilmiyorum, off!"

Söylediklerime onaylayan mırıltılarla karşılık verdiklerinde sessizlik bir kez daha kendini belli etmişti.

Ezgi kendini yeniden yatağına atmış, Doğa telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı. Ben de ağır hareketlerle öğlen güneşinin hakim olduğu manzarayı izlemek için yatağımdan kalkıp, camın önüne geldim.

Düşman OkullarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin