3-GERÇEKLİĞE DÖNÜŞ

333 155 279
                                    

Gözlerimi açtığımda sıcak güneş yüzümü yakıyordu. Hiç rüzgâr yoktu. Neredeydim böyle? Olduğum yerden kalktım ve etrafa baktım. Kimse yoktu. Burası bir çöldü. Ucu bucağı yokmuş gibi görünen kum birikintilerine bakıyordum. Başım dönmeye başlamıştı. Yürümeye başladım ama nereye gideceğimi bile bilmiyordum. Çıplak ayaklarım sızlamaya başlamıştı. Yürüdükçe daha da sızlayan ayaklarım, sonu gelmeyen bir yol ve yine bir bilinmezlik...

Ne kadar da güzeldi her şey. Başım dönmeye devam ediyordu. Daha fazla yürüyemeyeceğimi anlayınca olduğum yere çöktüm. Gökyüzü masmaviydi. Güneş ise tek başına krallığını ilan etmiş gibi görünüyordu. Ne kadar da komikti. Hayal bile edemeyeceğim yerlerde gezinip duruyordum. Korkunun yerini merak, endişenin yerini büyük bir sakinlik almıştı. Daha fazla ne olabilirdi ki? Hayır, bunu söylememeliyim. Çünkü her an her şey olabilir. Ne zaman kendimi dipte bulsam yeni bir dip keşfediyordum. Ve ne zaman daha başka ne olabilir ki desem hep daha kötüsü oluyordu.

Sanki bir şekilde bunlar olmalıydı. Kendimi ve neler yapabileceğimi görmek için bir fırsattı bu. Belki de her zaman nefret ettiğim o hayatımdan bu şekilde kurtulmam gerekliydi. Kendimi ait hissetmediğim bir dünyada daha ne kadar kalabilirdim? Kendimden daha ne kadar şey feda edebilirdim ki? Ruhum acı içinde kıvranırken daha ne kadar yaşayabilirdim ki. Belki de burası benim cehennemimdi, ölmüştüm ve sonsuz bir sessizliğe hapsedilmiştim. Kendimi bulduğum bu yer aslında kendimi kaybettiğim yerdi.

Sahi ben kimdim, hikâyem nasıl başlamıştı? Sonunu göremediğim bir hayat yaşarken sonsuzluğa hapsolmuştum. Şimdi sadece yorgundum ama bir o kadar da enerjik. Bir o kadar hayattaydım ama tam olarak bir ölüydüm. Başka girdaplara gerek yoktu ben kendi girdabımı kendim yaratmıştım ve içinde sürüklenip duruyordum. Kim olduğumu asla bulamamıştım. Kim olmam gerektiğini kim olmak istediğimi asla bilememiştim. Hep bir karışıklık içindeydi hayatım. Ama şimdi ben buradayım. Belki de hayatım boyunca olmam gereken yerde. Benim hikâyem burada bitiyor olabilir. Ama birilerine ilham olabilmeyi ne çok isterdim. Ne olmak istediğimi bilmiyordum ama ne olmamak istediğimi her zaman biliyordum. Umutsuz olmak istemiyordum. Hep bir umut yaşadığım hayatımda şimdi pes edemezdim. Tam da kendi benliğimi çözmeye başlamışken bu olmazdı. Derin bir nefes aldım ve ayağı kalktım. Devam edecektim. Ne olursa olsun durmayacaktım. Bu sefer kendim için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Açıkçası en zoru buydu. Ama başarabilirdim. İnsanın içinde inanç ve umut varsa her şeyi başarabilir. İnanç en büyük silahtır.

Birini gördüm. Sanırım bana doğru yaklaşıyordu. Uzun dümdüz altın sarısı saçları güneşle birlikte parlıyordu. Masmavi gözleri yüz metre öteden bile belli olabilirdi. Deri pantolonu, uzun deri çizmeleri ve üzerindeki deri ceketi ile siyahlara bürünmüş dişi bir savaşçı gibiydi. Buraya ait gibi durmuyordu. Neredeyse dünya ötesi bir güzelliği vardı. Elindeki bir kılıç mıydı? Derin bir nefes aldım ve kim olduğunu sordum:

-Sen de kimsin?

-Ben Helena.

-Ben de İlayda.

-Seni götürmeye geldim.

-Beni mi? Nereye?

-Soruların cevap bulacak gel benimle.

-Nereye?

-Gelince göreceksin, önce üzerini değiştirelim korkunç görünüyorsun.

-Nasıl göründüğüm seni ilgilendirmez ayrıca nereye geleyim anlatır mısın şunu?

-Gel ve gör. Dedikten sonra arkasını dönüp yürümeye başladı. Başka seçeneğim yok gibi duruyordu. Onu takip ettim. Yürürken konuşmaya başladı:

-Dünya eskisi gibi değil yok oluşun üzerinden tam yüz yıl geçti. Geriye kalan bir avuç insan ise yemek ve su için birbirlerine zarar vermekten başka bir işe yaramıyor. En son kalan insanlar yani seçilmişler güçlerle donatılıp dünyanın geleceğini kurtaracak herkese umut olacak. Kayıp taş bulunamadı ve kadın da hiçbir yerde yok. Herkesin gördüğü rüya gerçeğe dönemedi. Ama sen kaldın. Bölünmüşlüğün içinden canlı çıktın. Efsane senden bahsediyor bütün hikâyeler seni anlatıyor. Gelinlik giyen kızıl saçlı bir kız gelecek ve bütün dünyayı kurtaracak. Söylediklerini aklım almıyordu. Ya da anlamayı reddediyordum. Zaten söylediklerinin yarısını da anlayamamıştım. Derin bir nefes aldım ve:

DÖNGÜ 1 / SESSİZ KIYAMET (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin