ALINTI-II

11.7K 507 84
                                    

4 AY ÖNCE, EYLEM'IN VOLKAN'DA KALDIĞI GECE.

SAAT: 02.45

ÖMER ASAF AHADÎ'NİN PERSPEKTİFİNDEN:

Pencereden baktı yalnızca içeriye.

Eylem çıplaktı, bir adamın kollarındaydı.

Durdu, yeniden idrak etmeye çalıştı ancak beyni bunu inatla reddetti. Belki de idrak edemeyen kalbiydi. Kalbinin üzerinde duran, ceketinin içindeki halka artık onu boğuyordu.

Eylem bir başkasının kollarında huzurla uyuyordu.

Eylem onu aldatmıştı.

Gözleri doldu ancak dişlerini sıktı ağlamamak için, ağlamamaya çalıştı ama göğsüne vura vura feryat etmek istiyordu esasında. Birkaç adım geriledi, yumruk yaptığı ellerini kabanının cebine koydu. O evi basmak istedi, o adamı öldürmek istedi, Eylem'in kollarını tutup sarsmak istedi onu. "Neden," diye sormak istedi. "Neden yaptın bunu bana? Ben sana yetmedim mi?"

Hiçbir şey yapmadı.

Gerisin geriye birkaç adım attı, sonra arkasını döndü cama. Yürümeye başladı.

Yürüdü, yürüdü...

Yolun sonu bir türlü gelmedi.

Yağmur yağdı, Ömer ıslandı ama içindeki yangın sönmedi.

Kavruluyordu sanki, sanki gerçekten kalbi sıcak bir ateşin üzerinde dönüp duruyordu.

Hatıralarını kovmak istedikçe beyninde birer kanser gibi nüksediyorlardı.

"Ben öldüm mü de mezara koyuldum birden?" Diye sordu, denizin karşısına geldiğinde. Sesi sanki içinden depremler geçmemiş gibi sakindi. Bağırdı birden, herkes döndü baktı ona ama hiç kimse umurunda olmadı.  "Ben öldüm mü de gömüldüm diriyken!"

Dünya yıkılsaydı başına keşke. Dünya yok olsaydı o içindeyken, onu yok etseydi.

Diri kalsaydı de her bir kemiği tek tek ezilseydi, derisi soyulsaydı ama ihanetin acısını hissetmeseydi yüreğinde. Elini iç cebine attı ve çıkardı yüzüğü oradan, baktı, baktı parlayan taşına. Bir yüzük, bir idam ipini çağırıştırır mıydı insana? Asaf'ın boynuna geçmiş bir idam ipiydi o yüzük, o anda.

Avucunu kapattı yüzüğün üzerine, sıktı, sıktı... Altın'ın izi kaldı avuçlarında, sonra birden fırlattı denize yüzüğü hırsla.

"Geberseydim ulan uğruna!" Dedi bağırarak. Öyle yüksek sesle bağırmıştı ki, biraz daha kendini zorlasaydı sesi küt diye kısılırdı. Konuşamazdı bir daha. "Geberseydim yoluna da yapmasaydın bana bunu! Yakmasaydın böyle!" Denize ne zaman baksa aklına Eylem geliyordu, şimdi de aklına onu getirene isyan ediyordu. "Yanmasaydın başka kollarda, benim kollarım sana soğuk mu geldi?"

Artık ağlamaya başlamıştı.

Hıçkıra hıçkıra ağlarken avucuna sildi yanaklarını, koskoca bir adamdı ama annesini kaybeden ufacık bir çocuk gibi ağlamıştı o gece.

"Ben sana ne yaptım?" Diye sordu, geniş göğsü hıçkırıklarla yükselirken. "Ben sana seni sevmekten başka ne yaptım, yüreğimin kerbelası?"

O gece, Ömer Asaf Ahadî kızdı Eylem'e, bağırdı, kin kustu, ondan nefret etti.

Sonra kinini, nefretini içine gömdü.

Eylem'e dökmedi.

Yürümeye devam etti.

🌣

Bir alıntı daha atmayı düşünmüyordum ama dayanamadım, çok, çok yandı canım. Ağladım...

O geceden sonra hep Eylem ne hissediyor, onu görmüştük. Bir de Asaf ne hissetti, onu görmenizi istedim.

Beni ınstagramdan eklemeyi unutmayın olur mu? Sizi seviyorum.

Instagram: irtihalvv 

DOKSAN YEDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin