Bölüm 4 - Risk

22 7 3
                                    

Beatrice Glaker

''Kendi varlığına saygısı olan bir insan için hayat, özgürlük olmadan yaşanmaya değmez.''

Tek dirseğinden güç alarak doğruldu ve telefona baktı, ''Kim diyor bunu?'' dedi. Ekranda Avis'in değil tavanın görüntüsü vardı çünkü çantasını hazırlamayı son ana bırakmıştı ve telaş içindeydi. Uzaktan sesi duyuldu, ''Ben diyorum!'' 

Dörde bölünmüş görüntülü sohbet ekranının, üçüncü karesinde Elliot vardı. Avis'in lafı üstüne gülerek, ''Veya Albert Einstein demiştir.'' dedi. Avis telefonunu eline alıp kameraya baktı, ''Bu sözü diyen Einstein bir, ben iki.'' dedikten sonra devam etti, ''Listedekiler tamam, başka almam gereken bir şey var mı?'' 

Elvin, ''Sana yeryüzünü hatırlatacak bir şey almanı öneririm. Birkaç saat sonra buraya dair anılarını unutmaya başlayacağın bir yere gidiyoruz.'' dedi ekrandaki son kareden. Avis kameraya iskambilleri tutup, ''Aşağıda bu oyunu öğrenmen için bol vaktin olacak Be.'' dedi. Beatrice gülümsedi. İçindeki gerginliği onlara yansıtmak istemiyordu, onların mutlu hallerini izlemekten keyif alıyordu o an. Herkes gitmeye hazırken, kendisi hala pijamalarıyla yatağındaydı. Elinden geldiğince uzun kalmak istiyordu odasında çünkü yeryüzüne tekrar geldiğinde buranın harabe olacağını biliyordu. Yorganın altına biraz daha kaydı, artık arkadaşları gözleri ve alnını görebiliyordu. Elvin, ''Candace, Sierra ve Annie hazır mı?'' dediğinde başını aşağı yukarı salladı. Görüntülü sohbet ekranını kaydırıp Axel'le olan sohbete girdi ve 'Planda terslik yok değil mi?' yazdı. Axel anında çevrimiçi oldu 'İlk girenler biz olursak, hiçbir terslik olmaz.'  yazıp çevrimdışı oldu. Beatrice tekrar görüntülü sohbet ekranına döndü. ''Biz erken mi gitsek? Kalabalığa kalmadan yerleşiriz, rahat olur.'' dedi. Bir yandan yatağında doğruldu. Üçünden de onay alınca, ''Evden çıkınca sizi ararım.'' deyip telefonu kapadı. 

Yatağının sıcağından ayrılınca, havanın serinliği vücudunu uyandırdı. Sanki şimdi aklı işlemeye başlamıştı. Dolabını açıp gri tişörtünü ve kot pantolonunu giydi. Telefonunu ve sırt çantasını aldıktan sonra odasından çıktı. Bu arada Axel mutfaktan çıkıyordu, babası ayakkabılarını giyiyordu. ''Annem nerede?'' dedi onların yanına giderken. Babası dış kapıyı açtı, ''Hastaneye uğramak için erken çıktı, aşağıda buluşacağız.'' dedi. Beatrice mutfağa girip içeriye göz gezdirdi. İşte yemek masası ve tam ortasında duran ahşap baharatlık, diğer tarafında B ve A harflerini kazımıştı. Buzdolabının üstünde annesinin nöbet takvimi vardı. Ona doğru ilerleyip listeyi dolaptan çıkardı, katlayıp cebine koydu. Eski normal hayatlarını anımsatan şeylere ihtiyacı vardı.

''Geliyor musun?'' diye seslendi Axel dış kapıdan. Acele etmeden mutfaktan çıktı, ayakkabılarını giyip askılıktan siyah şişme montunu aldı. Bahçede bekleyen babasına bakıp, ''Anahtarı aldın mı?'' diye sordu. Gale elleri paltosunun cebinde, ona değil eve bakarak, ''Kapıyı çekip gel, anahtarlara ihtiyacımız kalmadı.'' dedi. Beatrice koridora son kez bakarak kapıyı çekti ve arabaya ilerledi. Babası şoför koltuğuna, Axel de yanına oturdu. ''Avis ve Elvin'i alacak mıyız?'' dedi Gale aynadan kızına bakarak. Beatrice, ''Elvin, Elliot ve Avis'in ailesiyle beraber gelecek. Biz kızları alalım.'' dedikten sonra cebinden telefonunu çıkardı, Avis'e ben Annie'leri alacağım yolda, siz de Elvin'i alsanız olur mu? yazdı. Yanıt beklerken dışarıyı izledi. Üç kişiyi içeriye illegal biçimde almak yeteri kadar zor iken, dostlarından bunu saklamanın yüküne katlanamıyordu. Avis, Niye ki diye mesaj attığında, Onlara söz vermiştim yazıp telefonu kapadı. Babasına arkadaşlarının evini tarif etmesinin ardından, araba iyice dolmuştu. Şehrin çıkışına doğru gitmeye başladılar.

-

Araba asfalt yoldan çıkalı neredeyse bir saat olmuştu. Bulutlara yüzü dönmüş ağaçlar arasından  geçiyorlardı, çimenler filizlenmeye başlamıştı ve gün ışığı yeşilliklerdeki çiy damlalarını gözler önüne seriyordu. Pencereyi sonuna kadar indirdi ve arabaya sabah soğuğu doldu. Babasının aynadan ona göz attığını görmemişti. Birçok şey gibi, temiz havanında son kez keyfini çıkarırken önlerindeki yola baktı. Bir numaralı sığınağa giden tek yoldu burası. Araba, geldikleri yol hariç, etrafı ağaçlarla çevrili alanda durdu. Önce arabadan Gale ve Axel indi, Beatrice omzunda uyuya kalmış Annie'yi uyandırdığında; Candace çoktan ağaçlıkların dibinde sigara içmeye inmişti. Sierra sığınağın kapısına ilerleyip yapıyı incelemeye başlamıştı. Yerden on beş santim yükseklikte beton platformun üstüne çıktı. Kaşlarını çatarak ortasına ilerlediğinde Gale ''Daha girmiyoruz.'' dedi net bir şekilde. Sierra platformun ortasındaki rögar kapağına benzeyen alandan ayrılıp tekrar toprağa indi. Candace izmaritini yere atıp topuğu ile ezdi. Bütün bu olanlar hiç umurunda değildi sanki, bir sığınağa inmek ve ailesinden ayrılmak sıradan bir şeymiş gibi davranıyordu. Annie ise tam tersine duygusal gözüküyordu, bu konularla ilgili konuşsalar ağlamaya hazır haldeydi. Sierra sığınağın gösterişsiz girişini inceliyordu. Gale ve Axel yan yana durmuş ağaçlar arasındaki tek yola bakıyordu. Ortalamayı geçen insanları taşıyan servisler gelmeye başlamıştı. ''Axel arabayı kapat.'' dedi Gale. Kızlar arabadan çantalarını aldıktan sonra Axel arabayı kapattı. Bu sırada servislerden ilki alana giriş yapmıştı. Yolcusunu indiren servisler, sığınağın etrafında tur atıp geldikleri yoldan gidiyorlardı. Gale beton platforma çıkıp insanların etrafında toplanmasını bekledi. Kısa süre sonra Avis, Elvin ve Elliot Beatrice'in yanına gelmişti. Elvin tek koluna taktığı çantası, sıkı at kuyruğu yaptığı saçları ve kızarmış gözleriyle insanları izliyordu. Beatrice onun bir koluna elini koyup kendine çekti, Elvin kızın omzuna başını koydu, ''Bu gerçekten oluyor Beatrice, gidiyoruz.'' dedi sessizce. ''Gidiyoruz.'' diye yineledi Beatrice. Avis'e döndü, o da Sierra gibi platformu inceliyordu. Elliot elleri cebinde ve onlardan birkaç adım uzaktaydı. Yüzünden hiçbir şey okunmuyordu.

REİNGROUNDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin