Bir tankın bile rahatlıkla geçebileceği devasa metal kapının önünde oyuncak bebekler gibi kalıyordu grup. Kapının uzağında kalan herkes, kapının dibindeki üç insana bakıyordu ama hiçbir şekilde konuşma geçmiyordu aralarında. Ta ki kalabalık grubun en önündeki sarışın adam sessizliğini bozana dek. "Tony, iyi şanslar."
"Sizi sürekli haber edeceğiz," dedi Tony ve yanındaki kızıl saçlı kadına baktı.
"Evet, gelişmeleri bildireceğiz," dedi Natasha onu onaylayarak.
"Bu kıyafetlerle soğuk sorun olmayacaktır," dedi Bruce. Gözlüğü buğu yapmıştı.
Sam, kapının yanındaki konsoldan kapıyı açacak komutları girdi. Bir titanın uyanışı gibi gürültü çıkaran kapı yavaşça aşağı inmeye başladı. Yerin altına gömülmekten korkuyormuş gibi bağırıyordu kapı. Zaten yerin yüz metrelerce aşağısında olan sığınakta, biraz daha aşağıya gitmek devasa bir metal kapı için bile korkutucuydu.
Kürklü montlarının başlıklarını kafalarına geçiren üçlü, sırtlarındaki ağır yük çantaları ve beraberlerinde sürükledikleri malzeme dolu kızakla oradan ayrıldılar. Kapının öteki tarafına geçip, tünelin karanlıkta kalan tarafına doğru emin adımlarla yürüdüler. Kalabalık grup, arkalarından seyirci kaldı.
"Sam, kapıyı kapat," dedi Bucky.
Bucky'nin bacağına sarılmış, soğuktan titremekte olan Sky'ı gören Sam bir şey demeden kapıyı kapatan komutu girdi. Aynı çığlıklarla yükseldi kapı ve eski haline geri döndü. Kimse kapının çıkardığı gürültüyü sorgulamadı. Kimsenin korkusunda tutarlılık kalmamıştı. Kurtulmaktan da kurumaktan da kurulmaktan da korkuyordu herkes.
"Ya başaramazlarsa?" dedi Peter.
Steve kolunu kaldırıp saatine baktı. "Kalp atışları durduğunda, saatime bildirim gelecek."
"Fırtına radyo dalgalarının gitmesine engel olabilir," diye yanıtladı Peter.
"Fırtına umutlarımızın çoğunu alıp götürdü Peter," dedi Bucky ve elini genç adamın omzuna koydu. "Sen de yapma."
Hala Tony'i görebiliyormuş gibi kapıya bakan Sky'ı fark eden Peter, ne yaptığını fark etti. Eğildi ve kızın yanağını okşadı.
"Merak etme Sky, başaracaklar. Örümcek hislerim şimdi bana haber verdi."
Herkes bu tatlı yalana gülümsedi.
Steve de gülümsedi.
Ta ki bir ay sonra Bruce'un bildirimi gelene kadar.
***
Sadece kahramanların girebildiği odadaki büyük yuvarlak masanın etrafında duruyorlardı. Sandalyeleri üç ay önce ısınmak için feda ettiklerinden herkes ayaktaydı. Birçoğu elini masaya dayıyordu. Ayakta duramamaktan değildi, sıradaki kurbanlarını yeterince kullanamamış olmanın getireceği pişmanlıktan korktuklarındandı.
Steve, Sam, Rhodes, Bucky, Peter, Scott, Clint, Gamora, Sif ve Wanda, o an o odada bulunan kişilerdi.
Diğerlerinin aksine Steve'in eli kemerinin tokasındaydı.
"Annesinin güçleri gibi mi?" dedi Bucky, Steve'e bakarak.
"Evet, gözleri tıpkı Carol'ın gözleri gibiydi."
"Bu zamana kadar niye ortaya çıkmadı," diye sordu Clint.
"Bilemeyiz," dedi Steve. "Ne yapacağımızı düşünmek için hepinizi buraya çağırdım, tahmin edersiniz ki. Yine tahmin edersiniz ki, bir fikrim var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığların Çığlıkları || Marvel
FanfictionYaşanan bir felaketin yarattığı bulutlar nedeniyle güneş ile dünyanın arasına bulutlardan bir perde çekilmişti. Yaşanan ve yaşanamayan bu soğuk kıyamette, insanlar tünellere kaçmak zorunda kalmıştı. Yıllar boyu kurtuluş için bir çare arayamayacak k...