Peter, sığınakta yemekhaneye sığmadıkları için koridorların duvar diplerine oturarak yemek yiyecek olan insanlara yemeklerini servis ediyordu. Sol koluyla tencereyi sarıp kendine doğru bastırarak tencereyi havada tutarken sağ elinde tuttuğu kepçeyle, insanlara servis yapıyordu. Kimisi bunun için çok heyecanlanıyor kimisi de onu sıradan bir genç gibi görüyordu. Peter'ın süper kahraman kimliği sığınak içerisinde uzun zamandır biliniyor olsa da herkesin inandığı bir şey değildi. Kimisi Peter'ın gerçekten Spider-Man olduğunu düşünürken kimisi için de Peter, Spider-Man olmak istediği için herkese olduğunu anlatan yarı meczup bir gençti.
Peter'ın sürekli Wanda ile ilgilenmesi de insanların kafasındaki meczup fikrini güçlendiriyordu. İnsanların ne dediğine pek aldırmadığı için, Peter adına bu düşünceler pek önem taşımıyordu. O, onu sevene de sevmeyene aynı ölçüde yemek koyuyordu.
Tenceredeki yemeğin hepsini dağıttıktan sonra yemekhaneye geri girdi. Büyük bir yerdi yemekhane ama sığınakta yaşayan herkesi alabilecek kadar da büyük değildi. Herhangi bir penceresi yoktu, sarı ışıklar karanlığı aydınlatmaktansa karanlığa destek oluyordu. Birbirine neredeyse yapışık masaların arasından zor bela geçiyordu Peter.
Sürekli su kullanılamayacağı için tencereler ıslak bezle temizleniyordu. Tencereyi bırakan Peter, tam mutfaktan çıkacaktı ki, aşçı onu durdurdu.
"Duyduğuma göre Steveler gitmiş," dedi sarışın kadın aşçı.
"Evet," dedi Peter. Açıklamaya girişmemesi kadını şaşırttı.
"Sanırım, bu durumdan kurtaracaklar bizi."
"Ben inanıyorum," dedi Peter ve kollarını kaldırdı. "Ama kesin bir şey söyleyemem."
"Olacak," dedi bir kadın sesi. İkisi dönüp baktığında, mutfağın köşe bir yerine sinmiş elindeki fareyi seven Wanda'yı fark ettiler. "Olacak, olacak, farelerin şarkısı duyulacak."
Peter yine çıkmaya davrandı ama kadın onu yine durdurdu. "Ha bu arada, fareler denmişken, Peter, Farelerle İnsanlar kitabımı ne zaman vereceksin?"
"Daha yarısındayım Bobbi. Yavaş yavaş okuyorum."
Sırtını döndü genç adam ve mutfaktan çıktı. Bobbi isimli aşçı kadın, yüzünü Wanda'ya doğru çevirdi. Kadına kitabı hatırlatan şey fareler değildi.
Fareyi severken kendi kendine fısıldayan Wanda'nın kendisiydi.
***
Bucky, bir elinde buz kazması diğer elinde de pala ile Hulk'ın sırtına çıktı. Palayı canavarın sırtından çıkarıp tekrar sapladı, tekrar, tekrar, tekrar. Hulk elini arkaya doğru götürse de yetişemedi. Sinirle kükrüyordu ki rüzgarlar tüm öfkesiyle esmeye başladı yeniden. Rüzgarları kuvveti Hulk'ı bile yerinden oynattı, devasa canavar sırt üstü yere düşmek üzere dengesini kaybetti. Karlar ile Hulk'ın arasında kalmak istemeyen Bucky iki silahını da canavarın etinden çıkarıp kendini yana attı. Hulk sırt üstü düşerken Bucky de karların üzerinde yuvarlanarak dengesini yeniden sağlayıp ayağa kalktı.
Steve, Bucky'nin yanına koştu ve adamın kalkmasına yardımcı oldu.
"Bizi nasıl bulmuş olabilir?" dedi Steve.
İkisi beraber Bucky'nin elindeki kana baktılar.
"Duyuları Matt gibi gelişmiş mi?" dedi Steve.
"Hayır," dedi Bucky. "Bir köpekbalığı gibi."
Ayağa kalktı Hulk ve sağ ayağını kaldırıp yere vurdu. Canavarın önündeki karlar dalgalanarak kalktı ve Bucky ile Steve'in üzerine doğru yağdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığların Çığlıkları || Marvel
FanfictionYaşanan bir felaketin yarattığı bulutlar nedeniyle güneş ile dünyanın arasına bulutlardan bir perde çekilmişti. Yaşanan ve yaşanamayan bu soğuk kıyamette, insanlar tünellere kaçmak zorunda kalmıştı. Yıllar boyu kurtuluş için bir çare arayamayacak k...