Peter, ağır metal kapıyı ittirdi ve eşyasız ufak odaya girdi. Odada, odanın sahibinden başka hiçbir şey olmaması odayı bir hücre gibi gösteriyordu. Peter, karşısında duran görüntüye baktıkça, kendilerinin, odanın sahibi olan kadını cezalandırmaya çalışıyorlarmış izlenimi alıyordu. Odada hiçbir şey yoktu. Pisti ve soğuktu, nemliydi. Tavandan garip sesler geliyordu.
Odada olan tek şey bir kadın ve bir cesetti.
Wanda, uykusu geldiği zaman, Vision'ın içi boşaltılmış vücudunun içine girerek yatıyordu. Eski kahramanlar için, Wanda'nın zihin taşını kendi kalbine saplamasından önceki en vurucu olay Vision'ın cesedinin yağmalanmasıydı. Wanda, defalarca farklı yolunu denedikten sonra hala daha onu geri getiremediği için bir köşede zihinsel bir çöküş yaşadığı sırada Vision'ın cesedi çalınmış ve yağmalanmıştı. Bu, Wanda için bardağı taşıran son damla olmuş ve gidip, Vision'dan kalanları ve zihin taşını almıştı.
Wanda'nın taşı kimden aldığını kahramanların hiçbiri bulamamıştı. Peter'ın aklındaki teori, Wanda'nın o kişiyi kelimenin gerçek anlamıyla yok etmiş olmasıydı.
İçi boş bedenin içinde yatan çıplak kadının önüne kaseyi ve kaşığı yerleştirdi. Elini kadının yüzüne yaklaştırdı. Parmak uçları, kadının yanağındaki tüylere temas ettikten sonra Peter yeniden şaşırdı, defalarca şaşırdığı o şeye. Wanda, o haliyle hiç titremeden gezebilmesinin yanında vücudu da gayet sıcaktı.
Peter'ın ellerinden çok daha sıcaktı.
Hem ısınmak için hem de yanında olabilmek için Wanda'ya sarılarak saatler geçirmek isterdi. Gözlerini kapadı ve tüm o hislerini zihnine yıllardır yağmakta olan karın altına gömdü yeniden. Kimsenin görmesini ya da duymasını istemiyordu.
Aklını yitirmiş birine aşık olmayı başarmış olmak, başlı başlına bir sorundu zaten onun için.
***
Steve'in yaşadığı kazadan sonra kızı taşıma görevi Clint'e devredilmişti. Bucky almak istemişti ama olası tehlikelere karşı Sky'ı savunabilmesi için kızı tehlikeden uzak da tutması gerekiyordu. Genellikle düşmanın önüne atlayan Bucky için ise bu pek mümkün olamayacağından, bakıcılık görevi Clint'e devredilmişti.
Yaşanan kazanın pişmanlığını yaşayan Steve, kollarını birbirine bağlamış bir şekilde yoluna devam ediyordu. Arada Bucky bakıp onun durumunu kontrol ediyordu ve dostuna iyi şanslar diliyordu, sessizce. Bir yanı, Steve'in gördüğü şeyler yüzünden yaptığı aptallıklara çılgıncasına kızıyor olsa da bir tarafı korkuyordu, Steve'in gördüğü şeyleri görmeye başlayabilir olmaktan.
Tepeden indikten sonra düz zeminde bayağı yol kat etmişlerdi. Arkalarına baktıklarında ilk tepe görünmüyordu bile artık. Lakin uzunca bir süre gittikleri düz yol bitmiş ve yine yokuş inmeye başlamışlardı.
Sky hariç hepsi bunun ne anlama geldiğini biliyordu. Köprüye yaklaşıyorlardı. Köprüye yaklaşırken indikleri yokuşla beraber deniz seviyesine de yaklaşıyorlardı. Basınç farkını kulaklarında hissetmeye başlamışlardı.
Dünya o kadar şiddetli kar fırtınalarına o kadar uzun süre maruz kalmıştı ki, insanlar kendileri ile dünyaya ait olan o kara toprak arasında ne kadar kardan ve buzdan bir katman vardı ölçemez duruma gelmişti.
Şu anda yürüdükleri yer Queens'ti. Ancak o kadar yürümelerine rağmen Queens'e dair ya da bir binaya dair iz bile görememişlerdi. Köprünün yerinde durup durmadığı hakkında da hiç kimsenin bir fikri yoktu. Eğer bir köprü yoksa, donmuş denizin üzerinden yürüyerek geçmek zorunda kalacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığların Çığlıkları || Marvel
FanfictionYaşanan bir felaketin yarattığı bulutlar nedeniyle güneş ile dünyanın arasına bulutlardan bir perde çekilmişti. Yaşanan ve yaşanamayan bu soğuk kıyamette, insanlar tünellere kaçmak zorunda kalmıştı. Yıllar boyu kurtuluş için bir çare arayamayacak k...