Telefon konuşması;
"Yanımda olmanı istiyorum."
Bunu aniden söylemişti. Sürekli beni yanında isteyişi hoş olsa bile gitmemeyi düşünüyordum.
Biz neydik ki beni yanında istiyordu? Arkadaş bile sayılmazdık.
"Neden?" Diye bir soru yönelttim, aptalca olduğunu bildiğim halde. Sanki o beni seviyormuş da ben ondan kaçıyormuşum gibi hissettim kendimi. Aslında amacım bu değildi. Onu ne kadar sevdiğimi bir bakışta anlardı ve ben anlamasından korkuyordum. İstiyordum anlamasını ama bu başka bir şeydi. Vereceği tepkiden deli gibi korkuyordum.
"Biz arkadaş değil miyiz?" diye bir soru da o yöneltti bana. Soruma soruyla karşılık verilmesinden nefret ederdim ama onun bunu öyle masumca söyleyişi hoşuma gitmiş,kıkırdamıştım.
"Neden güldün?" dedi gülümseyerek ve sonra devam etti."haaa eğer diyorsan ki ben senin aşkından ölüyorum, o zaman bilemem." deyip bir kahkaha patlattı.
Yanaklarımın kızardığından adım gibi emindim. Acaba anlamış mıydı da böyle söylemişti? Umarım sadece bir şakadır...
"Saçmalama." dedim sinirli sinirli.
Kabul eder gibi sakin konuşmak yerine bunu yapmıştım. Bir anda gülüşü kesildi. Bir dakika kadar bir şey söylemedi.
"Neden? Aşık olunacak bir erkek değil miyim?" dedi aniden. Sorusu oldukça ciddiydi. Acaba sadece cevabını mı bilmek istiyordu, yoksa benim cevabımı mı merak ediyordu?
"Kastettiğim bu değildi." dedim onu atlatmaya çalışarak.
"Peki o zaman sen gelmezsen ben gelirim."
Bunu demesiyle telefonu kapatması bir olmuştu. Bu duruma sinirlenmiştim. Hangi hakla bana bu şekilde davranırdı? Onu sevmem demek ona bu hakkı vermezdi ki o bunu bilmiyordu bile.
Kapı zır zır çalıyordu.
"Ya bi sakin ol beee." dedim çirkefleşerek.
Kapıyı açtığımda karşımda Buğra vardı. Bu kadar çabuk gelmesini beklemiyordum.
"Hoşgeldin." dedim ona bakarak. Bu kadar yakışıklı olmak zorundamıydı? Gözlerimi ondan alamıyordum. Parfümü harika kokuyordu. Gerçi ben onun olan herşeye bayılıyordum ya...
"Hoşbuldum." dedi bana gülümseyerek. Gülerken gözleride gülüyordu ve o gözler benim gözlerime kenetlenmişti. Birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk.
Elimle onu içeri davet ettim. Ne kadar beni sinirlendirmiş olsa da şuan onun burda oluşu, beni fazlasıyla mutlu etmişti.
Beraber salona geçtik. İkili koltuğa oturması garibime gitmişti.
"Yanıma gelsene."
Bunun için mi ikili koltuğa geçmişti? Bu oldukça ironikti. Ama kabul edip yanına geçtim. Elini omzuma atmasıyla irkildim ve benim irkilmemle beraber elini geri çekti.
"Nasılsın?" diye sormasıyla yüzümü ona doğru döndüm.
Artık dayanamıyordum. Bu aralar içim içime sığmıyor, beni bunaltıyor gibiydi.
"Kötüyüm. Sen olmadığında kötüyüm. Sensiz bunalıyorum, kötü hissediyorum hep. Sana benim ihtiyacım var."
Bu itirafı bu kadar çabuk yapacağımı düşünmüyordum. Ama içimde bir şeyler beni boğuyordu. Artık dayanamamıştım. Bana şaşkın şaşkın baksa da umrumda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ MAVİSİ
RomanceMavi gözleri, denizi andırıyordu. Fazlasıyla büyüleyici ve derindiler. Aynı zamanda huzurlu ve ulaşılamazdılar...