Giriş

82 10 70
                                    

Çok sevdiğim minik kardeşim ve bana bazen iyisi bazen de kötüsüyle tüm zıtlıklarımıza rağmen  bana her daim yardım etmeye çalışan sevgili ablam için. Ve çok değer verdiğim diğer insanlar için....

    Kardeşim uzun zamandır dışarıda dolanmaktan yorgun düşmüş söylenerek sevgili odasına giderken köşeye her zaman fırlatıp attığı , ardından yorgun zamanlarında kapıdan girer girmez tüm kıyafetlerini çıkardıktan sonra hızla yerden aldığı battaniyesini çevresine sararak koşarak odasına gitmiş ve kapıyı büyük bir gürültü ile çarpmıştı. Eğer benim dışımda annem veya ablam olsaydı büyük ihtimalle bu evde bu şekilde kapının kapanmayacağını ellerinde herhangi fırlatabileceği - veya silaha dönüştürebilecekleri - bir şey kaparak hızla yukarı kardeşimin odasına çıkar ardından daha fazla gürültü koparak bu hayatta zaten olmayan huzuruma bir de rahatsızlık eklemiş olurlardı. 

Şimdi olabildiğince gürültü çıkaran kardeşimin arkasında bıraktığı sessizliği   sadece kahveden oluşan kahvaltımı ellerim arasına alıp sırtımı duvara yaslanarak olabildiğince tadını çıkarıyordum. Genelde bazı insanlar bunu sabah ışığının süzüldüğü camdan dışarı seyrederken yapmayı tercih ederlerdi ama burada değil.

Havanın her daim karanlık ve gri atmosfere sahip bu sabahta yaşadığım minik kasabada asla gün ışığı görmezdiniz. Hava şartlarının bunu gerektirdiğinden değil. Dönemimizin ve insanların bencilliklerinden doğan sorun yüzünden bu kalite de genç yaşımda bunları katlanmak zorundaydım. 

Renklerin canlılığını bile en fazla görenler , zengin şehirlerde veya evlerinin içinde bir tuval ve olabildiğince fazla boyası ile baş başa kalmış ressamlardı. Veya boya ile herhangi iş yapanlar. Gerçi fabrikada boya imalatı yapanların olabildiğince fazla renk gördüklerini düşünmüyordum. Büyük ihtimalle o anda akıllarında besleyecekleri ailelerine götürecekleri iki paralık ekmeklerinin hesabı veya yaşayamadıkları hayallerinin fantezilerini ele geçirerek zamanı öldürüyor bazıları da hayatlarının ne kadar berbat olarak zaten bozulan psikolojilerinin tümden yok etmeye çalıştığı o bacasında beyaz dumanı tüten yerde renkleri zaten istese de kimse göremezdi. Orada duyguları hayalleri ve umutları ölmüş insanların bir araya geldiği yerdi . Gerçi burada diğerlerinden pek farı yoktu ama en azından büyük şehirlere - veya diğerleri ne isim veriyorsa - giden sevkiyat arabaları onlara ulaştığında onlar en azından mutlu olabiliyorlardı. Gerçi yüzlerini de gördüğümüz yoktu ama yaşadığımız yerde çok önceden biri yüzünden hala büyük ön yargılar vardı. Zaten ön yargıları oluşturanlar  şey farklılıklarımızdan doğmaktaydı. 

Yani ben farklı birine hemen samimiyetle yaklaşan görmedim en azından. Kendimin öyle olduğunu söylemiyorum tam tersine farklı yeni şeyleri hazine kadar saklayan bir insan olarak benim için büyük bir fırsat olarak karşıma çıkıyorlardı ama  diğer insanlar bunu fark ederse hemen elinden alırlar. 

Eskiden burada yaşayan sıradan insanlar yapmaya çalışırdı. Şimdi ise başımızda yöneten kimse. Bir işçiye emirler veren amir o emirleri veren kişinin başındaki kişi ve onun başındaki müdür. Artık nereye kadar uzanırsa. 

Bu yüzden annem bana işsiz veya isyankar diyor. Büyük ihtimalle arkadaşları yanında Allahsız olarak da tanımlanıyorumdur. Bu küçük yerde birden fazla isminiz olması olağan şeylerdir. Çok sevgili kanınızdan gelen aileniz bile . Onların sevgi dili sadece önümüze ekmek ve su koymaktan başka şey değil. Bana kalırsa kendi fikirlerim ve  yaramazlıklarım olmasa büyük ihtimalle beni ya erkenden evlendirir yada kadınların çalıştığı özel dikiş fabrikasına götürürdü ki  oraya gidecek son kişi olarak bu dışlanmış halimi yeğlerdim. Sonuçta ya dışlanarak sessizliği yakalayacak yada aralarına katılarak başım tarafından psikolojik şiddetin yanı sıra birde aralarına katıldıklarım tarafından psikolojik şiddet altında kalacaktım. Ki bu ezilen insanların arasında bir de ezikliğin verdiği hissi atmaya çalışmak ve bunun için sen seçildikten sonra dışlanmış sessizlik haliyle makul geliyordu insanın kulağına. 

Bu yüzden sabah ne kadar çok gürültücü ise gece bir o kadar sessizlik ve huzurun kaynağıydı . Çalışmalarımın en büyük faydasını geceleri sağlıyordu. Yine de geceleri daha çok gezmeyi öğrenmeyi araştırmayı daha çok severim. İnsanların aksine gece inanılmaz şeyler öğrenebileceğiniz fırsatlarla dolu. Hatta buna özel açık yerler bile keşfettiğimi söyleyebilirim. Gitmesem de . 

Gerçi bu artık bir sorun teşkil etmeyecekti . Yakın zamanda fazlalık olarak büyüdüğüm bu evden çıkıp gezgin olarak - veya göçebe - atıldığım bu gece hayatında bir çok yeri gezecek ve şeyler bulacaktım. En azından hep döngü halinde önümüze sunulan bu düzeni kırabileceğim en çılgın fikirlerden biriydi. Aksi taktirde kıyamet kopsa burası güvenli diyecek ailemin içinde ölüp gitmek hayatıma edilen bir hakaretten başka bir şey değildi. 

Ailem bu konu hakkında bilgi sahibi mi ? Elbette hayır , onlara uzaktan bir iş vs bulduğumu söylesem de kavga etikten sonra çıkabilirdim. Ki onlara bunu anlatmış ve gülmüşlerdi. Bu yüzden konuşmayı bile düşünmüyordum. Sadece çizim yeteneğim ile zengin şehirdeki insanlara sattığım tablolarımdan elde ettiğim para ve malzemelerim vardı. Ve bunlar bana yeter de artardı.  Sadece hazırlık yapmam kahvaltımı bitirmem ve karanlığın erkenden çökmesini beklemem gerekiyordu....



- Heheheh naber giriş nasıldı . Aslında yazacağımı düşünmemiştim ama oldu bile sdfsdf. Umarım hoşunuza gitmiştir . Benim çok içime sinen ve baya üzerine düşündüğüm bir roman oldu. Rüyalarım da katkısı var elbet  Neyse istediğiniz kadar yorum yapıp beğenirseniz şimdiden hoşuma gider. Sizi seviyorum. Destekleriniz için teşekkür ederim inanın baştan beri beni destekleyenlere karşı ileride her şekilde dönüşüm olacaktır.

KOZA : Geçmişin KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin