30 dakika kadar bekledim fakat Ferhattan ses seda yoktu..
Korkudan nefesimin sesini duyabiliyordum..
Tembihlemesine rağmen daha fazla dayanamayıp tüm cesaretimi toplayıp arabdan indim ve mezarlığa doğru yürümeye başladım.
Yavaş yavaş yürürken kalınca bir sesin kahkahaları kulaklarımı çınlattı. "Hayır olabilir mi yoksa ? Yok canım o bir kâbustu bu çığlık onun olamaz beynim bana bir oyun oynuyor olmalı." diye kendi kendimi teselli edip sakinleştirerek yere bakarak yürüyordum kafamı dahi kaldıramıyordum adımlarımı temkinlice atıyordum ki boynumda bir nefes hissettim arkama dönmemle Ferhatı karşımda görmem bir oldu boynuna atlayarak ağlamaya başladım.
Melek;
"Nerde kaldın çok merak ettim sana bir şey oldu sandım beni çok endişelendirdin Ferhat. Bir daha beni yalnız bırakma tamam mı ? Sana bir şey oldu diye çok korktum."
Ferhat;
"Meraklanacak bir şey yok korkulacak hiç bir şey yok endişelenme gel istersen beraber gördüğün o kan birikintisine bakalım yanıldığını kendi gözlerinle gör ki seni sakinleştirmek için yalan söylediğimi düşünme, yanlış görmüşsün burda kan birikintisi falan yok.
Melek;
"Ama nasıl olur ben emindim vardı ordaydı kan birikintisi gözlerimle gördüm peki tamam hadi diyelim ki yanlış gördüm peki ya o kahkahalar neydi onları duymadığını söyleme bana kendi kulaklarımla duydum bunuda mı yanlış duydum ?
Ferhat;
"Beni yanlış anlamanı istemem ama ben kahkaha falan duymadım sen hâlâ kâbusun etkisindesin anlaşılan mezarlığı görüncede kötü oldun haliyle anlıyorum seni melek ama o bir rüyaydı yani gerçek değildi sakinleş biraz lütfen."
Melek;
"Ben kendi kendime galipten sesler duyuyorum olmayan şeyleri görüyorum öyle mi Ferhat! ?
Ben deli değilim.! Anladın mı ? Ne duyduğumada ne gördüğümede eminim. Ben eve gidiyorum ve lütfen deli olmadığıma kendini ikna edene kadar gelme yüzünü bile görmek istemiyorum bana inancı olmayan deli olduğumu düşünen birini daha fazla görmek istemiyorum."
Ferhat;
"Ben öyle demek istemedim Melek dur lütfen.! Yanlış anladın beni ben sadece fazla korktuğun için beyninin seni yanıltabileceğini kastettim gitme lütfen konuşalım kendimi izah etmeme izin ver."
Melek;
"Hoşçakal Ferhat benide rahat bırak ben anlayacağımı anladım..."
O kadar öfkelenmiştim ki korkumu unutup tek başıma kendimden emin adımlarla ordan evime yürümeye başladım. Bir yandan evime yürürken diğer yandan Ferhat'ın söyledikleri kulaklarımda yankılanıyordu. Bana inanmayışı beni çok üzmüştü, kalbim kırık bir şekilde eve vardım.
İçeri girer girmez elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynada kendime bakıp gördüklerimin emin olup olmadığı hakkında tartışmaya başladım kendimle yüzleştim.
Bir yanım Ferhat doğru söylüyor olabilir belkide çok kafama taktım şu kâbusu ve bilinç altımın oyunlarına kandım diyordu.
Diğer yanım ise hayır bu kâbusun etkisi değildi kâbusun gerçeğiydi gördüklerimden eminim ben deli değilim gerçekti hem gerçek değilse hissettiklerim neydi gerçek bir kâbus bu diyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Susamış Mezarlık
VampireGiriş: Yağmurlu bir gece ay ışığının parlattığı bir mezar taşının başında oturan adamı görünce irkildim. Ağzından akan kanlar gözlerimi kamaştırıyordu. Tüm korkaklığıma rağmen attığı kahkahalara kulak asmadan önünden öylece geçip gidemedim. Merakım...