7.BÖLÜM: YEMEK

16 2 0
                                    

Ve bende bir iki saat uyudum.
Uyandığımda Ela daha uyuyordu. Onu uyandırmak istemedim. Asya’da daha okuldan gelmemişti. İki saate kalmaz oda evde olurdu. Bugün olanları keşke Ela ben gelmeden anlatmış olsa. Asya böyle durumlarda sinirlenip her zamanki gibi çok fazlaca konuşarak benimde sinirlerimin bozulmasına neden oluyordu. Neyse.. ben odaya girdim. Ve üstümü hızlıca değiştirerek .. yüzümü yıkadım. Bir kot pantolon ve kırmızı bir bluz giydim. Saçlarımı açık bıraktım. Şimdi kendi dolabımı değil Elif’in dolabını değerlendirme zamanı .. ama şunu unutmamalıyım ki bende bu akşam şık olmalıyım.. Şimdiden baksam iyi olacak yaa.. ;Nasıl olsa daha iki saat var Elif’in çıkmasına..
Hemen dolabımı açtım ve gözlerimle elbiselerimi taradım.. Siyah kısa sırt dekolteli  taşlarla süslü bir elbisem vardı ve bu elbiseyi yeni aldığım için daha önce hiç giymemiştim. Evet bunu giyebilirim. Hem gayet şık yani.. Ama bide şu tarafta kırmızı bir elbise vardı yaa .. onu mu giysem ki.. Neyse en iyisi ben hepsini bi deniyim öyle karar veriyim.. Üsütümü çıkardım.. dolaptan birkaç elbise daha alarak hepsini yatağımın üzerine serdim… Sıradan hepsini denedim. Öncelikle siyah elbise ya bu çok beğenerek aldığım bi şey olduğu için gözüme çok güzel görünüyordu. .. O sırada içeri uykulu gözlerle Ela girdi.. Bana şaşkın gözlerle bakıyordu.. ‘Vauvv! Nereye gidiyorsun böyle?’ dedi ve beni baştan aşağı süzdü.
‘Ya bugün Elif Emre’yle yemeğe çıkacak .. Biliyorsun. Onun için deniyorum. Ona çekip atacağım. O da hangisini isterse onu giyecek’.. dedim. Vay be ne kadar da usta bir yalancı çıktım ben. Kendimden emin bir şekilde konuşuyordum. İnandı galiba yaa.. Şimdi tutup ta yok Mert beni yemeğe davet etti, diyemem yani.. Ne biliyim. Şimdi bir sürü soru soracak. En iyisi söylememek diye düşündüm. O bana bakarak ‘sana olan Elif’e olacak mı ki?’ dedi.
O anda duraksadım ama sonra hemen toparladım. ‘Oluyor ya azıcık ona dar olur aslında dar olmaz tam olur yani…’ dedim. Off! Heyecan yok.
‘Nasılım peki, yani nasıl yakışmış mı?’
‘Evet, gayet hoş duruyorsun’ O sırada elbiseyi çıkarmaya yeltendim. Ela ‘Dur resmini çekmedik’ dedi.
‘Tamam, şimdi çekebilirsin’ dedim. Ve olamaz telefonum orada tuvalette paramparça bir çöplük olmuştu şimdi ben Mert’le nasıl haberleşeceğim..
En iyisi çıkarken ona kapıda görünüp haber vermek. Yoksa evdekiler anlayacaklar yemeğe gittiğimi yani.. olamaz..
Ela’ya döndüm ve ‘Ela senden bir şey istesem?’ dedim.. Ve yalvaran gözlerle ona baktım.
‘İste, tabi ki’ dedi.
‘Biliyorsun, telefonum.. kırıldı. Artık çalışmaz. Sen evde olacaksın. Ben Elif’in oraya giderken bunu yanıma alsam..’
‘Tabi ki olur’  dedi. Ama ‘önce Mehmet’e haber vereyim, merak eder’ dedi.
Vay be .. Acaba Mert de beni böyle merak ediyor mu ki?  Kısa bir telefon görüşmesinden sonra telefonu bana uzattı. ‘Teşekkür ederim’ diyerek boynuna atladım.
‘Ne demek, ben bir duşa giriyorum, çok yorgunum.. Yarın annemler gelir zaten.. Babamı buraya defnedeceğiz biliyorsun.’ dedi.
Yutkunarak ‘Biliyorum tatlım .. Bizde orda olacağız’ dedim.
Düşünceli bir şekilde odadan çıktı.
Tamam ben Asya gelmeden çıkmış olurum zaten… 
Diğer elbiseleri denemeye koyulmadan önce telefon rehberinde Mert’in numarasını görünce rahatladım ve ona kısa bir mesaj çektim. ‘Mert ben Açelya telefonum kırıldığı için Ela’nın ki bende.. Buradan haberleşiriz ..’ dedim.
Anında göndermemle gelen cevap beni şaşırtmıştı.
Mesajda :‘Telefonunu o kadar çok aradım ki en sonunda artık evinize çıkacaktım… Deli oldum kızım bu şimdi mi söylenir!’ diyordu.. Yine aramızda oluşacak soğukluğu önlemek için hiçbir şey yazıp göndermeye niyetim yoktu..
Bugün onunla laf dalaşına girmek istemiyordum.. Tamam şimdi öbür kıyafetlerde sıra.. şimdi kırmızı olan diz altı kalem etek şeklinde alt bölümü var üstü ise omuzlarından şeritler şeklinde açık bir elbise.. Yok ya ben bunu da çok beğendim .. Hemen onunda resmini çektikten sonra koyu yeşil bir elbise denedim. Sıfır kol , dizlere kadar uzanan kadifemsi kumaşıyla bu elbiseyi de çok beğenmiştim. Bununda resmini çektim. Ama resimlere dönüp baktığım zaman siyahta karar kılmıştım. Ve tabiî ki de altına siyah topuklu ayakkabılar…
Makyaj işini artık Elif’ten hallederim diye düşündüm. Ve Elif’e uğradıktan sonra tekrar eve gelmeyeyim  diye elbiseyi askıya koydum.. Tekrar kot pantolon ve bluzu üstüme geçirdim.. yanıma gerekli makyaj malzemelerini aldıktan sonra saate baktım.. Sadece yarım saat kalmıştı Elif’in okuldan çıkmasına… Ve tabi ki Asya’nın da o gelmeden ben çıkayım..
Odadan çıktığımda Ela hala duştaydı sanırım … ‘Ben çıkıyoruuumm!’ diye içeriye seslendikten sonra kapıyı sertçe kapadım..
Merdivenlerden aşağı doğru indim. Durağın yolunu tutum.
Hani bazen biri sizi izliyor ya da takip ediyor gibi hissedersiniz ya işte bu aralar öyle hissediyordum.  Otobüsü beklerken karşı durakta sanki Alper’i gördüm gibi oldum. Daha dikkatli baktığımda ise onun başka biri olduğunu gördüm.. İyice ruh sağlığımı yitiriyorum sanırım.. Tabi bu kadar üst üste olay yaşa.. sonra sağlıklı düşün.. bu imkansız. Beklide acilen bir psikolağa gitmeliyim.. Şuna bak kendi iç sesim bile benle bu aralar öyle konular konuşuyor ki şaşırıyorum..
Neyse.. En sonunda otobüs geldi. Ve yavaşça bindim. Elif’in tam evinin önünde duran bu otobüs şoförü son anda düğmeye bassam da beni indirmişti.. Bazıları da bir çuval dolusu laf eder. İşte bize böyle sabırlı, anlayışlı otobüs şoförleri lazım .. Kızgın ve atarlı değil.. Evin önünde indim. Ev dediysem apartman yani 5 katlı minik, şirin bir apartman.. Elifler üçüncü katta oturuyorlardı. Ve apartmandan girişte aşağıdan kapı zillerine bastım. Hemen Elif’in o heyecanlı sesi. ‘Açelya sen misin!?’ dedi. ‘Evet tatlım, hadi aç şu kapıyı’ dedim. Kapı açılır açılmaz içeri girdim. Ben üçüncü kata çıktığımda Elif çoktan kapıyı açmış bekliyordu. Elimdekileri görünce daha da bir heyecanlanmıştı. İçeri bir solukla girdim. Bana hemen bir su getirdi. İçtim. ‘Teşekkür ederim’ dedim.
‘Bunlar benim için mi?’ dedi. Ona dönüp baktığımda ise benim siyah elbiseye göz koymuş gibi duruyordu.
‘Üzülerek, hayır diyeceğim.. O benim için..’
‘Senin için mi?! Sen nereye bu elbiseyle?’
‘Anlatacağım.. Hadi odana geçelim orada anlatayım..’
‘Tamam, hadi gel’ dedi.. ve arkasına düştüm.
Eve daha önceden de geldiğim için ne nerde biliyordum. ‘Annen yok mu?’ dedim.
‘ Onun işi saat akşam sekizde bitiyor.. Daha gelmesine var yani..’ dedi.
‘Şu elbise işini anlatacak mısın Açelya?’
‘Tamam, ben de bu akşam bir yemeğe çıkıyorum . Ama Asya’nın Ela’nın haberi yok. Onlara söylemek de yok tamam mı?’
‘Kiminle peki? Ya başına bir şey gelirse o zaman ne yapacaksın kızım?’
‘Mert’le.. Merak etme başıma bir şey gelmeyecek’ dedim.
Ayağa kalktım ve elbiseyi askısından çıkararak ona da gösterdim. ‘Çok güzel’ dedi..
‘Tamam, hadi şimdi senin ne giyeceğine bakalım…’ dedim ve dolabının kapağını açtım. Burada bir çok elbise vardı. Hepsini sıra sıra aldım ve yatağın üstüne dizdim..
‘Evet hadi bakalım bunların hepsi denenecek’ dedim.
Biraz yüzünü buruştursa da benden kurtuluşu yok yani.. Madem çağırdın bende sana zaman ayırdım. Onların hepsini denetirim. İşte böyle bir özelliğim daha var. Yani bir işe başladı mı o işi ne olursa olsun bitirmeye çalışırım.
Yan taraftaki odaya geçmiş elbiseyi deniyordu.
Önce üzerinde mavi bir elbise vardı. Kısa arkası asimetrik olan bir modeldi ve yarım koldu. Çok güzel gözüküyordu. Ama bence ilk buluşma için bu çok havalı ya.. ‘Tamam tatlım öbürünü dene’ dedim. Ve kahverengi duran mini elbiseyi uzattım. Tekrar yan tarafa geçti.. O sırada telefonum çaldı.. Arayan Mert’ti..
‘Efendim’
‘Nerdesin, evde değilsin sanırım?’
‘Aaa şey ben Elif’teyim.. Sözleşmiştik okul çıkışı için’
‘Akşam saat yedi gibi bizim apartmanın önünden alırım diyordum ama sen Elif’lerin evinin adresini mesaj at seni oradan alacağım’ dedi.
‘Tamam ben sana gönderirim’ derken sesimin heyecandan titrediği gerçeğini hissedince ayağımı sinirle yere vurdum. Ve çok acımıştı ‘ahh!’
‘İyi misin?’
‘İyiyim .. sadece ayağımı çarptım..’
‘Kendine dikkat et!’
‘Merak etme iyiyim.. ben. O zaman akşam görüşürüz’ dedim.
‘Görüşeceğiz güzelim…’ dedi. Ve telefonu dudaklarına götürüp bir öpücük attı.
Yüzümü tekrar bir sıcaklık kaplarken o telefonu çoktan kapatmıştı. Bu rahat tavırları karşısında biraz , ne birazı bayağı utanıyordum.. Ama o çok rahattı. Demek ki daha önceden çok tecrübesi vardı diye içimden geçirdim. Benden öncekileri düşünemedim. Çok sinir bozucu bir durumdu. Hemen başka şeyler düşünmeye çalıştım. Ama olmuyordu… Sinirlerim çok bozulmuştu. Gözlerim doldu bir anda.. Hayır, onu tamamen bana aitmiş gibi düşündüm ve derin bir nefes aldım.. Toparlan be, kendine gel Açelya! Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim ve önümde duran aynanın karşısına geçerek ‘Bana ait sadece bana’ dedim. Ahh aptal sen kandır bakalım kendini..
Elif içeri kahverengi elbisesiyle dönerken.. Kendimi biraz daha toparladım. Vayy. Çok güzel gözüküyordu.
‘Tatlım, karar senin ama ben bunu çok beğendim..’ dedim.
‘Bir de şu siyahı dene bakalım’ dedim ve askısından çıkararak ona uzattım.Ve tekrar içeri yan oda yoluna koyuldu. Ne de tatlı bir odası vardı ya.. Çok zevkli. Eee kimin arkadaşı.. Beyaz yatağı vardı. Turunculu kremli perdesi ve halısıyla uyum içindeydi. Çalışma masası yine krem renkliydi. Yastıkları ise koyu turuncuydu. Sonunda odadan çıktı. Bu siyah elbisenin yandan yırtmacı vardı. Diz altına kadar uzanan boyu vardı. Kalın askılı bir elbiseydi. Sağ tarafından çeşitli detayları olan bir kumaş omzunu kapatıyordu. ‘Bu da güzel oldu’ dedi.
‘Sen karar ver bence ‘ dedim.
‘Siyah olsun ya’ dedi. ‘Peki ya saçlarım onu nasıl yapayım?’
Zaten saçları kısa olduğu için aslında çok bir seçenek yoktu.
‘Bence hafif kabart .. süper olursun’ dedim.
‘Haklısın, galiba öyle yapacağım’ dedi.
‘İyi ki sen geldin.. Tek başıma hayatta bu kadar çabuk karar veremem. Yanımda biri olunca daha çabuk bitiriyorum. Sen olmasan şimdiye bu elbiseleri tekrar giyiyordum’ dedi. Ve boynuma sarıldı.
‘Bir şey değil’ dedim.
Evet.. nereden bakarsak bakalım şu üç elbisenin kararını vermek bir saatimizi almış.. Akşama sadece bir saat kaldı. Ben çok heyecanlıyım.. Acaba nereye götürecek? Elif’lerle aynı yere gidiyormuşuz.. Haha! Çok gülerim ya. Yani aslında garip olur. Acaba o ne giyecek?
Elifte çok meraklı belli. ‘Sence Emre benim ona değer verdiğim kadar değer veriyor mu bana?
‘ Bunun cevabını sen yaşayarak göreceksin tatlım.. Onun sana nasıl davrandığı da önemli.’
Kelimenin devamını getiremedim. Geçen sene çıktığı kızları düşündüm. Hepsiyle 1-2 ay beraber olup ayrılıyordu. Elif’i üzerse karşısında beni bulur ama o Emre.. Off! Bu erkekler hep aynı mı? Yani Mert.. O bana çok farklı geliyor. Gerçi onu çok iyi tanımıyorum . Neyse zamanla göreceğiz bakalım.
Kapının zili çaldı.. Gelen Elif’in kardeşi Uraz’dı..
Aramızda sadece iki yaş vardı.. Ama Uraz sanki ben ondan küçükmüşüm gibi duruyordu. Çok fazla gelişmiş kasları vardı. Uzun boyluydu..
‘Hoş geldin Açelya.. Bende ne zaman gelecek Açelya bizim buralara diyordum?’
‘Sen iste ben gelirim Uraz’
‘Tamam, arada uğramalısın’ dedi ..
‘Nereye gidiyorsun?’
‘Antrenmanım var.. Akşama burada mısın?’
‘Ne yazık ki tatlım.. Ama görüşürüz daha sonra..’
‘tamam, mutlaka görüşmeliyiz..  Elif ben çıkıyorum.. Anneme gelince söylersin. Bugün antrenmanlar bir saat daha uzadı’
‘Tamam Uraz.. .. Ya Uraz ne yaptın sen dağıtmışsın bütün odayı!’
‘Öptüm ablaların en güzeli’ dedi ve kapıyı çekerek çıktı.
Elif odadan buraya gelirken ‘Beyimiz işine gelince abla belliyor bizi’ dedi.
Bir kahkaha da ben kopardım… ‘Aynen öyle’ dedim.
Evet.. o kalan bir saatte su gibi akıp geçti doğrusu.
Elif’in odasına yöneldim. ‘Hadi benim için hazırlanma zamanı’ dedim.
İçeri girdim. Askıda duran elbiseyi çıkardım ve yatağın üzerine koydum.. Üzerimdekileri çıkardım. Boy aynasının önüne geçtim. Elbiseyi giydim. Süper duruyordu ya sırt dekoltesi.. Tamam. Şimdi saçlara geçmeliyim. Elif’in masasının üstünde duran maşayı açtım ve biraz ısınmasını bekledikten sonra saçlarımı maşaya sarmaya başladım. Sonunda uğraştıktan sonra makyaja geçtim. Dudağıma vişne çürüğü bir ruj sürdüm. Gözlerime kalem ve eyeliner çektim. Yüzüme fondöten sürdüm ve güzelce yedirdim. Maskarada sürdükten sonra aynanın karşısına geçip söyle bir baktım. Evet, hiç fena gözükmüyordum. Hafif bir anlıkla makyajımı tamamladım. O sırada telefonum çalıyordu. Arayan Mert ti. ..
‘Geldin mi?’
‘Seni aşağıda bekliyorum hazır mısın?’
‘Tamam birkaç dakikaya ordayım’ derken sesim heyecandan titredi.
Hiçbir şey söylemeden telefonu suratıma kapattı. Öküz ya.. Bazen çok öküz gerçekten.
Neyse telefonu hızla çantama koydum ve kapının çıkışına doğru yöneldim.
Elif de oradaydı ‘Görüşürüz Açelya, tüm ayrıntılarıyla dinleyeceğim gecen çok güzel geçsin dostum..’ dedi ve beni kucakladı.
‘Tabi ki . ama unutma ki sende anlatacaksın..’ dedim ve kapıyı açtım. Giderken
‘Çok mutlu ol Elif. Sen bunu hak ettin.’ Dedim ve merdivenlerin yolunu tuttum.
Bir anda Emre’nin o gün Mert’lerle oluşu geldi aklıma. Acaba Elif’e her şeyi anlatsam mı? Ama ben de bir şey bilmiyorum ki  ..kızın en mutlu günü bugün. Bunu mahvetmemeliyim..
Aklımdan bu düşünceyi çıkarıp ilerlemeye devam ettim.
Aşağıda kapının önünde siyah bir audi a4 duruyordu. Mert arabanın dışına çıkmış beni bekliyordu. Altında siyah bir pantolon üstünde  bedenine yapıyan gri bir tişört vardı. Üstüne de siyah bir ceket giymişti. Saçları dağınıktı. O mavi gözleri öyle bir ön plana çıkmıştı ki.. Zaten beyaz tenli olduğu için koyu renkler ona çok yakışıyordu. Beni görünce yaslandığı arabadan doğruldu. Ve şaşkın gözlerle beni baştan aşağı süzdü. ‘Çok güzel olmuşsun..’ diyerek arka kapılardan birini açtı . ‘Teşekkür ederim’ diyerek içeri oturdum.
‘Sende fena görünmüyorsun’
‘Sizin beğeninizi kazanmak bir şereftir.’ Dedi ve kapımı kapattı.
Araba gerçekten muhteşemdi. Yeni gibi duruyordu. Yanıma da Mert oturdu ve şoföre komut verdi. Her taraf buram buram Mert kokuyordu. Sanki bu arabanın her bir yerine onun kokusu parfüm edilip sıkılmış gibiydi. Parfüm değildi bu onun ayrı bir kokusu vardı. Ve çok güzeldi. Bir an içimden bu arabadan hiç inmesem burada uyusam diye geçirdim. Meraklı gözlerle Mert’e döndüm. Gözlerini bir an olsun ayırmıyordu gözlerimden..
 ‘Nereye gidiyoruz’ dedim.
‘Sürpriz..’ dedi.
Fazla ısrar etmek istemiyordum. Tamam.. Zaten çok heyecanlıyım. Bunu fazla belli etmek yersiz.
Araba kırmızı ışıkta ani bir fren yapınca istemsizce Mert’in üstüne doğru kaydım.. Kafalarımız arasında ki mesafe çok azdı. Gözlerimiz arasında belki de 3-4 santim anca vardı. Bir süre öylece donuk donuk birbirimize baktık. Bir ara daha da yaklaşacaktı ki kendime geldim ve geri çekildim. Çok utanmıştım. Nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Yanaklarım yanıyordu. Sakin kızım. Derin bir nefes. Kendimi anca toparladım..
Bir süre sonra uykum geldi . Neyse ki sonunda araba durdu Mert ayağa kalktı. Ve kapımı açtı. Beni koluna aldı. Etrafa göz attığımda buranın neresi olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ama çok lüks bir restorana benziyordu. İçeriye göz attığımda içerisi bayağı kalabalıktı.
Şoföre birkaç talimat verdikten sonra araba yanımızdan uzaklaştı. İçeriye doğru yürüdük. Masalara göz attığımda en soldaki masada bizim isimlerimiz yazıyordu. Mert ve Açelya çifti.. Masanın etrafında güller vardı.. Bu manzara karşısında nefesim kesildi. Mert öne eğildi ve sandalyenin tekini oturmam için çekti. Tam oturacaktım ki ‘Bu elbisenin arkası nerde?!’ dedi. Anlamadım ki arabaya binerken görmedin mi yani.. Şimdi mi laf ediyorsun!
‘Bu elbise hep böyleydi!’
Hemen ceketini çıkardı ve sırtıma koydu..
‘Kızım görmüyor musun arka tarafı .. Yiyecekmiş gibi bakıyorlar.. Sen diğer tarafa geç’ dedi.
‘Hayır, bence sana öyle geliyor.. Hem ceketle örttün zaten.. Daha ne diye söyleniyorsun?’
‘Sana hemen geç dedim, beni duymuyor musun lan?!’
Bu ne kabalık ! Bu kadar bağırması gereksiz ya.. Bana da ne oluyorsa her şeye ağlayan sulu göz biri oldum bu sıralar. Sinirden yağa kalktım ve ağlayarak çıkış kapısına doğru yöneldim. Sanırım biraz temiz hava iyi olacak.
Elimi arkadan öyle sert bir şekilde kavradı ki kendine doğru çekti. ‘Özür dilerim, Ne olur kal.. Yemeğimizi berbat etmemeliydim.’
Dediklerini dinlemedim elimi yavaşça gevşetti. Ve tekrar gitmeye çalıştığımda tekrar kavradı tekrar kendi bedenine doğru çekti.. Artık kendimi tutmadan hıçkıra hıçkıra ağlıyordum..
‘Gitme.. Beni böyle bırakıp da gitme ne olur.. Açelya..Sende bana ait bir şey var! Sen gidersen ben ölürüm. Kalbim.. şimdi yanında onu da götürüp beni öldürmek mi istiyorsun?!

BANA AİTOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz