05

1.1K 144 118
                                    

ᝰ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Burnuma gelen ve oldukça rahatsız hissettiren kan kokusuyla yüzümü buruştururken, bir yandan da kirli çarşafı yatağımdan çıkarmaya çalışıyordum.

Normalde iki dakikamı almayacak bu iş için epey zorlandım, çünkü vücudum çok güçsüz durumdaydı.

Boğazımın acısından yemek yiyemiyordum, sıvı gıda bile tüketemiyordum. Susuzluktan dudaklarım kurumuştu. Bir haftadan kısa bir sürede tam tamına altı kilo vermiştim.

Çok kötü bir durumdu.

Birkaç kez hastaneye gitmiştim fakat sadece boğaz şişliği olduğunu söyleyip durmuşlardı.

Bana kalırsa bu farklı bir şeydi, çünkü gerçekten canım yanıyordu.

İki kez fenalaşıp serum yemeye de gitmiştim, boğazım ancak bu şekilde gevşemiş, bu sayede biraz bir şeyler yiyebilmiştim.

Yoksa sanırım çoktan iç organlarım iflas etmiş olurdu.

Düşünmeye bile hâlim olmadığından bunları bir kenara bırakırken, en sonunda çarşafın tamamını kollarımın arasına alarak banyoya doğru yürümeye başladım.

Yürüdükçe ciğerlerime vuran sancı yüzünden sık sık duraksadım, ayakta durmaya bile mecalim yoktu.

Banyoya girdiğimde çarşafı çamaşır makinesinin içine tıkıştırdım. Bunu yapmak için de eğilmem gerekti ve bu daha da çok acı verdi.

Zaten reglimin ilk günüydü, karnım yeterince ağrıyordu. Ayrıca bu da yetmezmiş gibi pedim bitmişti.

Sona kalan pedimi de biraz önce takmıştım ve yeni bir paket almak için markete gidemeyecek kadar bitkin olduğumdan, üst komşumdan rica etmiştim. Sanırım bu kadar anlayışlı bir insana denk geldiğim için şükretmem gerekiyordu.

O an ağzımın ıslandığını fark ettiğimde, lavabonun önüne geçip biriken tükürüğümü çıkardım. Boğazımdaki şey her neyse, onun yüzünden yutkunamıyordum bile.

Resmen bebekliğime geri dönmüş gibiydim ve bu sinirimi bozuyordu. Çünkü birilerine muhtaç olmaktan hiç hoşlanmıyordum.

Çaresizce titrek bir nefes verdim ve aynadan çökmüş suratıma baktım. Elmacık kemiklerim fazlasıyla ortaya çıkmış, göz altı torbalarım mosmor olmuştu.

Her gece yarına uyanmak için dua ederek uyuyordum, ciddi anlamda ölecekmiş gibi hissediyordum. Hem mental hem de fiziksel yorgunluk sebebiyle her şeye ağlayasım geliyordu, bu süre içerisinde tam anlamıyla sulugöz olmuştum.

Şu durumda kendimi bir kelimeyle tanımlayacak olsaydım, net bir şekilde bu aciz olurdu.

Aynadaki yansımama iğrenen bakışlar atarken zilin çalmasıyla irkildikten sonra, yavaşça ellerimi lavabodan çektim ve vücut ağırlığımı tekrardan bacaklarıma verdim.

Kapıya doğru yürümeye başlarken, öte yandan başımın döndüğünü hissediyordum.

Bana saatler gibi gelen bir sürenin ardından kapıya ulaştığımda, elimi kapının kulpuna yerleştirdim ve açmak için gereğinden fazla bir güç sarf ettim.

Karşımda dikilen açık kahve ve dalgalı saçlı, tahminimce boyu bir seksenlere kadar varan, uzun kirpikleriyle, adem elmasıyla ve yüzündeki gülümsemeyle şüphesiz fevkaladenin fevkinde görünen çocuk üzerine, açıkçası girdiğim şokla beraber yalnızca gözlerimi kırpıştırabildim.

Beklediğim kesinlikle bu değildi.

"Oh şey, selam?" dedi elindeki poşeti bana doğru uzatarak. Ki ses tonu daha da gerilmeme sebep oldu. "Gece için üstün korumalı aldım."

Söylediğine normalde olsa kahkaha atarak gülerdim fakat bu durumda yalnızca yüzümde hafif bir tebessüm oluştu.

Ona önyargılı davrandığım düşüncesinin altında ezilmiştim istemsizce.

"Çok teşekkür ederim." dedim poşeti elime alarak. Boğazım sebebiyle zar zor çıkan sesim yüzünden beni duymuş muydu emin değildim, sanırım dünden beri ilk defa konuşuyordum.

Şüpheli bir tavırla kaşlarını çattığında, ne olduğunu anlamadığım için ben de aynısını yaptım. "Ne zamandır yemek yemiyorsun?"

Sorduğu soruyla ilk başta şaşırsam da, yüzümden her şey anlaşılıyor olmalıydı.

Ayrıca sizli bizli konuşmayı da bırakmıştı.

Sanırım pedin aramızda bir samimiyet oluşturduğunu düşünmüştü, tabii haklı olarak.

"Ee ben," Uzun süre ayakta durduğum için titremeye başlayan bacaklarım yüzünden, vücudumu kapıya yasladım. "Dün birkaç kaşık meyveli yoğurt yemiştim, o kadar." dedim zorlanarak, ciddi anlamda konuştukça boğazıma bir şey batırıyorlarmış gibi hissediyordum.

"Hangi hastaneye gitmiştin?" Merakla başka bir soru yönelttiğinde, dudaklarımı araladım, cevap vermek istedim.

Fakat yapamadım.

Acıyla kıvranarak elimi karnımın üstüne koydum, bu şey dayanamayacağım bir hâl almaya başlıyordu.

Fiziksel olarak pek güçlü biri değildim ve bunlar vücuduma çok ağır geliyordu.

Gözlerimin kararmaya başladığını anladığımda, koltuğa oturmak için titrek bacaklarımı hiçe sayarak ilerlemeye çalıştım fakat olan tek şey arkaya doğru sendelememdi.

Düşmemem için kolumdan tutan bir el hissettiğimde, vücudumun her zamankinden ağır gelmeye başladığını düşündüm.

"İyi misin?" Telaşlı bir ses kulaklarıma ilişti fakat ne yazık ki cevap verebilme şansım yoktu ve zaten, son duyduğum şey de bu oldu.

upper neighbor | jaelia ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin