06

1K 138 87
                                    

ᝰ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Artık yakından tanıdığım ve tabiri caizse haşır neşir olduğum hastane kokusuyla gözlerimi açtığımda, yaşadığımı fark etmek buruk bir sevince sebep oldu.

Fakat bu his hemen yok oldu çünkü tazelenen hafızam sayesinde, tekrardan o anları yaşarmışım gibi her şey gözümün önüne düştü.

Bu sırada aniden yanı başımda beliren hemşire ile hafifçe irkildim, o kolumu serum iğnesinden kurtarırken pür dikkatle onu izledim.

Anlaşılan yine başa dönüyorduk.

Suçlu bir edayla etrafıma bakınırken beklediğimin aksine gördüğüm kişi karşı koltukta telefonuyla oynayan Yeji oldu, bu da kafamı daha çok karıştırdı.

"Yeji?" diye ismini seslendiğimde, çok rahat konuştuğumu ve sesimin gayet gür çıktığını fark etmemle göz bebeklerim yerlerinden çıkmak istercesine büyüdü.

"Uyandın sonunda!" diye bağırdı Yeji, bana çok sinirlenmiş gibi bir hâli vardı. "Beni çok korkuttun!"

Normalde ona uzun bir açıklama yapardım fakat şu anda öğrenmem gereken bir şey vardı. "Ne oldu bana?"

Hemşireye dönerek sorduğum soru üzerine, kadın yüzüne şefkatli bir gülümseme yerleştirdi. "Küçük bir operasyon geçirdiniz hanımefendi," dedi ellerini karnının üzerinde kavuşturarak. "Gittiğiniz diğer hastanede söylenenin aksine basit bir şişlik değilmiş, boğazınızda apse vardı. İrini patlattık, artık iyisiniz. Mevsim değişimlerinde vücuda giren mikroplar sonucunda oluşabilir bu durum fakat bağışıklık sisteminiz de güçlü değil anlaşılan. Kendinize daha iyi bakmalısınız... Geçmiş olsun."

Sert ses tonunun aksine sevimli konuşmasıyla her şeyi açıkladıktan sonra, yüzündeki gülümsemeden asla vazgeçmeyerek yavaş adımlarla odadan çıktı.

Duraksadım. Bir süre algılayamadım bile.

En sonunda ise söylediklerini teyit etmek istercesine yutkunduğumda, gram acı hissetmedim ve bunun üzerine sevinçten çığlık atmamak için kendimi zor tuttum.

Boğazım acımıyordu, bu da demek oluyordu ki yemek yiyebilecek, su içebilecek, eski hayatıma geri dönebilecektim.

Parlayan gözlerle tekrardan Yeji'ye döndüğümde, birden aklımı dolduran düşünceler sayesinde yüzüm düştü, birkaç dakika bile bencil olamıyordum işte. "Jaemin nerede?"

İlk başta neden bahsettiğimi anlamamış gibi kaşlarını çattı ve bu yüzden bir an için bile olsa her şey zihnimin bana bir oyunu muydu acaba diye düşünmeden edemedim.

"Aa, şu üst komşumuz olan çocuğu mu diyorsun?" Söylediği üzerine delirmediğimi anlayarak rahatça bir nefes verdim. "O getirdi seni hastaneye zaten, bunca zamandır bizim gittiğimiz hastanenin ne kadar kötü bir yer olduğunu da anlattı. Burası daha iyi bir yer galiba. Sen ne demiştin? Ha evet, burada hâlâ. Kahve içmek için kafeteryaya inmişti. Oradadır muhtemelen. Bir şey diyeyim mi? Çok korkmuş görünüyordu. Sanırım sana bir şey olursa üstüne kalacağını falan düşündü. Ama neyse, senin uyanmanı bekleyeceğini söyledi. Bizi eve kendi götürmezse içi rahat etmezmiş. Öyle yani."

Konuşması ilerledikçe daha çok açılan ağzımı kapattım ve Yeji'nin her zaman gevezelik yapmasına alışkın olmama rağmen şu durumda bile bu kadar enerjiyi nereden bulduğunu düşündüm istemsizce.

Gözlerimi devirdikten sonra yavaşça doğruldum ve ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. "Bir şeyim yoksa, hadi gidelim o zaman. Hastane odalarından hoşlanmıyorum."

Gülümsedi ve beni onaylayarak başını salladı. "Hastaneyle bir işimiz kalmadı, doktor uyandıktan sonra eve gidebilirsiniz dedi zaten. Fakat ilk önce şu çocuğu bulalım, sonra çıkıp gidebiliriz. Neydi ismi? Jaemin mi? Ah, onu işte."

Bu uzun cevabına karşılık kocaman bir iç çekerken, küçük sehpanın üzerinde duran telefonumu elime aldım.

Jaemin'e gelmesi için bir mesaj yolladıktan sonra Yeji'nin yanındaki boş koltuğa oturmuş, hâlâ inanamıyormuşcasına elimle boğazıma dokunarak gülümsemiştim.

Rüya görüyormuşum gibi geliyordu, onca günün ardından rahatça yemek yiyebilmek için sabırsızlanıyordum tam anlamıyla.

Bundan sonraki bir süre beslenme saatlerime pek dikkat etmem gerekmiyordu tahminimce, sonuçta kaybettiğim kiloları geri almam lazımdı.

"Çocukla arkadaş mısın?" diye sordu Yeji, beni düşüncelerimden çekip çıkarırken.

Umarsızca başımı salladım. "Yani... Sayılırız galiba," dedim omuzlarımı silkerek. "Adından ve dansla ilgilenmesinden başka bir şey bilmiyorum ama olsun." Durdum. Birden bire yüzüme yayılan utangaç gülümsemeyle usulca arkama yaslandım. "Ah, çok düşünceli ve kibar olduğunu da biliyorum tabii."

Bu söylediğimle istemeden de olsa gergin bir ortam yarattım. Yeji'nin bana çıldırmışım gibi baktığını fark etmemin üzerine de anında yüzümdeki gülümsemeden kurtulup ciddi bir ifade takındım.

"O neydi öyle?" diye sordu şaşkınca, kim bilir aklında neler dönüyordu şimdi? "Resmen çocuktan bahsederken sırıttın, gördüm."

Tehdikar bir şekilde işaret parmağımı salladım. "Kes sesini," dedim sert bir ses tonuyla. "Bir an boşluğuma geldi sadece."

Yeji tüm benliğiyle tartışmaya devam edecek olsa da cevap veremeden odanın kapısı açıldığında, ikimizin da bakışları o yöne döndü.

Karşımızda dikilen Jaemin o gelince sustuğumuzu anladı ama sanırım o an bunu umursamadı. "Daha iyi misin?" diye sorduğunda ise, gülümseyerek gözlerimin önüne düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Evet," dedim parmaklarımla oynamaya başlayarak. "Ve her şey için çok teşekkür ederim, gerçekten. Başına bela oldum durduk yere."

Kaşlarını çatarak elini saçlarının arasından geçirdi. "Öyle bir şey söz konusu değil," O böyle söylediğinde ise, Yeji bir şey ima edermiş gibi bana dönerek kaşlarını kaldırdı. "Çok açsındır şimdi sen."

Son dediğiyle bakışlarımı yere indirdim, hem de nasıl. "Yani... Evet." dedim mahçupça, neden sorduğunu bile anlamamıştım halbuki.

"Tamam..." diye mırıldandı arka cebinden telefonunu çıkararak. "Ev arkadaşlarımdan biri buraya yakın bir burger king'de çalışıyor. Hayır demezsiniz, değil mi?"

upper neighbor | jaelia ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin