11

823 122 100
                                    

ᝰ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jaemin

"Bana bak aptal," Sesim oldukça sinirli ve kendinden emin çıkmasına rağmen, karşımda duran ev arkadaşım beni ciddiye bile almıyordu. "Kaç kere dedim, tişörtlerini çamaşır makinesine atarken ters çevir!"

Baskısı silinmiş ve artık eski kabul edilebilecek tişörtü yüzüne doğru fırlattım, bu ay mahvettiği üçüncü tişörttü.

Ve artık bu evin kurallarına uyması gerekiyordu.

"Jaem," dedi benim aksime pek sakin bir şekilde. "Tanrı aşkına sen de şu çok önemsediğin tişörtleri giymeyi dene."

Duraksadım.

Duştan yeni çıkmıştım ve onun sorumsuzluğu yüzünden tamamen giyinmeye fırsat bile bulamamıştım.

Gerçi, bu hayvanat bahçesinden hallice evinde tişörtsüz gezmek pek alışılmadık bir durum da değildi.

Eliyle çıplak karnıma hafifçe vurduğunda kendimi tutamayıp kibirle güldüm. "Kalk siktir git şuradan, dengesiz herif. Konu benim fevkalade kaslarım değil."

İmalı bir yüz ifadesiyle beraber kaşlarını çattı, cevabını duymak için can atsam da maalesef o konuşamadan çalan kapı zili kovboy filmlerinden farksız bakışmamızı böldü.

"Ben bakarım." diye mırıldandı kıstığı gözleriyle. Ancak omuzlarından tuttuğum gibi durdurdum onu, alışveriş poşetlerini karıştırmak için istediğini anlamıyordum sanki.

"Aman zahmet etme, her zaman yaptığın gibi uzat ayaklarını yat." dedim şevkatli bir baba edasıyla saçlarını okşayarak. "Çünkü poşetlere dalarsan Felix seni öldürür."

Somurtsa da aylardır sürdürdüğüm hakimiyetten dolayı başka bir şey diyemedi, bu da rahatça odadan çıkıp kapıya yönelmeme sebep oldu.

İkinci bir zil sesi kulaklarımı doldurduğu sırada ancak açmayı başarmıştım kapıyı, fakat bu pek iyi olmamıştı.

Çünkü karşımdaki kesinlikle ev arkadaşım değildi.

Uzun kahverengi saçları omuzlarından aşağı dökülürken yüzünü kapatan tutamı geriye doğru atmış, her zamanki parlak gülümsemesini sunmuştu, çoktandır abayı yakmış olduğum sevgili komşum Jisu. "Bizim balkona şortunuz düş-" Bakışları yavaşça yüzümden uzaklaşıp yarı çıplak vücuduma odaklanırken, şoktan olsa gerek cümlesini de tamamlayamamıştı. Birkaç saniye sonrasında ise mahçup bir edayla başını eğmiş, yalandan öksürmüştü. "Kapıyı böyle mi açıyorsun Jaemin?"

Anca o anda kendime gelebildim, ne yapacağımı da bilemeyerek yalnızca utanıp elimi enseme doğru götürdüm. "Şey... Aslına bakarsan Felix olduğunu düşünmüştüm."

Eh, şans asla benden yana değildi.

"Ben marketten geleli yarım saat oluyor geri zekalı!" Evin koridorunda yankılanan sesle, daha da yerin dibine girdiğim için gözlerimi yumdum.

Belli ki Seungmin ile kıyafetleri nasıl çamaşır makinesine atacağı hakkında büyük bir hırsla tartışırken dünyayla bağımı koparmıştım.

"Neyse..." dedi Jisu elinde tuttuğu şortu uzatarak. "...Biraz rüzgar var bugün, isterseniz balkondaki kıyafetleri içeri alın."

Onaylarcasına başımı sallamakla yetindim, anlaşılan çamaşır askısı yeniden benim odamı işgal etme durumundaydı.

Derin bir nefes verdim dudaklarımın arasından, nedensizce epey garip hissediyordum.

Tam bu sırada kafamdan aşağı geçirilen tişörtle irkildim. "Naber Jisu?" Jeno bebekmişim gibi kollarımı tişörte sokmama yardım ederken, bir yandan da Jisu ile muhabbet etmeye çalışıyordu.

İşte kötü gün dostu diye buna derdim.

"Çok iyiyim." Jisu ikimizin bu haline karşılık gülerken, nedensizce kendimi daha iyi hissettim. "Umm... Sanırım bu akşam Yeji ile yemeğe çıkıyormuşsunuz?"

Jeno utanmış gibi yaparak iç çekti. Ağzı laf tutmaz götü yer bulmaz, tescilli bir yavşak. Yalan yok, güzel de rol yapıyordu.

"Ya ya... Evet, öyle."

"Eh, iyi eğlenceler size." diye mırıldandı şirince omuzlarını kaldırarak. "Şey... Görüşürüz o zaman?" Küçük bir kız çocuğu gibi ayakları yardımıyla ileri geri sallandığında, çok tatlı olduğunu düşünmeden edemedim.

"Görüşürüz." dedim tebessüm edişime engel olamayarak. Bu kız yalnızca varlığıyla bile bir insanı mutlu edebilir, yüzünden düşen bin parçayı toplayıp yerine kocaman bir gülümseme yerleştirebilirdi.

Aynı bana yaptığı gibi.

El sallayıp arkasını döndükten sonra merdivenlere yöneldi, kısa bir sürenin ardından da görüş açımdan çıktı.

Evine girdiğinden emin olduktan sonra yavaşça kapıyı kapatıp iç çektim, fakat meraklı gözlerle bana bakan üç şahsın üzerine kendi dünyama geri dönmek zorunda kaldım.

Pis, boxerlı, kokulu çoraplı, çiçekten böcekten habersiz, bol testosteronlu mükemmel dünyama.

"Ne zaman açılacaksın şu kıza?" Bu cesur soru Jeno'dan geldi, ki kolayca tahmin edilebilirdi. "Yanlış anlama yani... Ama double date falan yapardık, fena mı olurdu?"

Olumsuz anlamda başımı salladım umarsızca.

"İmkansız," diye cevapladım gülümsememem tamamen yok olurken. Bunu sorması bile saçmaydı, neticede her şey ortadaydı. "Çünkü ben sadece iyi bir arkadaşım..."

Jaem be like: ağlamadım diye sormadılar beNİ İYİ SANIYORLAARR

Bölümü başka bir telefondan yazdım hata varsa kusura bakmayın, sinir krizlerine gire gire anca bitirdim🥰🥰

upper neighbor | jaelia ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin