|14|

1.4K 73 25
                                    

"Alo."

"Efendim Hayal."

"Neredesin aq koca okulda sen? Tipini de bilmiyorum ki bulayım."

"Banane, ismime kadar buldun. Gerisini de sen bul."

"Eşek mi var karşında! Çok da umrumda sanki senin görüntün."

"Tamam o zaman sorun yok demektir. Byyy." telefon suratıma kapanınca şaşkınlıkla telefona baktım. Sinirle yerimde biraz tepindim ve daha sonra kantine ilerledim. Hazal ve Zeynep'de oradaydı. Zeynep beni görünce konuştu.

"Eeee, neredeymiş?"

"Onu da sen bul diyor. Nerden bulacağım onu ben ya?"

O sırada benden fazlasıyla zeki olan ikizim atladı konuşmaya.

"Sınıf listelerinin fotoğrafları duruyor mu sende?"

"Evet, neden?"

"Listelerden baksana, kaç tane Karan varmış? Zaten Karan çok yoktur."

"Oha çok mantıklı."

Gerçekten Hazal'ın dediği çıkmıştı. Tüm 12'lerde sadece bir tane Karan vardı. O da sayısal sınıftaydı. Zeynep ve Hazal'la kısa bir vedalaşma yapıp sınıfa yöneldim. Kapıyı bir anda açtığımda yarısı dolu sınıfın tamamının gözleri bana döndü.

"Karan hanginiz?"

Tüm gözler en arkada  iki kişiyle beraber oturan çocuğa döndü. Göz göze geldiğimizde pislikçe gülümsedim. Oysa o benim aksime biraz adrenalinli bakıyordu sanki. Tüm sınıfın hala bana baktığını fark edip gülümsememi şirine çevirdim ve konuştum.

"Karan'ı koridordaki hoca çağırıyor."

Karan bana doğru gelirken bende sınıftan çıktım ve gelmesini bekledim. Benim mutlu ifademe bakıp gülümsedi.

"Her zaman istediğini almayı biliyorsun değil mi?" ben yine mutlulukla kafamı sallarken o da tekrar gülümseyip yürümeye başladı. Bende onu takip ettim.

"Eeee nereye gidiyoruz?"

"Ben hocanın yanına gidiyordum ama göremiyorum hocayı. Nerede acaba?"

"Az önce yalan söylediğimi biliyorsun değil mi?"

"Yioo."

"Of Karan. Sen hep böyle yapacaksan işimiz var senle."

"Nasıl yani?" diyerek olduğu yerde durup  bana şaşkınca baktı.

"Ne nasıl yani?"

"Yani bir yere gittikten sonra, hislerine saygı duyuyorum ama karşılıklı değil diye beni reddetmeyecek misin?"

"Bu yüzden mi benden kaçıyorsun?"

"Önce ben sordum."

"Hayır, reddetmeyecektim. Mesajların çok güzeldi. Basit bir hoşlantı olmadığını anlamıştım. Bende seni tanımak istediğimi söyleyecektim."        

"G-gerçekten mi?"

"Yalan borcum mu var?"

"Eee, tamam. Şey o zaman sen beni tanıyacaksan, şey edelim. Ben seni şey edeyim. Sende şey edersin. O zaman da yani belki biz şey oluruz."

"Ne?" diyerek kocaman bir kahkaha attım. Gülmekten gözümden akan bir kaç damlayı silerken ona baktım. Küçük ve utangaç bir tebessümle beni izliyordu. Bakışları çok değişikti. Hemde çok. Sanki çok aşıkmış gibi bakıyordu. Galiba gerçekten çok aşıktı. O hala bana öyle bakarken yanaklarımın kızardığını  hissettiğim için yanaklarımı saçlarımla kapatmaya çalıştım. O da bu gün 74734837. defa gülümseyip saçlarımı karıştırdı. Ben sinirle saçlarımı düzeltirken konuştu.

"Şey, madem beni tanıyacaksın, ne yapacağız?"

"Bana aşık olan sensin. Orayı da sen düşün. Aramızı ben mi yapacağım Allah Allah?"

"Yani ben aramızı mı yapacağım?"

Ona baygın baygın baktım. Yakışıklı çocuktu vesselam. Bana da aşıktı. E Sivaslıydı da. Eğer kendini bana sevdirirse neden olmasındı. Aslında çok umut vermek istemiyordum, onu sevemezsem diye ama elimde değildi. Her kelimemde sanki gözlerine bir parıltı ekleniyordu. Ve onu mutlu etmek beni de mutlu etmişti.  Bakışlarımdan demek istediğimi anlamış olmalı ki "Tamam be. Anladım. O iş bende." diyerek gitti. Sanırım bu yakışıklıyla daha çok işimiz vardı.

Fazla saf ve temiz oluşu güzeldi. Özellikle o güzel mesajlardan sonra.... İlk attığı mesajı kastetmiyorum. O neydi öyle ya. Fjjdjd.

....

SİVASLI / TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin