Bıçakçılar

145 4 0
                                    

Medyada Mertcan, Defne, Deniz ve Cansu abla var ;)

Ben yine böyle düşüncelere dalmışken Defne aradı deli dolu , yanında asla sıkılmayacağın duygularını asla dışa vurmayan (öfke hariç) kavgayı fazlasıyla seven biri , kısacası Def deriz biz ona. Poyraz ın en yakın arkadaşı hatta öz kardeş gibi olmaları beni ona daha çok yakınlaştırdı zamanla . Bana Poyrazı daha çok hatırlatıyordu. Sanki aklımdan çıktığı vardı da. Gittiğim her yerde sanki poyraz vardı. Onun olmadığı bir dünya da yaşamak o kadar zordu ki tarif bile edemem bunu. Kendimi ondan alamıyordum gerçi almak ta istemiyordum. Ben hala nasıl hayattaydım? Neden bir yerlerden atlamamıştım hala? Neden Poyrazın yanına gidememiştim hala? Cevap basit ve garip aslında. Beceriksizliğimden belkide ama cevabın bu kadar basit olmasına rağmen hala bilemiyordum.  Telefonun bir kere daha zil sesini duyduğumda düşüncelerimden sıyrılıp telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Şeytan buraya gelmen lazım!" 

"Ne halt oldu yine Def ? "

"Deniz " dedi ve derin bir sessizlik oldu.  Konuşmasına da gerek yoktu zaten. Anlamıştım.

"Tamam 20 dakikaya oradayım."

Zaten grup evi ormanın içindeydi ama bir az daha derinlerde kalıyordu. Poyrazla beraber seçmiştik. Tamam da çok ben seçmiştim. Aslında internette bakınıyordum öyle klasik Aleyna modlarından birtanesindeydim. Ve bu evi gördüm. Hayal gibi bir yerdi. İki kattan oluşuyordu. Poyraza gösterdiğimde pek ilgilenmemişti. bu ev deniz kenarındaydı ve gerçekten çok harika gözüküyordu bahçesinde bir havuzu bile vardı. Yani sizi anlayacağınız herkesin hayalindeki pembe panjurlu evdi. Aradan 6 ay falan geçmişti ki Poyraz beni evden aldı ve sana bir süprizim var dedi. Ormana girdiğimiz anda aklıma farkı farklı şeyler gelmedi değil ama bu şu an önemli değil.Bu evin önünde durduk sonunda. Benim inanılmaz sevgilim deniz kenarındaki o hayal evi yaptırmıştı. Ağaçlara çok zarar vermemek adına bana ufak bir bahçe bırakacak kadar çitle çevrelemişti. evin dış cephesi beyaz ama panjurları siyahtı. Bahçeye girdiğin anda bahçeye ve eve doğru giden yolun yanlarında çalılar vardı. İki basamak sonra da evin kapısının önündeydim. İçeri  girince sağ tarafta mutfak vardı yerler beyaz mermer tarzı birşeydi dolaplar buzdolabı  vesaire yani geri kalanı da siyahtı. Sol tarafta koridor vardı ve sırayla 3 oda. İçlerinde duvara dayalı odanın ortasında duran çift kişilik yatak makyaj masası dolap ve iki tane tekli koltuk vardı. Geri dönüp salona girdiğimde iki basamak indim yerler siyahtı koltuklar da yine siyah bir takımdan oluşuyordu. Siyah L koltuk iki tane siyah tekli koltuk ve orta da siyah ahşap bir masa vardı. Siyah bir televizyon konsolu vardı. Televizyon duvara montelenmişti altında konsolun üstünde de oyun konsolu duruyordu onunda altında dvd vardı. Konsolun sağ tarafındaki raflarda oyunlar sol tarafındaki raflarda ise filmler ve müzik cd leri vardı. Camla yerden tavana kadar uzanıyordu. Camların hemen önünde dışarıda güzel bir veranda vardı. Son olarak salonun sol köşesinden siyah mermer yuvarlak bir merdiven yukarı doğru uzanıyordu koşarak denebilecek bir hızda yukarı çıkmıştım. Merdivenin yanından dolaşıp yatağın önünde durdum. Arkamda yerden tavana kadar uzanan cam bir teras ve onun da ötesinde ucu bucağı görünmeyen bir orman manzarası vardı. Sağ tarafımda duvara gömme bir siyah oymalı ahşap bir dolap vardı. Önümde duran iki kişilik yatak yine siyah oymalı ahşap bir iskeletin üzerinde duruyordu. Bembeyez çarşaflar odanın karamsarlığının aksine ışık saçıyordu.  Sağ tarafta bir kapı vardı. Kapıyı açmamla beraber çığlık atmamak için kendimi zor tutmuştum. Tam köşede kocaman bir jakuzi vardı yerler siyah ama geri kalanı beyazdı.  Tam arkamı dönüp terasa doğru yöneliyordum ki köşede iki siyah tekli koltuk ve bir adet minik sehpanın manzara hafif dönük bir şekilde yerleştirildiğini fark ettim. Terasa çıkıp o orman kokusundan derince bir nefes almıştım ki Poyraz gelip arkamdan usulca sarıldı ve boynumdan derince bir nefes çekerek ufak masum bir öpücük kondurdu. O an derin bir nefes aldığıma minnettardım çünkü Poyraz ne zaman böyle şeyler yapsa nefes bile alamıyordum . Birden kapıya çarpınca eve geldiğimi anladım. Hangi ara geldiğimi bile hatırlamıyordum. İyice anılardan sıyrılıp kendime gelince  içeriye girdim.  Bununla birlikte kısa çaplı bir şok geçirdim ama  soğuk kanlılığımı korumam gerektiğinin farkındalığıyla bu halime son verip neler olduğunu anlamak için Defne'nin yanına , yere çöktüm. Deniz kanlar içindeydi Cansu abla da yarasına pansuman yapıyordu. Deniz hepimizden hassas ve narin bir yapıya sahipti kolundaki açık yaradan korkudan bayıldığına emindim. Mertcan yerinde ifadesiz bir şekilde Deniz'e bakıyordu. Her zaman Deniz ve mert didişip dururdu ama mert 'i ilk defa bu kadar ifadesiz ve korkmuş görüyordum.

SESSİZ ÇIĞLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin