"Geldim işte, ne söyleyeceksen çabuk ol."
Sert bir tavırla bankın ucuna oturan çocuğa üzgün bakışlar attı Ten. Seneler geçmiş olsa da yaptığı şeyden dolayı çok pişmanlık duyuyordu.
"Öncelikle senden özür dilerim, gerçekten pişma-"
"Buraları geç, gereksiz sözlerini duymak istemiyorum. Sadece beni ilgilendiren kısmını anlat."
Ondan nefret ettiğini düşünmüştü Ten. Oysa Taeyong'un sadece öfke ve kırgınlığı vardı. Her ne kadar öyle hissetse de aslında Ten'den nefret etmiyordu.
"Tehdit ettiler Taeyong, yapmak zorundaydım."
Taeyong gökyüzüne diktiği bakışlarını yanında oturan çocuğa çevirdi. "Ne?"
"Sen okulda duş alırken fotoğraflarını çekmişler. Benim seni sevdiğimi bildikleri için gelip tehdit ettiler. Eğer yapmasaydım fotoğrafları okulun sitesine yükleyeceklerdi. Yapmak zorundaydım."
Yanağından çenesine doğru yol alan yaşı elinin tersiyle sildi Ten. Taeyong'un iyi ya da kötü bir tepki vermesini bekliyordu. Taeyong ise duyduklarının şokunu yaşıyordu. Bunca yıldır kendisini korumak için yaptığını bilmeden ondan nefret etmişti.
"K-kim?" Diyebildi titreyen sesiyle. Dolan gözlerini de sayarsak ağlaması an meselesiydi. Bu durumda kim olsa ağlamazdı ki?
"Yuta ve Hansol. Biliyorsun, onlar seni her zaman kıskanıyordu. Ellerine böyle fırsat geçtiğinde ise seni yaralamak için uğraştılar. O gün yanından ayrıldıktan sonra fotoğrafları aldım ve yırttım." Sustu bir süre. Söyleyip söylememe konusunda kararsız olsa da söylemek için dudaklarını araladı. "Ben sana gerçekten aşıktım."
Sonunda bunu itiraf etmenin verdiği rahatlıkla derin bir nefes verdi. Taeyong, duyduklarının etkisinden çıktığında yaptığı ilk şey Ten'e sımsıkı sarılmak olmuştu.
İkili sıcak bir sarılmanın içine girmişken ilerde arabanın içinden onları izleyen çocuktan bir haberlerdi. Sinirle direksiyona vurdu Jaehyun. Bir şeyler sakladığından emin olarak Taeyong'u takip etmişti.
"Beni nasıl aldatırsın?"
•••
Çalan telefonu yeniden meşgule atarak televizyonu kapattı. Zaten izlemiyordu, boş evde ses yapması için açmıştı onu. Yeniden kulağını dolduran zil sesiyle sakin olmaya çalışarak açtı telefonu. Taeyong'un kaçıncı araması olduğunu sayamamıştı.
"Ne var?"
"Tanrı aşkına, neden telefonlarımı açmıyorsun? Neredeydin bunca saat, seni çok me-"
"Uzatma Taeyong."
Ona böyle davranmak istemiyordu fakat kandırılmış olmanın kırgınlığını yaşıyordu. Kendisi gibi onun da canını yakmak istiyordu ama bir yandan da ona hala kıyamıyordu.
"Üzgünüm, seni sıkmak istememiştim. Telefonlarımı açmayınca sana bir şey oldu sandım. Çok korktum."
Sona doğru sesinin titremesi ve ardından gelen hıçkırık sesiyle gözlerini kapattı Jaehyun. Ağlamasını istemiyordu.
"Yanına gelebilir miyim?"
"Gel." Dedi hiç düşünmeden. Düşünürse gelmesini istemezdi çünkü. "Adresi mesaj atarım."
Konumu yolladıktan sonra telefonu kapatarak yanına bıraktı ve sadece oturup gelmesini bekledi. Geçen çok da uzun sayılmayan sürenin ardından evin kapısı çalmıştı.
Sakin olmayı dileyerek kapıyı açtığında karşısında gözleri kızarmış sevgilisini gördü. Kalbindeki hareketlenmelere rağmen yüzünde mimik oynatmadan kenara çekildi. Taeyong, Jaehyun'un ona neden soğuk davrandığını bilmiyordu. Ama böyle yapması onu çok üzüyordu.
İçeri girince üzerindeki ceketi çıkararak askıya astı. Salon olduğunu düşündüğü yere giderken daha fazla dayanamayıp arkasını döndü ve Jaehyun'a sarıldı. Öyle sıkı sarılmıştı ki başkası olsa kemiklerini kırıyor sanardı.
Jaehyun kolunu sırtına koydu hafifçe ve onu kendisinden uzaklaştırdı. Taeyong artık korkmaya başlamıştı. Onu seviyordu, ayrılmak istemiyordu. Fakat bu tavırlarından sonra sonlarının ayrılmak olduğunu düşünüyordu.
"Neden Taeyong, beni neden aldattın?"
Kendisine yöneltilen soruyla gözleri kocaman olmuştu Taeyong'un. Ne demek istediğini bilmiyordu, ama gerilmişti.
"Ne aldatması, öyle bir şey yapmadım."
"Bana yalan söyleme!" Diyerek bağırmış ve Taeyong'un yüzünü elleri arasına almıştı. "Sizi gördüm. Sarılıyordunuz."
"L-lütfen sakin ol. Sandığın gibi değil."
Jaehyun'un kızgın hali Taeyong'u fazlasıyla korkutmuştu. Sakinleştirmeye çalışarak ellerini tuttu ve hafifçe okşadı. Ama Jaehyun sakinleşecek gibi değildi.
"Johnny'ye ne diyeceğim ben?"
"Yemin ederim her şeyi yanlış anladın. Anlatmama izin ver."
Taeyong'u kendine çekmiş ve gözlerinin içine bakmaya devam etmişti. Kendisinden korktuğunu anlayabiliyordu ancak sinirlerine hakim olamıyordu.
"Canımı yakıyorsun."
Taeyong'un gözyaşları Jaehyun'un elini ıslattığında nefesini vererek biraz geri çekildi. Elini hışımla saçlarının arasından geçirmiş ve yanındaki masaya yaslanmıştı.
"Daha önce b-birinden bahsetmiştim sana. Beni terk eden eski sevgilim, T-ten."
Kendisine yöneltilen sinirli bakışları gördüğünde birkaç adım geriye itti. Bu gece hiç görmediği yanını görmüştü Jaehyun'un. Onun kendini sakinleştirme çabalarına karşılık yumruklarını sıktı. Ondan ciddi anlamda korkuyordu.
"Onunla buluştum çünkü gerçekleri anlatacağını söyledi. Bırakıp gitmesinin bir sebebi varmış."
"Sus." Diyerek kapıya yürüdü Jaehyun. Bu gece yalnız kalıp kafasını toparlaması gerekiyordu. "Beni yalnız bırak, Taeyong."
"Gitmek istemiyorum."
Taeyong inat etmişti. Bu gece burada kalacak ve kırdığı kalbi onarmaya çalışacaktı. Bu yüzden Jaehyun'a yürüdü, açtığı kapıyı kapatarak sımsıkı sarıldı ona.
"Taeyong, lütfen git. Yanlış anlayıp kalbini kırdım, kendime kızgınım. Seni daha fazla üzmek istemiyorum."
"Hepsi benim suçum. Sana daha önceden söylemeliydim. Neden bilmiyorum ama söylemeye korktum."
Bu sefer daha sıkı sarıldı Jaehyun ona. Boynunu öperken özürlerini sıralamayı da unutmuyordu. Kokusunu içine çekti bir süre. Biraz rahatlamaya ve sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Şüphesiz Taeyong, ona en iyi gelen şeydi.
________________
Bir önceki bölüme bakmayı unutmayın! ✨
×Maria'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUCKBUDDY × JaeYong ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | fuckerjae: Selam seks arkadaşım olmak ister misin? tylee: ? •Texting + Story #1 Taeyong [11.04.2021]