BÖLÜM - 3

231 14 5
                                    

Arkadaşlar hikayeme baktığınız için çok teşekkür ederim size :) Bende güzel bir bölüm yazdım. Multimedyada İpek'in resmini koydum. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Hata var mı diye kontrol ettim ama bir hatam varsa affola. Keyifli okumalar :)

**************************************

Masada karşılıklı oturmuş sessizce çay içiyorduk. Aramızdaki sessizlik sinirimi bozuyordu. Suratıma bile bakmıyordu ki. Gözlerini çay bardağına sabitlemiş, sanki dünyanın en önemli şeyi oymuş gibi inceliyordu. Böyle susmaya devam edersek saatlerce oturacaktık. Bu sefer aramızdaki sessizliği ben bozdum.

"O adamı neden öldürdün?" dedim çayımdan bir yudum alırken.

Bardağı tutan uzun ve biçimli parmakları kasıldı. Bardağı tabağına bıraktı ve griliklerini bana çevirdi. Nihayet ilgisini çekebilmiştim.

"Çünkü ölmesi gerekiyordu."

"Bu kanıya nasıl vardın peki?"

"Sen hiç bir çocuğun gözündeki korkuyu, çaresizliği gördün mü?"

Konumuzla ne alakası vardı şimdi bunun? Cevap vermedim. Ne diyebilirdim ki? O da cevap vermeyeceğimi anlayınca devam etti.

"Bir yetimhane müdürüydü o adam. Her gece bir kız çocuğunu odasına alıp, tecavüz ediyordu uçkuruna düşkün pezevenk."

Sonlara doğru sertleşmişti sesi. Gözlerimi kocaman açmama engel olamadım. Ne kadar iğrenç bir şeydi. Küçücük bir çocuğa bunları yaşatmak... O küçücük kalbine böyle bir acıyı vermek. Bir kadın bile böyle bir şey yaşadığı zaman intihara sürükleniyordu. Bunu küçük bir çocuğa yaşatmak... Ürperdim. Ben de yetimhanede büyüyen bir çocuktum. Zaten kimsesizlik bu kadar can yakarken, böyle şeyleri nasıl yaşatabiliyorlardı onlara? Kendimi bu durumda düşünemiyordum bile. Yine de o adamı öldürmesi gerekmezdi ki. Polise şikâyet edebilirdi.

"Öldürmen gerekmezdi. Polise şikâyet edebilirdin."

Önce sırıttı. Komik bir şey söylemişim gibi.

"Hadi şikâyet ettim diyelim. Beş yıl yatardı içeride en fazla. Sonra ne olurdu? Elini kolunu sallayarak çıkardı hapishaneden. Aynı işi yapmaya devam ederdi. Duracağını mı sanıyorsun?"

Haklıydı. Bir şey diyemedim. O da bir cevap beklemedi zaten. Yine yaptığı gibi çay bardağını incelemeye devam etti. Başka sorular düşündüm. Merak ettiğim birçok şey vardı. En iyisi baştan sona gelmek.

"Bu işi neden yapıyorsun peki? Seni buna iten ne?"

"İşin içinden çıkamayacağın sorular sorma." dedi soğuk bir tavırla.

"Merak ediyorum."

"Bu kadar merak iyi değil."

Tek kaşımı kaldırıp dik dik bakmaya başladım. Bu cesareti nereden alıyordum bilmiyorum. Beni öldürmeye çalışan adama kafa tutuyordum şuan. Buradan kurtulunca bir psikiyatriste gitmeyi zihnimin bir köşesine not ettim.

"Şöyle bakmayı kes."

"Sorumun cevabını almadığım sürece böyle bakmaya devam edeceğim."

"Kendimle ilgili konuşmaktan pek hoşlanmam."

Ses tonu soruma cevap vermeyeceğini net bir şekilde belli ediyordu. Ama ben de sorumun cevabını almak için fazla kararlıydım.

"Bende sorduğum sorunun cevapsız kalmasından hoşlanmıyorum ne yaparsın." dedim omzumu silkerek.

Bir Şubat Akşamı (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin