Çok kısa bir bölüm paylaştım. Devamını merak edenler için...
İyi okumalar
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Sibel'den
İnsan hep kendi benliğinde kaybolurmuş. Bulmaya çalışırken daha çok dibe çöker, daha çok kaybolurmuş. Tekrar yeniden kendini bulması; belki günler, belki aylar, belki yıllar, belki de bir ömür sürermiş. Peki ya kendi benliğinde kaybolmayanlar, onlara ne olur? Bilmediğim soruların cevabını dönüp durup düşünürken buldum kendimi.
Afallamıştım...
Bu durumda Kim afallamazdı ki zaten. Kimin canı yanmazdı? Kim ağlamazdı? Ben de yanmıştım. Ben de ağlamıştım. Fayda sağladı mı ağlamam?
Tabiiki de hayır ama elimden de bir şey gelmiyordu. Sanki yer yarılıpta içine almıştı benim minik bebeğimi. Yanan bir bendim... Diğerleri sadece bir kukla idi.Öylece gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu. Ellerim, ellerine hapis olmuş, özgürlüğüm yasaktı sanki. O kadar sıkı tutuyordu ki ellerimden, ellerinin izi oluşmuştu. Gözleri parlıyordu, kendinden emin bir şekilde bulacağız demişti.
Bulacağız...
Bulacaktık...
Minik bebeğimi o yerin altına yem etmeyecektim.
Neredesin Sevda'm...
Zaman ilerlerken kalbim hiç susmuyordu. Sürekli onun adını söylüyor, sürekli onun sesini duymak istiyordu.
Özlüyordu...
Haykırmak istiyordum.
Bağırsam sesimi duyar mıydı?
Teyzem diye koşarak gelip boynuma sarılır mıydı? Öpüp koklar mıydı?Düşüncelerim beni esir almışken büyük bir gürültüyle kendime geldim. Kapı öyle bir çalıyordu ki! Sanki içeriden alacağı vardı birinin. Korkulu gözlerle etrafa bakınırken dışarıdan adımın seslendiğini duydum. Gelen kişi Erol beydi. Kapı açıldıktan sonra bir hışımla içeriye girip yanıma kadar geldi.
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz Erol bey" diyen Hakan şaşkın gözlerle olanı biteni izliyordu.
Başparmağını bana doğru kaldırıp sallamaya başladı. Sinirliydi ama bu siniri kimeydi ve nedendi? "Ulan asıl siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" Parmağı hala yukarıda bir bana bir Hakan' a gidip geliyordu. Herkes gergin... Herkes sinirliydi ve ben öyle bir yanıyordum ki! Bu yangında herkesi yakabilirdim. Kendimi bile...
Hakan önüme geçip başparmağını tuttu parmaklarının içine hapsedip sıkıca sıktı. Derin derin nefes alıp verişinden ne kadar sinirlendiğini anlayabiliyordum. "Ne yapmışız lan biz?" Dişlerinin arasından sorduğu bu cümle içimi ürpertmişti. Sevda'nın kaybolmasından sonra Hakan' ı ilk defa bu kadar sinirli görüyordum. Herşeyin ilki bu olaydan sonra olmuştu. O sessiz sakin Hakan yerine öfkeli bir adam gelmişti. Öfkesi yersiz değildi ama korkutuyordu.
Erol pişkinlikle elini çekip alaylı bir gülüş bıraktı yüzüne sonra bana döndü. Bir anda ciddileşip; "Sen bir de teyze olcaksın değil mi? Teyzesiyim diye ortalar da geziniyorsun ama 6 yaşındaki çocuğa bir sahip çıkamıyorsun" diye bağırmaya başladı.
Beni suçluyordu ve teyzeliğimi sorguluyordu."Destur de Erol bey. Orada dur bakalım. Sen kimsin de Sibel'in teyzeliğini sorguluyorsun?"
Hakan'ın sesi biraz daha gerilmişti ve neredeyse patlamak üzereydi.Ben sessiz kalırken Nehir hanım girdi araya. "Erol bey, Hakan bey lütfen sakin olun. Şu anda kavganın ne yeri ne zamanı."
Gülüyordu halen daha bize, alay eder gibi. Nehir hanımın söyledikleri umrunda olmamış gibi tekrar Hakan'a döndü; "amcasıyım" dedi.
Amca...
Artık susmanın son raddesini söylemişti. Ben yanarken su olacağı yerde kor olmuştu. Yanmak isteyene kapım hep açıktı zaten benim. Yanmak isteyeni yakmak için ufak tereddüt etmezdim. Hakan'ın kolunu tutup yanına doğru adımladım. Onun gibi yüzüme alaylı bir gülümseme koydum.
"Amca mı?" Büyük bir kahkaha attım. Aynı onun gibi dalga geçiyordum. Ama ben kartlarımı hep açık oynardım. "Güleyim de içimde kalmasın bari" dedim. Ellerimi göğsüne koyup itekledim. "Sen mi amcasın haa! Amcayım diyebiliyorsun yani kendine. O zaman söylesene şimdi mi geldi amcalığın aklına. Aylardır neredeydin? Ne zaman gelip ilgilendin? Amcasıyım dediğin kızları ne zaman gelip kokladın, vakit geçirdin veya onlarla ilgilendin? En son ne zaman geldin?
Haa! Dur ben söyleyeyim. 3 ay önce değil mi? Bu eve onları bıraktıktan sonra ne zaman gördün? Hadi bunları da geçtim. Madem amcalarısın Cemre günlerce hastane de kaldı. Ulan be adam bana hesap soracağın yerde o günlerde neredeydin? Onun cevabını versene bana."Tüm bu konuşmalardan sonra o öylece sus pus dururkene içimdeki tüm zehiri ona akıtığım için kendimle gurur duyuyordum.
Haketmişti...Evet amcasıydı. Hem de öz amcasıydı ama iskele amcasıydı.
Bana bir adım attı. Öylece gözlerimin içine baktı. O gözlerde öfke vardı. Parmağını tekrar kaldırıp bana doğrulttu. İşittiği bunca sözden sonra hala ne diyecekti bilmiyordum ama canını çok sıktığımı iyi biliyordum. "Sevda bulunduğunda onu da Cemre'yi de sizden alıcam. Şimdilik tadını çıkart" dedi.
Gülümsemem bir anda solarken ona doğru ben de bir adım attım. Onun yaptığı gibi parmağımı ona doğru doğrulttum. "Onları benden alman için önce cesedimi çiğnemen gerek" dedim. Omuzlarımdan tutulan bir elle koltuğa oturtturuldum.
"Bu kadar yeter. Buraya gelipte kimseyi tehdit edip, aşağılayamazsın oğlum. Yaptığın büyük bir yanlış. Sevda kayıp suçluyu aramak yerine kızımızı aramalıyız" diyen anneme baktım. Gözlerinde endişe vardı. Çok seviyordu Sevda'yı. Ne de olsa anneannesiydi.
Herkes susmuştu... Derin bir sessizlik olmuştu. Herkes yerlerine oturmuş derin düşüncelere dalmıştı. Artık saat çok geç olmuştu. Cemre hala huysuzdu. Uyumuyordu, sürekli ağlıyordu. Neval abla hep yanındaydı. O bile hissetmişti ablasının yokluğunu. Evin içindeki tek ses ona aitti. Gerisi sanki cesed yığını gibiydi.
Bu sessizliği bozan telefon melodisi olmuştu. Hakan bir anda yerinden kalkıp telefonu büyük bir heyecanla açmıştı. Ben de peşinden kalkıp kollarından tuttum, güç almak istercesine ona tutunmuştum. Herkesin dualarını duyabiliyordum.
Hakan bana bakıp; "hayatım komiser arıyor" dedi.
"Aç hemen" dedim.
Telefonu açtıktan sonra
"Alo"
"........."
"Evet komiser bey benim. Bi gelişme mi var?"
"......................"
"An-la-dım..." Heyecanın yerini korku ve üzüntü sarmıştı. Yüzü bembeyaz olurken gözlerime bile bakamıyordu. Karşımda dağlar gibi dik olan adam bir anda yere yığıldı. Neler olduğunu sormak bile istemiyordum artık. Ben kollarından sımaıkı tutarken o çoktan yere düşmüştü bile. Bir anda kendini kaybetti. Solan gözlerinden ilk defa bir yaş aktığını gördüm.
"Ne oldu?" Diye soran Erol beye cevap vermek istiyordu ama sanki dili düğüm olmuş konuşamıyordu. Anlatmak istiyordu ama anlatamıyordu. Dili bu haldeyken kalbi nasıldı onu düşünemiyordum.
Erol omuzlarından tutup ayağa kaldırdı. Kendine gelmesi için onu sarstı. "Ne oldu diyorum Hakan konuş" diye bağırıyordu. Bense ellerimi ondan çekmiş gelecek olan o haberi bekliyordum. Biliyordum bu haberle çok yanacaktım.
Hakan kekeleyerek girdi cümleye. "O.... İyi bi-li-yo-rum..." Diyerek konuşurkwn Erol bir kez daha sarstı onu omuzlarından. "Hakan komiser ne dedi? Anlat" dedi. Artık sabırı son raddeye gelmişti.
"Cesed bulundu" dedi bir anda.
Herkes şok olmuş bir şekilde olanları izliyor, her bir ağızdan 'Ne?' sorusu çıkıyordu. Erol sıktığı gömlek yakasını serbest bıraktı. Yere doğru diz çöküp ağlamaya başladı.
Ben şaşkındım. Olanları duyduktan sonra bir türlü inanmak istemiyordum. Yalandı biliyordum. Benim Sevda'm beni bırakıp gitmezdi. Dünyam dönmeye başladı. Etraf karardı, görüntü bulanıklaştı. Artık sesler çok uzaktı bana. Sonrası zifiri bir karanlık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevda Masalı
Teen FictionÇok küçük yaşta ailesini kaybetmiş Sevda'nın hayatını anlatıyor. Zorluklarla geçtiği bu yolda bir de kardeş hasretiyle yanan Sevda bu durumla nasıl başa çıkacağını bilemiyor. Zaman hep birbirini kovalarken hayat onu su gibi ordan oraya taşıyor ama o...