Neler oluyor?

134 17 14
                                    

Selam cikolatarım benim. Size yeni bir bölüm getirdim. Bölüm Nazlı diye bir arkadaşımında dediği gibi sufle tadında oldu. "Dram+ komik+ dram"
Bu durumda o lezzetli komik bölüm çikolata sosu mu? Diyenlere evet cevabını hemen yapıştırıyorum. Hepinizi bol bol öpüyorum. lütfen vote ve yorumları unutmayın. ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yüreğinizi göremeyenlere en güzel yarınlarınızı harcatmayın. Bir çok kişinin belki de en büyük hayalisiniz. Değmeyenlerin hikayesi olmayın

Ne kadar acı vericiydi gözler önündeki manzara. Benim için bile böyleyse peki ya annem. Benim bile kaldıramayacağım bu korku dolu sahne onun için nasıl bir dram filmi olurdu. Bu işi tek başıma çözemezdim.

Hemen Göktuğa bir çimdik attım ve görmesini sağladım. Salak gözlerini belerte belerte bakıyordu. Pörtlek göz.

"Bu adamın burada ne işi var Meriç. O burada çalışmıyor ki" dedi.

Aslında haklıydı. En başta benim düşünmem gerekeni o düşünmüştü. Sahi ne işi vardı burada?

Hemen kafamı anneme çevirdim. Mutlulukla arkadaşlarıyla konuşuyor ve gülüyordu. Gözlerinin içindeki o parlaklık o gülüşündeki canlılık bile yeterdi mutlu olduğunu anlamak için. Çok mu görüyordu ona bu mutluluğu? Göktuğun beni türtmesiyle tekrar ona döndüm.

"Ne yapacağız Meriç. Annen fark etmeden çıkmalıyız." haklıydı ama nasıl yapacağına dair hiç bir fikrim yoktu. Ama yinede bir şeyler denemek zorundaydım geç olmadan. En azından onu dışarı çıkarmakla işe başlayabilirdim. Sonrada bulurdum bir şeyler.

"Anne" diyerek bana bakmasını sağladım. Biliyordum kızacaktı şimdi söyleyecek mantıklı bir şey bulmazsam bana. Diyecekti bencilsin. Ama bilmeyecekti o üzülmesin diye yaptığımı, aslında amacımın İstanbula getirdiği için ondan intikam almak değil onu üzmemek olduğunu Bilmeyecekti, bildirtmeyecektim. Tekrar ağlatamazdım onu. Ama şimdi ne diyecektim.

Düşün, düşün, düşün...nasıl bir bahane...

"Şey ben birazcık yoruldumda Leyla teyzecim. Hani bugün yeni geldim falan eve gidsek olur mu?" dedi Göktuğ yorgun ama tatlı bakışlarla ve annemin çatık kaşları hemen indi. Tabi inecek. Çocuk teyzejiğim demedi. Yada onun gibi diğer şeyleri. Ben olsam hemen alnına götürürdüm elini. Kafayı üşütmüş mü diye.

. Valla Göktuğ hayatımı kurtardın. O ses Türkiye yerine "O aktrist Türkiye" yarışması olsaydı seni kendi grubuma seçer tarzsın deyip üç yıldızla seni uğurlardım.

"Ay şey ben pardon Göktuğcum ya ben unutmuşum özür dilerim. Hadi siz inin ben 10 dakika içinde geleceğim." dedi gülümseyerek.

Ben de Meriç Atayel isem seni bugün ağlatmayacağım annecim. Bu gün değil. Göktuğu çekiştirerek ayağa kalktım.

Yürümeye başladık. O adamın yan tarafına geldiğimizde gözlerine tiksinerek baktım. O sırada gözlerimiz buluştu. Gözlerinde açıkca şaşkınlık vardı. Bense hemen kafamı çevirdim ve yürümeye devam ettim. Amacım tabiki de peşimden gelmesini sağlamaktı. Göktuğ'dan bizi yalnız bırakmasını rica ettim. O ise sadece endişeleniyordu.

"Seni o adamla yalnız bırakmak istemiyorum Meriç" dedi üzgün gözlerle.

"Sadece 5 dakika. Sonra gel. Bu çok önemli. O herifle yalnız konuşmak zorundayım. Söz en küçük şeyde seni arayacağım." dedim ona güven vermek istercesine. O ise onaylarcasına başını salladı ve yönünü değiştirdi. Ben ise bahçeye doğru ilerlemeye devam ettim. Arkamdan geldiğini biliyordum. O saygı değer adam olan " babamın".

Aşkın kanatlarındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin