shin bruise

2.3K 204 518
                                    

tw: bölüm başına uyarı koyacaktım evet ama nasıl bir uyarı koymam gerektiğine dair en ufak bir fikrim yok, bu da diğer bölümler gibi, ne eksik ne fazla

Nefes alış verişlerim hızlanıyor. Zaten o kadar yakınımda ki onun da hissettiğine eminim. Kısa bir süre daha o şekilde kaldıktan sonra sonunda hareketlenişini hissediyorum. Kafasını omzumdan çekiyor ama bir eli hala yüzümde. Ama o eli omzuma doğru indirip beni sertçe ayağa kaldırıyor. 

"Unutma, sessizlik her zaman evet demektir." Ona dönüyorum. Yüzündeki ifade çok sert oysaki sırıtışını görmeye tamamen hazırdım. O sıra da anlıyorum kaç dakikadır yüzümü ilk defa gördüğünü. Bu sefer benim yüzüme bir gülüş yerleşiyor. Tamamen hissizliğimin bir gösterişi olarak. Bunu anladığını biliyorum. Hareketlerimden beni okuyabiliyor. 

Her zamankine göre daha sesli konuşarak, belki de tamamen kendime olan öfkemden, sanki bir şeyleri belli etmek istermiş gibi yanıtlıyorum onun bu sert bakışlarını.

"Ne bu ifade? Yüzüm hoşuna gitmedi mi? Dün seviştiğin ve bu da yetmezmiş gibi alçakça bir hareketle bunu herkese yaydığın kişi değil miyim yoksa?" Susuyor. Hareket dahi etmiyor. Böyle konuşmamı beklemediğini biliyorum. "Ah Dazai, unutma sessizlik her zaman evet demektir." Ve en sonunda yüzünde bir ifade yakalıyorum ama anlamlandıramıyorum. Alaylı veya iğrenmiş diyemem. Onun gibi herkesi yorumlayamıyorum.

"İstediğinde herkese karşı vahşi olabiliyorsun. Yanlış anlama burada herkesi öldürmenden veya bir vahşete yol açmandan bahsetmiyorum." Beni masaya itiyor. "Burada herkesten bahsediyorum. Sana sarf ettiğim gereksiz kelimelerden sonra Tachihara'ya saldıracağını düşünmüştüm amaa..." Bir kez daha sertçe itiyor ve masaya yaslanıyorum. "...bunu bana karşı kullanacağını hiç düşünmezdim." Elini göğsüme koyuyor. "Hoşuma gitti."

Kendisine yıkabileceği duvar bırakmadım. Tek bir kelimesiyle beni etkileyebiliyor, derinlerime ulaşabiliyor. Tüm bu zaman boyunca en çok canımı yakan bu belki de ve ben ne kadar çabalarsam çabalayayım ona asla ulaşamıyorum. İçindeki benliğe dokunamıyorum. Ve en kötü sebep geliyor aklıma. Gerçek kişiliğinin bu oluşu.

Kendime bir şey hissetmiyorum derken, onun cidden hiçbir şey hissetmeyişi.

Göğsümdeki elini çeneme kaldırıyor.

"Dazai.. söylesene bana, ne hissediyorsun?" Hafif bir duraksama yaşıyor ama hemen ağzını açıyor. Konuşmasına izin vermiyorum. "Daha doğrusu, bir şey hissediyor musun?" Çenemdeki elini tutup sertçe indiriyorum. "Herhangi bir şey?" Biraz ittirip benden uzaklaşmasını sağlıyorum. Ve bu sefer ben elimi yüzüne koyuyorum. "Kalbinle hareket etmediğini biliyorum, bunun en küçük detayına kadar farkındayım." Parmaklarım dudaklarında, elmacık kemiklerinde saçlarında geziyor. "Ama yaptığın şeyler bana beyninle hareket ettiğini bile düşündürmüyor."

Gözlerini çözemiyorum. Yüzünü, ifadesini anlamak için ona dokunmak bile yetmiyor.

"Chuuya, göz altların çökmüş, yeterince uyumadın mı?" Dolu olan gözlerimden bir damla kayıyor.

"Dazai.. Ah Dazai... Biliyor musun, artık sana kanmıyorum." Elim saçlarından düşüyor. "Sahteliğini, hissizliğini, soğukluğunu ve o sikik gülüşünü yeteri kadar çok gördüm."

Birkaç adım uzaklaşıyor. Gözlerini kapatıp hafif hafif başını oynatıyor, beyninin içinde müzik çalıyormuş gibi davranıyor. Sonunda gözlerini açtığında bakışlarındaki keskinliği bedenimin her köşesinde hissedebiliyorum.

"Ve şimdi ne yapacaksın ha?" Kahkaha atıyor. "Bana muhtaçsın. Bunun farkında mısın?" Yutkunuyorum. "Chuuya, ben olmadan hiçbir şey yapamazsın. Bana bağlısın, benim varlığıma muhtaçsın."

Rain |soukoku|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin