Kapısını tıklatıyorum. İçimde hala hayatımı toparlayabileceğimi düşünen tarafımsa ayaklarıma buradan kaç diye komut veriyor. Bense kapıyı tıklatıyorum.
"Dazai?"
Bir de bu yetmezmiş gibi sesleniyorum ona.
Ve birkaç saniye sonra kapı açılıyor.
"Chuuya, beklediğimden biraz daha geç ama eninde sonunda buraya geleceğini tahmin etmiştim." Sesi oldukça neşeli. "Sırf sen geleceksin diye Odasaku'yu bile ektim." Kafamı yukarı kaldırıp yüzüne bakıyorum gözlerine. "Ama böyle bir ifade beklediğim söylenemez, ne oldu?" Sesindeki enerji düşüyor hemen. Kendi üzüntüsünden mi yoksa bana mı anlamıyorum. "Hadi geç içeri." Sırtımdan hafifçe içeriye ittiriyor beni.
Ve ben ona uyum sağlıyorum.
Kendisi yatağına oturuyor eliyle de yanına oturmam için çarşafa vuruyor.
Ona uyuyorum.
Bende oturunca tuhaf bir sessizlik oluyor aramızda.
Bu sefer ben gram çekinmeden, gerilmeden veya korkmadan ağzımı açıyorum.
"Haklıydın."
"Ne konuda?" Neyde haklı olduğunu gayet iyi biliyor. Sadece benim ağzımdan duymak istediğini biliyorum.
"Her konuda."
"Tachihara mı yoksa diğerle-"
"Her konuda." Birbirine kavuşturduğum ellerime gözlerimden bir damla düşüyor. Ellerimi izliyorum ama kadrajıma başka bir el daha giriyor ve elime düşen göz yaşını siliyor.
"Biliyorum Chuuya, başından beri bana inanmalıydın. Eğer bu gecenin en başında yanıma gelseydin şu an üzüntüden değil de zevkten ağlıyor olurdun." Dediği şeyin altında kötü bir şey sezemiyorum, tamamen iyi niyetle söyler gibi diyor bunu. Kandırılıyorum, milyonlarca kez.
"Kullanıldığım ilk sefer değil zaten hep başı sen çekiyorsun. Neden burada olduğumu bile bilmiyorum."
"Etrafında bir tek ben kaldım Chuuya, bu sebeple yanımdasın." Yanıma yaklaşıyor. Hareketlerini anlamlandıramıyorum. Ona dair hiçbir şeyi anlayamıyorum.
İyice yanıma yaklaşıp elini sırtıma koyuyor ve omuriliğimde bir aşağı bir yukarı hareket ettiriyor.
"İnsanlara manevi destek vermede pek iyi olduğum sayılmaz ama çaresiz kalıp yanıma geleceğini düşünmemiştim hiç, hazırlamadım kendimi."
"Tuhafsın. Daha dün bana bok gibi davranıyordun."
"İnsanlar değişebilir."
"Sadece birkaç saatte mi?"
"İster inan ister inanma."
Aptal gibi inanmayı seçtim. Ama asıl üzücü olan taraf bu değildi.
O da inanmayı seçeceğimi biliyordu.
Öyle ya sonuna kadar kullandı bunu.
Omuriliğimden iyice yukarı çıkan eli kafamı kavrayıp kendi göğüsüne bastırıyor. Sessiz göz yaşlarım gömleğine bulaşıyor böylece.
"Üzülme Chuuya, hırpalama kendini bu kadar." Bir hıçkırık kopuyor dudaklarımdan. Nefes verişini saçımda hissediyorum.
"Hiçbir şeyin farkında değilim. Hiçbir sikik şeyi bilmiyorum. Yarın kalktığımda ve Tachihara'yla yüz yüze geldiğimde ne diyeceğim ona? Ki bunlar önemsiz yarına uyanabilecek miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rain |soukoku|
Fanfictionuyarı: biraz fazla ağır bir kitap, aynı zamanda karakterler orijinallerinden çok daha farklı. fandoma yeni katıldıysanız okumanızı tavsiye etmiyorum. en başından böyle bir uyarı yapmam lazımdı ama farkına varamadım 270920