"Yanan evlere gideceğiz. Bazılarına gidildi zaten ama bu yangınların giderek artmasından korkuyoruz. Araştıracağız. Biz yetenekliyiz ama yeteneği olmayan, olsa bile kendini savunmaya yetmeyecek olan kişiler var. En kötü durumdaki seçeneğin mafyanın üst tabakasındaki kişileri mafyaya taşınmak olduğunu söyledi Boss. Sonuçta ileride bu sadece yangınla kalmayacak." Odasaku'nun konuşması bitince detayları öğrenmek için belgelerden birini alıyorum elime ve okumaya başlıyorum.
"Fyodor isterse tüm dünyayı yıkabilir ve bunun için kılını bile kıpırdatmaz."
"O zaman gidelim."
Hızlı adımlarla mafyanın binasından çıkıyoruz.
-----
Yakılan evlerden çoğunu teker teker gezip incelediğimizde herhangi bir ipucuyla karşılaşmıyoruz. Ve saatler sonra ağzımı açıyorum.
"Şaşırmadım, Fyodor arkasında iz bırakacak birisi değil."
"Fyodor'u çok iyi tanıyorsun galiba?" Gülüyor.
"İyi tanıdığımdan değil, düşmanımı araştırıyorum sadece. Senin aksine."
"Seni düşmanım olarak gördüğümü düşünmen ne kadar hoş. Ama düşmanım değilsin, senden nefret etmem seni düşmanım yapmaz."
"Bundan emin olamıyorum."
"Düşmanlık ha? Partnerim olarak belki... Ama dediğim gibi başka işlerde işime yarayabilirsin."
Kırılmak.
Ona karşı çıkmak için söyleyeceğim bir kelimem yok. Ona zarar veremem. Ne fiziksel ne de bana yaptığı gibi ruhsal olarak. Ama kendimi savunabilirim. Bunda da iyi olduğum söylenemez.
Belki de onun yaptığı gibi her şeyi alaya almalıyım. Dediklerinin aynısını ona söylemeliyim. Ciddi olmadan alaya alarak.
Aynı şekilde ona gülmeliyim.
"Sende de o potansiyel var gibi." Gülmeye çalışıyorum. Soğuk bir kahkaha veya kıkırtı. Yapamıyorum. Sadece dudaklarımın kenarı zorla havaya kalkıyor.
"Göreceğiz." Ama o benim aksime rahatça gülüyor. Ve sonunda Odasaku ortamın gerginliğini fark edip bozmak için konuyu değiştiriyor.
"Tüm evleri gezdik sanırsam."
"Evet. Hiçbir şey yoktu." Kısa bir sessizlikten sonra Dazai konuşmaya başlıyor.
"Belki de geri o mezarlığa gitmeliyiz. Fyodor aklımıza gelmeyecek şeyleri yapmayı sever."
"Aslında mantıklı. Bir şey bulamasak bile denemiş oluruz."
Böylece mezarlığa doğru gitmeye başlıyoruz.
----
"Hiçbir şey yok. Yine mi?"
Mezarlığın neredeyse her yerini gezdik. Kendi yaptığım yıkıma bir kere daha tanık oldum. Bu gücü istemiyorum. Mafyada çalışmak, birilerini öldürmek istemiyorum. Etrafı yakıp yıkmak istemiyorum. Bütün o kötü sözleri istemiyorum. Bir gün normal bir hayatım olsun. Sadece bir günlük.
"Mutlaka buralarda bir şey olmalı. Bir not, iz, herhangi bir şey." Dazai'ın konuşmasıyla etrafı izlemekten vazgeçip ona dönüyorum.
"Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Yarım saattir boşu boşuna geziyoruz. Daha fazla etraftaki cesetlere bakmak istemiyorum."
"Seni rahatsız mı ediyor?"
"Bu normal değil mi? Hiç kimsenin yıkılmış, tüm cesedlerin etrafa dağılmış bir mezarlıkta boşu boşuna dolanmak isteyeceğini düşünmüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rain |soukoku|
Fanficuyarı: biraz fazla ağır bir kitap, aynı zamanda karakterler orijinallerinden çok daha farklı. fandoma yeni katıldıysanız okumanızı tavsiye etmiyorum. en başından böyle bir uyarı yapmam lazımdı ama farkına varamadım 270920