carmen

4K 293 423
                                    

Chuuya'nın Ağzından

"Chuuya'nın yeteneği kontrol edilemez lakin senin yeteneğinle birlikte yenilmez olabilirsiniz, Dazai." Odaya girdiğimden beri sesimi çıkartmadım. Mori'nin Dazai'ı ikna etme çabalarıysa asla bitmiyor.

"Hayır. Bu kadar basit. Her yeteneğini kullandığında yanında mı olmam gerekecek? Bununla uğraşamam."

"Dazai, kendine gel. Önceki zamanlara göre daha güçlü düşmanlarımız var. Şimdi sırf birinden haz etmiyorsun diye partner olmak istememeni onaylamıyorum. Burada benim emirlerim altındasın, küçükken seni sokaklardan çıkarıp yetiştirenin kim olduğunu unutma." Dazai gülüyor. Bir meleğin ruhsuz kahkahası.

"Bu mudur? Onca kişi varken neden Chuuya'yla takım olmak zorundayım? Eminim Odasaku'yla partner olursam daha büyük şeyler başarabilirim."

"Chuuya'nın yeteneği tanrısal bir güç. Seninle birleşince yenilmez oluyorsunuz. Seni Odasaku'yla partner yapmam zekaların çarpışması demek. Şu an güç ve taktik açısından birbirinizi tamamlıyorsunuz. Ve konu burada bitti eminim ki sende daha ileriye taşınmasını istemezsin."

"Ama-"

"Bitti dedim. Chuuya onaylıyor musun?"

"Evet." Zaten bunca konuşmadan sonra aksini diyemem.

Benim onaylamamla birlikte Dazai hızlıca yürüyerek Mori'nin ofisinden kapıyı çarparak çıkıyor. Bense başımı eğdikten sonra normal bir şekilde çıkıyorum.

Bazı hislerim var, her hatırladığımda tüylerimi diken diken yapan hisler. Kabullenmek istemediğim ama yalan söylerekte üstlerini kapatamadığım hisler. İçten içe beni yiyip bitireceklerini biliyorum, sonsuz bir denizde boğuluyor gibiyim. Ama su bu kadar güzelken boğulmak bile cazip geliyor.

Upuzun koridorda başım eğik  yürüyorum. Dazai'sa önümde hızlı adımlarla yürüyor. En sonunda asansöre varıyor ve düğmeye basıp asansörü bekliyor. Yanında bende duruyorum.

Nefes alıp verişlerini duyabiliyorum. Sinirli, farkındayım. Sebebi benim nasıl olsa.

Asansörün kapıları açılır açılmaz içine giriyoruz. Benden en uzak tarafa gidiyor. Neden benden bu kadar tiksindiğini bilmiyorum. Ama sebebini de sormuyorum ona. Sonuçta vereceği cevap ne olursa olsun kalbimin biraz daha kırılacağını ve kesiklerin her yerime batacağını biliyorum. Zaten sormaya cesaretim de yok.

"Sadece görevlerde buluşacağız. Onun dışında benimle iletişime geçme. Her görevde işini en hızlı şekilde bitir ve gidelim."

"Tamam." Tamam? Sanki farklı bir şey diyebilirim. Aksini de istemiyorum zaten.

Zemin kata iner inmez ikimizde Mafya'nın binasından çıkıyoruz. Saat gece bir gibi. Nereye gittiğini tahmin edebiliyorum. Lupin Bar, Odasaku'yla içmeye gidiyor.

Peki ben, ben nereye gideceğim? Niye dışarı çıktım? Oksijen almaya mı? Sanmıyorum.

Mafyanın binasının kapısında bekleyip Dazai'ın gözden kayboluşunu izliyorum bir süre. Sonraysa ara sokaklardan birine dalıyorum. Biraz daha yürüyünce uygun gördüğüm bir köşeye oturup sigaramı yakıyorum. Onca şeyden sonra kendimi zehirleme iznim var bence. Olmasa bile zaten iyiliğimi düşünüp sigara içmeyi bırak diyecek birisini bile tanımıyorum. Böylece sigara dudaklarımda yerini alıyor...

Kafamı duvara dayıyorum. Ne düşünmem lazım? Hayatta bir amacımın olduğunu sanmıyorum, yaşamaya çalışıyorum sadece. Bunu yaptığım yol mafyada çalışarak para kazanıp, ellerimi kana bulamak olsa da bu hala hayatta olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Ölümü dilediğim söylenemez ama sonsuz huzura kavuşmak çok cazip geliyor. Şarap bağımlılığım bundan kaynaklı. Nahoş tadı sarhoş etmiyor sadece kafamı boşaltmama ve birazda olsa hislerimden uzaklaşmama yardımcı oluyor.

Sigaramın bitişiyle yerde söndürüp ayağa kalkıyorum ve eve doğru yola koyuluyorum.

Ertesi gün

Tachihara'yla oturduğum kafeye bir anda Dazai ve Odasaku giriyor. Zaten kapıya bakarak oturuyorum ve gördüğüm manzarayla nefesim kesiliyor.

Port Mafya'nın asıl binasına yakın bir yerde olan bir kafe, yine de içeriye Dazai'ın girmesini beklemiyordum. Oturacak yer aramak için etrafa göz gezdirdiklerindeyse gözleri benimkilerle buluşuyor. Hiçbir tepki vermiyor bu duruma. Görmezden geliyor, her zamanki gibi. Alışık olduğumdan bende üzülmüyorum.

Sabah saatleri olduğundan kafe daha boş. Ayılmak için kahve içmeye gelmişlerdir. Tachihara'yla benim gibi.

Tachihara demişken... En son bir şey anlatıyordu ama Dazai'ı görür görmez  onu dinlemeyi bıraktım. Yanlışlıkla.

"Chuuya? Chuuya, dinliyor musun?"

"Son dediklerinde aklım başka şeye kaydı, özür dilerim tekrarlayabilir misin?"

"Evet, ama zaten gereksiz bir konuydu boşver. Biraz önce içeriye Odasaku ve Dazai girdi gel yanlarına oturalım." Bunu kesinlikle önermiyorum. Sabahın köründe güne moralim bozuk başlamaya hiç hazır değilim. Zaten daha dün Dazai benimle görev dışında iletişime geçme dedi.

"Nasıl istersen." Tachihara ilerideki masaya elini sallıyor ve ayağa kalkıyor bende arkasından ayağa kalkıyorum ve onların olduğu masaya doğru yürüyoruz.

Dazai'ın elindeki karton kahve bardağını iyice sıktığını fark ediyorum. Yanına azıcık yaklaşmam bile onu sinir etmeye yetiyor.  

"Bizde katılabilir miyiz?" Tachiharaya giriyor cümleye bense ellerimle oynuyorum.

"Tabii ki, günaydın." Odasaku sevecan tavrıyla karşılıyor bizi, Dazai günaydın anlamında Tachihara'ya başını sallıyor. Bana bakmıyor bile.

Tachihara Odasaku'nun yanına oturunca bende Dazai'ın yanıma oturuyorum.

"Günaydın, Dazai." Sadece kibarlıktan bu cümleyi kuruşum. Eğer benimle iletişime geçmek istemiyorsa onun dediği olsun ama en azından ona günaydın dememe izin vermesini istiyorum.

"Günaydın." O da resmiyetten cevap veriyor. Teşekkür ederim.

Benim ağzımı açmadığım birkaç kısa sohbetten sonra kalkıyoruz ve mafyanın ana binasına doğru yürüyoruz. Yoldayken Dazai'la telefonumuza aynı anda mesaj geliyor. Mori'nin ofisine gitmemizi isteyen bir mesaj.

SELAMLAAARRRR

Yeni kurgu, kendisi hakkında çok heyecanlıyım.

Gelecek hafta çarşamba günü saat akşam 10 civarı yine bölüm gelecek. Her hafta çarşamba günü bölüm atmayı planlıyorum umarım bu plandan sapmam. Böyle bir düzen tutturabilirsem çok iyi olur.

Neyse yorumlarınızı bekliyorum. Gelecek çarşambaya kadar kendinize iyi bakın. sevgilerrrr

Rain |soukoku|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin