i wanna be yours

2.4K 248 317
                                    

Buradayım. Tam şu an tüm varlığımla. Çift kişilik yatakta uzanıyorum. Tavanı izliyorum. Oda tamamen karanlık. Arada öten telefonumun ışığı hafif bir parlaklık katıyor sadece.

Yorgunum. Tüm bedenimle. Tüm zihnimle. Düşüncelerimle beraber yorgunuz.

Tekrar sağıma dönüyorum, uyku bir türlü ele geçirmiyor beni.

Düşünceler, kafamdan atamıyorum.
Kabuslar, etkilerinden çıkamıyorum.
Rüyalar, ister istemez beni mutlu bir sonum olabileceğine inandıranlar. Bu inançlar denizinde kayboluyorum.

Bunca nefret... Hak ettiğimi düşünmüyorum. Bana karşı yapılan onca kötü söz... Hak ettiğimi düşünmüyorum. Ama zaman geçtikçe bunlara o kadar alıştım ki doğru geliyor artık.

Yüzlerce belki binlerce can aldım. Bu kötü sözler çaldığım ruhların karmasıdır belki de.

Değilse bile buna inanmak istiyorum, büyüleyici rüyalara, bunca sözü hak etmediğime. En azından düşüncelerime ve hayallerime kimse karışmıyor.

Kendi kafamda kurduğum dünyaya kimse karışmıyor, güzel olanda bu değil mi zaten?

Zihnim bir cennet.

Gerçek olmayacağının farkında olupta kurduğun her güzel hayalde ruhundan bir parça daha koparan bir cennet.

Ve ben bu cennetin bağımlısıyım. 

--------

Uyuduğum maksimum iki saatlik uykudan alarmımın ötmesiyle uyanıyorum. Tüm hareketlerim fazlasıyla yavaş. Uyanışım, duşa girişim, kıyafetlerimi giyişim, saçlarımı tarayıp en son şapkamı takışım. Hiçbir acelem yok gibi.

Çünkü yok. Hiçbir şey yapmayı planlamıyorum. Kafama ne eserse artık.

Mafyanın bana verdiği odadan çıkmadan önce son kez aynanın karşısına geçiyorum.

Tüm duygularım vücuduma yansımış. Bedenim ben bu ruhu istemiyorum diye bağırıyor resmen. Bu dış görünüşle doğdum. Güzelim. Ve belki de bu en çok canımı yakan şey. Dik duruyorum, şapkamın yamukluğunu düzeltiyorum ve zor da olsa bir gülümseme yerleştiriyorum dudaklarıma. Sahte değil. Çünkü az da olsa içimde hala mutlu olmak isteyen bir taraf var. Zihnimin cennetinde hep mutluyum. Ve bu nadir de olsa dudaklarıma yansıyor.

Dazai'ın dediği doğruydu. Okul mantığı. Sabah kalk, kahvaltı yap, okula git, yemek ye, yat.

Bugün bana verilen birkaç belge hariç hiç işim yok. Tüm gün boşum. Ve biraz ruhumu dinlendirmek istiyorum. Ya da içimdekileri boşaltmak. Odasaku'nun dediği gibi kafama ne eserse onu yapmak.

Odadan çıktığım gibi kapımın yanında Tachihara'yla karşılaşıyorum.

"Günaydın, Chuuya."

"Günaydın, Tachihara." Dazai'ın Tachihara hakkında dedikleri tamamen aklımda ama hala inanmayı reddediyorum.

"Kahvaltıya değil mi?" Kafamı sallıyorum. "Beraber gidelim öyleyse." Yeniden kafamı sallıyorum ve mafyanın kafeteryasına doğru yola koyuluyoruz. Onun neşesi yerinde, benle sohbet başlatmaya çalışıyor ama çekindiği çok belli. Benle iki sohbet kurmaya bile çekinen birinin, benim hakkımda öyle düşünebileceğine asla inanmıyorum. Dazai yalan söylüyor.

Ortamın gerginliğini bozmak için ilk ben konuşuyorum.

"Eee nasılsın?" İlk benim konuşmana şaşırıyor ama hemen toparlıyor.

"İyiyim, sen?"

"Bende iyiyim."Böylece kısa sohbetimizde son buluyor. Ama kahvaltı için masaya oturduğumuzda yeniden konuşmaya başlıyor.

"İki gün önce... Dazai ve Odasaku'yla görevdeydin değil mi? Geldiğinden beri seni hiç görmedim." Tabii ki görmedin. Ruhsal bir çöküş yaşadığım için kendimi odama kapattım.

"Görev sonunda fazlaca rapor vardı, düzenleyeceğim derken tüm gün odamda kaldım." Yalan. Ama bundan sonra amacım bunu gerçeğe çevirmek. Üzgünlükten değil de günün yorgunluğundan kendimi yatakta bulmak istiyorum.

"Anladım. Bana söyleseydin sana yardım ederdim. Baya bir süre mafyada olacağız gibi görünüyor, birbirimizi tanımak için yapabileceğimiz çok şey var." Tachihara cümlesini bitirir bitirmez yanıma Dazai oturuyor.

"Evet oldukça çok şey var değil mi?" Gülüyor. Alaycıl denmez ama gerçekçi de diyemem. "Ben de seni tanımak isterim Chuuya." Dirseğini masaya koyup çenesini eline yaslıyor ve beni izliyor. Ona bakmıyorum. Parmağını saç tellerime dolayıp biraz onlarla oynuyor. "Her yönden tanımak..." Sonunda kafamı ona çeviriyorum.

"Ne var Dazai?"

"Odasaku'nun dediği gibi artık kafana göre yaşıyorsun değil mi?" Bizi duymuş. Gayet normal sadece birkaç adım önümüzdeydi.

"Evet. Bazı şeyleri fazla kafaya taktığımı fark ettim. Belki de senin gibi yaşamak en doğrusudur."

Gülüyor.

Cidden gülüyor.

Kahkahası kulaklarımı dolduruyor.

"Kendini biraz daha değiştirirsen seninle cidden arkadaş olabilirim." Kaşlarımı çatıyorum. "Her anlamda."

Tachihara masadan kalkmaya hazırlanıyor. Rahatsız olduğu çok açık. Ama tek arkadaşımında gitmesini istemiyorum.

"Tachihara bekle!"

"Ben sizi rahatsız etmek istemiyorum lütfen keyfinize bakın."

"Hayır etmiyorsun, bizi rahatsız eden kişi şu an Dazai." Dazai'a dönüyorum. "Kalkar mısın?"

"Tabii ki ama önce bırak seni bir yere davet edeyim." Kulağıma yaklaşıyor ve fısıldıyor. "Gece yanıma uğra... Yani birbirimizi daha iyi tanımak için." Yaklaşık yarım saniye sonra artık düşünmeme kararı alan beynimden şu sözcükler dökülüyor.

"Siktir git, Dazai!"

Hafifçe kıkırdayıp hızlıca kayboluyor. Neşesi yerinde. Ama tam tersine benim keyfim kaçıyor.

Tabii ki oldukça az.

Takmama kararı aldım bir kere, bir iki çocukça bel altı şakalarına bu kararı bozacak değilim. Ama ister istemez kırılıyorum işte. Sevgi görmek istediğim birinden böyle şeyler duymayı pek istediğim söylenemez.

Dazai'ın gitmesiyle Tachihara yeniden masaya oturuyor. Birkaç kısa sohbetten sonra ikimizde masadan kalkıp kendi odamıza doğru yürümeye başlıyoruz.

selamlarr

bölüm fazla kısa ve olaysız farkındayım ama bölümsüz bırakmak istemedim sizi.

ilham ve yazma isteği açısından pekte iyi bir dönemden geçmiyorum ama kitabı bırakmayacağımı bilin sonuna kadar buradayım.

kendinize iyi bakın. sevgilerr

Rain |soukoku|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin