Şehirde Milyon Tane İnsan

22 3 0
                                    

quest for perfection, joseph alexander


Zihnimin içinde deprem oluyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zihnimin içinde deprem oluyor. Sürekli sallanıyor, üzerime bir şeyler yıkıyor. Sessizce yatağımda uzanırken sallanmaya başlıyorum. Çarşafımın kaydığını yatağın hareket ettiğini hissedebiliyorum. Korkuyla kendime sarılıp gözlerimi kapatıyorum. Binaların parçaları üzerime yıkılıyor, bacaklarımı eziyor. Karnıma demirler düşüyor. Zihnimin derinliklerinden gelen çığlıkları duyabiliyorum sadece tepki veremiyorum. Kıpırdamadan yatıyor başımı korumaya çalışıyorum.

Oysa korumaya çalıştığım yer her şeyin sebebi.  

Enkazların altında kalıyorum. Kendim oluşturduğum binaların altında eziliyorum. Sesim çıkmıyor. Bir yere tutunmak için kaybettiklerimi arıyorum. Elimi atsam toz, kum, demir parçası. Betonlar ellerimi acıtıyor kımıldadıkça camlar kollarıma batıyor. Uğraşsam da buradan günlerce belki de haftalarca çıkamayacağım. Bilincimi kaybetmemek için anılarımla besleneceğim. Bir fotoğraf, bir ses arayacağım.  

Zihnimin içinde yalnızım. Zihnim de altında kaldığım bir enkaz. Eski de olsa kumaş parçasının birine muhtacım. Sarılıp, üzerime giymeye ihtiyacım var.  

Soğuk zeminin üzerine oturmuş boya kokusunu soluyorduk. Ciğerlerimiz yanıyordu. Rahatsız olduğum pek söylenemezdi sanırım Baran'ın da öyle. Odanın camını açmış kokunun dışarı çıkmasını bekliyorduk. Baran'da camın önünde sigara içiyordu. Saatlerdir durmadan odayı boyamıştık, biraz sohbet etmiş biraz müzik dinlemiştik. Ailelerimizden bahsedip yaralarımızı deşmemiştik.  

Birkaç saatte aramızın düzeleceği yoktu sadece alışmaya çalışıyordum. Kabullenmeye ve affetmeye pek hazır değilim. Ben kabul etsem de okuldaki Mihre asla affetmezdi. Çok fazla kalbi kırılmıştı.  

Bilemiyorum. Her şey belirsiz.

Sigarasını bitirip camın önünden ayrıldı. Odanın içinde gezinip fırçaları boş kutuya koydu. Çöpleri bir kenara koyup yere serdiğimiz şeffaf örtüyü kaldırıp elinde buruşturup onu da kutuya attı. Benim gibi karşıma oturup bacaklarını uzattı. İkimiz de saatlerin yorgunluğunu omzumuzda taşıyorduk bu yüzden kamburduk. Benim acıma ortak olmuştu. Mutfaktaki yemekleri bitirmeme yardım etmişti. Yemek yemekten nefret ettiğini biliyordum dönem dönem çok zayıfladığı olurdu. Yemek yerken bu konudan bahsetmişti.  

Yediğim azarlar, derdi. Karnımı öyle çok doyurdu ki artık yemek yiyemiyorum.  

Sessizce bakmıştım. Söyleyebileceğim bir sözüm yoktu. Hepimiz acılar içerisindeydik ve bu hayatlarımıza farklı şekillerde yansıyordu. Asıl olay kafamızın içinde dönüp duruyordu.

Benimki tamamen dramdı. Renkleri koyuydu, olayları üzücüydü, oyuncular gerçekçiydi. Ortada hiç katil yoktu ama ölen çoktu. Otobüs de yoktu ama gidenler çok fazlaydı.  

Sabaha KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin