Bugün pazartesiydi ama cesaretimin kırılmaması için bu geceden başlamalıydım planımı uygulamaya. İşten sonra eve geçmeden önce alışveriş yapmaya gittim. Kendime barlarda giyebileceğim kıyafetler almalıydım. Aldığım kıyafetler seksi olmalıydı ve yakışıklı bulduğum her erkek beni de çekici bulmalıydı.
Bu işi yapmaya karar verdiğimden beri bazı kararlar almıştım. Her erkekle bir gece yatılacaktı. O erkek bana mutlaka çekici gelmeliydi. Kaliteli ve seçkin yerlere gidecektim, buralara gelenler arasında sapık olmayanlar daha az olurdu çünkü. Zengin ve yakışıklı erkeklerin hepsi kibirli olduğu için bir kızın onlara yapışıp kalmasını istemezdi. Benim de tam olarak istediğim buydu. Tanıştığım erkekleri eve getirmeyecektim ve onların evine gidecektim. İşimi bitirdikten sonra o evden ayrılıp kendi evime gelip kendi yatağımda yatacaktım.
Aldığım kıyafetleri yatağıma bıraktım ve aralarından ilk avımı etkilemek için ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Gözüme ilk çarpan deri dar etek ve üstü şık olan derin göğüs dekolteli bir bluz oldu. Bluzun rengi gece mavisiydi. Mavi en sevdiğim renkti. İlk gecem için iyi bir seçenekti.
Tuvalet dedikodularından aldığım bilgilere göre Bay Park her gece istisnasız Midnight Cluba gidip orada arkadaşlarıyla eğlenirmiş. Kızlar oranın çok klas bir yer olduğunu ve Bay Park'ın da kız seçiminde seçici olduğunu söylemişlerdi.
Üstümü giyinip aynanın karşısında kendimi süzdüm. Saat 23.00'a geliyordu. Sanırım zamanı gelmişti. Üzerime kürk kısa montumu giyip topuklularımı giydim. Son bir kez gene aynaya baktım. İyi görünüyordum ama farklıydım. Daha önce hiç böyle kıyafetler giymemiştim.
Biran kendimden utandım. Ben böyle biri değildim. Bacaklarım titremeye başladı, ben ne yapıyordum böyle... Aptal mıydım. Tehlikeli bir oyun oynuyordum. Ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. Tam vaz geçecektim anahtarlığa gözüm takıldı. Sevgiliyken ona verdiğim ek anahtarı gördüm. Ona bu anahtarı verdiğimde çok umutluydum. Çok güzel bir hayata adım attığımı düşünmüştüm. Öfke tekrar bütün vücudumu ele geçirmeye başladı, hem kendime hem de o pisliğe kızdım. Kapıyı arkamdam çarpıp kararlı adımlarla evden ayrıldım.
Taksi ile Midnight Cluba giriş yaptığımda çok da kalabalık olmadığını gördüm. Sanırım erken bir vakitte gelmiştim. Garsonun yönlendirmesiyle bir masaya geçtim. Garson manidar bir şekilde beni süzdü. Tek başıma gelmem onu şaşırtmış görünüyordu. Şaşkınlığını attıktan sonra siparişimi getirmek için uzaklaştı.
Dördüncü kadehimi içtikten sonra etraf bayağı kalabalıklaşmaya başlamıştı. Gürültülü müzikte dans eden erkekler ve kadınların yavaş yavaş sarhoş olduğu belli oluyordu. Bay Park gelmiş miydi bilmiyordum bu kalabalıkta onu nasıl bulup etkileyeceğimi de bilmiyordum. Vazgeçse miydim, elim biran çantama gitti derken masamda bir hareketlenme olduğunu fark ettim.
Karşımda hiç ummadığım ama isteğim kişi duruyordu. Ben değil o beni bulmuştu, gözlerime inanamadım. Hafif gözlerini kısıp konuşmaya başladı.
-Merhaba, oturabilir miyim?
-Oturdunuz zaten. Hafiften gülmeye başladı, Tanrım çok yakışıklıydı.
-Sizin kadar güzel bir kadının burada yalnız oturduğunu görünce dayanamadım. Buraya ilk gelişiniz olmalı, yoksa sizin gibi bir kadın gözümden kaçmazdı.
-Yalnız mı belki birini bekliyordum. Çok eminsiniz.
-Uzun süredir sizi takip ediyorum ve gelen giden olmaması beni cesaretlendirdi diyebilirim. Size eşlik etmek isterim bu gece.
Bu fırsatı kaçırmamalıydım. Kabul etmeliydim.
-Peki neden olmasın.
- O zaman size bir içki ısmarlayarak başlayalım. Ben Park Jimin.
Beni tanımamıştı. Buna sevinmiştim, yabancı biri gibi tanışmak daha rahatlatıcıydı. Zaten tanıması da zordu çünkü çok göz önünde bulunmazdım. Toplantılara katıldığımda arkada oturur ve hiç konuşmazdım. Bölüm amirimiz büyük patronlarla daha çok muhatap olurdu.
-Ben Minah, Im Minah. Memnun oldum Park Jimin, deyip elimi uzattım. Elimi sıktı ve bir süre bırakmadı. Bu kısacık temas bile içimde bir şeylerin kıpırdanmasına sebep oldu.
İçkilerimiz geldikten sonra beni dans etmeye davet etti. Elimi tutup kaldırdığında baştan aşağıya süzdü.
-Gerçekten muhteşemsin, şimdiden kendimi çok şanslı hissediyorum. Deyip çarpık bir biçimde gülümsedi.
Sahneye geçtiğimizde çalan şarkı sakin bir şarkıydı. İki elini de belime koyup beni kendine çekti. Aramızda çok az bir mesafe vardı, kokusunu ciğerlerime kadar hissettim. Biran başım döndü, içtiğim bir sürü kadehten sonra ayakta durmak zorlaşıyordu. Başımı onun boynuna götürdüm ve kokusunu bir kere daha içime çektim, hafiften sarhoş olmuştum ve kokusu çok çekici gelmeye başlamıştı.
Bunu anlamış olacak ki beni sanki daha çok kendine çekebilecekmiş gibi daha çok çekti. Artık onu hissediyordum. Yüzünü görmüyordum ama önündeki şişliği hissetmeye başlamıştım. O da bunu belli etmek istiyordu zaten.
Boynu mu öpmeye başladı, yüzümü boynundan alıp yüzüne odakladı. Gözlerimi dudaklarından alamıyordum, çok çekiciydi. O da aynı şekilde dudaklarıma bakıyordu. Dudaklarıma yapışmadan önce söylediği son söz içimin titremesine daha çok neden oldu.
-Tadına bakmak istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just One Night*PJM
FanfictionPark Jiminin metresi olmak zorundaydim. Bu işledigim suçun bedeliydi.