Tony gördüğü kabusun ardından yanındaki ilk şeye sığınır, ona verilen bir telefona.
ꜱᴏᴍᴇᴏɴᴇ ʟɪᴋᴇ ʏᴏᴜ / ᴀᴅᴇʟᴇ
Oy ve yorum atan elleriniz dert görmesin~Mr. Turp
❦
Yine tekrarlanan bir gecedeydi. Kendisi de uyumadan önce biliyordu bunu, bu yüzden daha az uyumaya çalışıyordu. İki günde bir veya daha fazla aralıklarla. Sevdiği adamın tabiri caizse kalbini kırması ağır geliyordu. Steve belki kavganın sonlanması için yapmıştı bunu fakat Tony'nin baktığı yerde bu yoktu. Onun gözünde; acımasız, sevgisiz bir adam vardı, saçma bir amaç için dövüşüyorlardı. Sarışınından eser yoktu. Bambaşka biriydi.
Oysaki Steve daha farklı bakıyordu bu konuya; evet Tony onun sevgilisiydi. Onu çok seviyordu. Fakat bir yanda da arkadaştan da öte olan kardeşi vardı. Ona ihanet edemezdi, bile isteyerek onu ölüme terk edemezdi. Tony'e de Bucky'e de kendinden çok değer veriyordu. Kimseye daha fazla zarar gelmesin diye kırmıştı o reaktörü, kavga son bulsun diye.
Fakat bunu yaparken sevgilisini incittiğini bilmiyordu.
Tony'e en çok ağır gelen de tek başına, soğuğun altında ağlamak olmuştu. Şakağından çenesinene doğru süzülen kan eşliğinde tek başına olduğunu bilmek herşeyden daha kötü geliyordu. Özellikle de sevdiğinin onu yanlız bırakması, işte kalbini gerçekten kıran kalkan değil bu olmuştu.
Tony, gecenin yarısında soluk soluğa uyanacağını belki de bir krizin eşiğinden daha döneceğini biliyordu. Ama sevgilisini o kadar çok özlüyordu ki razıydı tüm çektiği acılara. Sırf hayal olan sesini, bedenini görmek için çektiği bu acılara değerdi.
Karanlık kabusuna sarı saçlarıyla güneş gibi doğuyodu. Ah, ne kadar çok özlemişti bu yüzü. Gözleri; daha önce herhangi bir şeye bu kadar bağlandığını hatırlamıyordu. Onun gözleri kendisini çok farklı bir evrene taşıyordu, huzurlu bir yaz sıcağının altında güneş tenini yalayıp geçerken kendini okyanusun derinliklerine bırakmıştı sanki.
Her detayına aşıktı.
Kalbinin teklediğini hissettiğinde anlık bir hareketle yatağında doğruldu. Boğazındaki el bir başkası tarafından kontrol edilirken iyice sıkılıyordu. Boğazının kızardığına emindi. Nefes dahi alamıyordu.
Öldürülüyordu. Kendisi tarafından.
Sıkıca çarşafı tutan elini boğazındaki eline götürdü, yavaşça geriye doğru çekti. Anlık giren ağrı ile gözlerini sıktı. Kendine acı çektirmeyi çok iyi biliyordu. Yutkunmaya çalıştığı sıra da keskin bir ağrı daha girdi. Sarsak adımlarla yürüyüp aynanın karşısına geçti. Bu sefer gerçekten çok kızarmıştı. Yer yer morarmış kısımlarda vardı.
Eline aldığı kremi yaralarla dolu boğazına doğru yaydı. Parmakları sertçe tenine değerken zaten çok olan acısına biraz daha acı katmak içindi sanki. Kendine acı vermeyi o günden sonra sever olmuştu; bırakıldığı gün.