Tony ve Steve dostça gittikleri bir barda hiç de dostça vakit geçirmemişti.
(+15)
ᴛᴀᴋᴇ ᴍᴇ ᴛᴏ ᴄʜᴜʀᴄʜ / ʜᴏᴢɪᴇʀ
Oy ve yorum atan elleriniz dert görmesin~Mr. Turp
❦
Oturmaktan sıkıldıkları bir gecede kendilerini Stark'ın sıkça, fakat ahlak bekçisi Rogers'ın neredeyse hiç uğramadığı barın yolunu tutmuşlardı. Steve gergin, Tony ise rahattı. Birbirlerine çok zıt davranıyorlardı.
Tony oturduğu sürücü koltuğundan arada bir arkasını kontrol ediyor, kimi zamanda yanındaki -yunan tanrılarını andıran- adama bakıyordu. Sarı saçlarına, mavi gözlerine, bedenine... Ve daha bir çok yerine. İnkâr edemezdi. Adam yakışıklıydı. Hatta oldukça yaşlı olduğunu hesaba katarsak adam çok yakışıklıydı.
Çoğu kişinin gelecek hayallerini süslüyordu belki de; yaşını almış bir adamın, karizmatik birinin, gecesini etrafındaki kızlara adamış birinin, vicdanını susturmak için tüm hayır etkinliklerine katılan birinin, koskoca servete sahip birinin, dahi olan birinin. Bir sürü katagori, hepsini taşıyan ise tek bir kişi vardı.
"Rahatla, Yüzbaşı. Seni randevuya çıkarmıyorum."
Steve ısırdığı dudağını şimdilik serbest bırakıp yüzüne zoraki bir gülümseme takındı. "Biliyorum Stark. Sadece- Ah, boş versene. Ben, benim işte."
Bir esmere tutuklu olduğunu, ilk defa baş başa vakit geçireceklerini, bunlar yüzünden heyecandan kafayı yiyeceğini söyleyemezdi. Korkuyordu. Çünkü onun esmeri alaycı biriydi. Çevresindeki insanların duygularını çoğu zaman alaya alan biriydi. Üstelik yanında kızlardan başka kimseyi görmemişti. Homofobik olup olmadığını bile bilmiyordu. Her şey bu kadar bilinmezken nasıl kendini ifade edebilirdi?
Elini çoğalmaya başlamış sakallarına götürdüğünde yanındaki adamdan bir kıkırdama döküldü. "Sıkıntılı olduğun zaman hep bunu yaparsın, Rogers. Şimdi dökül bakalım, ne derdin var?"
"Zaten içmeye gidiyoruz Tony. Bırak da orta anlatayım."
Asla cesaret edemeyeceği bir söz vermişti fakat kimin umrundaydı ki? Belki o an sarhoş kalamamasına küfür etmişti. Sonuçta ayık olmadığında sözcükler daha rahat firar ederdi dolgun dudaklarının arasından fakat bir yandan da ertesi gün ayık bir şekilde güne başladığında pişman olmak istemiyordu.
"Peki Yüzbaşı, öyle olsun. Fakat kaçabileceğini sanıyorsan çok yanılıyorsun."
Steve 'tamam' der gibi gülümseyip önüne döndü. Bu adamın kendini her ne olursa olsun gülümsetebilmesine aşıktı. Egosuna, kahve saçlarının arasına yer yer düşmüş olan beyazlıklara, gözündeki parıldamaya, hayata karşı tutunduğu tavrına, güçlü duruşuna, bakışlarına, gülüşüne, ruhuna, ağızından çıkan her bir kelimeye. Hepsine aşıktı. Tony'i, Tony yapan her şeye sahip olmak istiyordu. Hayır, bencil değildi. Sadece çok seviyordu.