2. Bölüm

104 11 30
                                    

Kurduğum alarm çalınca gözlerimi araladım. Duvardaki saat 07.00'ı gösteriyordu bugün işimdeki ilk gün olacaktı onun için kalkıp yüzümü yıkadım. Sonra mutfağa girdim. Babamın kahvaltı hazırladığını görünce yanına oturdum.

"Günaydın baba" dedim.

"Günaydın kızım, işe mi gideceksin ?"

"Evet"

Kafasını salladı ve kahvaltının geri kalanı boyunca konuşmadık. Sonra bulaşıkları yıkadım ve hazırlanmaya gittim. Dişlerimi fırçalayıp üzerime kot pantolonumu, beyaz kazağımı ve dün Asya Halamın bana gönderdiği elbiseler arasında ki mor kabanı geçirdim, saçımı tarayıp hafif bir makyaj yaptıktan sonra ayakkabımı giyip evden çıktım. Kafe, şehrin göbeğinde işlek bir mahalledeydi. Karşısında bir çiğ köfte , yanında ise küçük bir çiçekçi dükkanı vardı. Fazla büyük bir yer değildi ama küçükte denilemezdi. İçeriye girince, 40lı yaşlarında, otoriter giyimli, birkaç gün önce tanıştığım Sema Hanım ile karşılaştım. Yüzüme gülümseme kondurup elimi uzattım.
"Merhaba" dedim

"Merhaba, hoşgeldiniz Güneş Hanım." deyip elimi sıktı.

"Nasılsınız?"

"Iyiyim sağ olun, siz?"

"Bende iyiyim teşekkür ederim "

"Siz şöyle geçin ben formları alıp geliyorum"

"Peki "dedim.

Sema Hanım formları alırken cam kenarı masalardan birine oturdum. Karşıda ki çiğ köfte dükkanını açan, babamın yaşlarında olabileceğini tahmin ettiğim bir adam gördüm. Adam, dükkanı açıp içeri girince ben de önüme döndüm. O sırada Sema Hanım da gelip karşıma oturdu. Formları doldurduktan sonra bana kafenin işleyişini anlattı daha sonra da gri ve mor renkli kafe önlükerinden birini ve ismimin yazılı olduğu bir yaka kartı uzattı. Kartı takıp önlüğü de giydikten sonra artık işe başlayabilirdim.

Gün içinde onlarca müşteri gelip gidiyordu. Tabi buradaki tek garson ben değildim isimlerinin Buket ve Ayaz olduğunu öğrendiğim iki garson daha vardı.

"Pardon bakar mısınız?" dedi müşterilerden biri, saçı ortadan seyrelmiş, göbekli ve tıknaz adamın yanına gidip,

"Buyrun beyefendi" dedim. Yüzüne bakınca bir şeye kızdığı belli oluyordu.

"Sen Ahmet'in kızısın değil mi ? " diye sordu

"Beni nereden tanıyorsunuz?" dedim şaşkın surat ifademle. Daha önce bu adamı hiç bir yerde görmemiştim.

"Otur şöyle" dedi bu tavrı karşısında tedirginleşmeye başlamıştım.

"Hayır efendim oturamam, bir isteğiniz varsa söyleyin getireyim" dedim.

Yaka kartımdaki ismi okuyup bana baktı ,

"Bana bak! o şerefsiz babana söyle borcumu hemen ödesin yoksa gerisine karışmam ona göre" dedi tehdit dolu sesiyle. Yine babam ve yine bi alacaklısı..

"Bakın beyefendi sizi tanımıyorum ve anlaşılan babamla bir sorununuz var ama iş yerime gelerek çocuğunuz yaşındaki bir kıza böyle tehditler savurarak sorunlarınızı çözemezsiniz "

Sabrı taşıyormuşçasına derin bir nefes alarak
"bu size son uyarım" deyip yerinden kalktı.

Arkasından "bari isminizi söyleseydiniz " deyince arkasını bile dönmeden ,

"Kasap Cafer! " dedi yüksek sesiyle ve kafeden çıktı.

Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı kafedeki müşteriler bana bakıyordu. İyi ki Sema Hanım ortalıkta yoktu yoksa daha ilk günden yaşanılanların hesabını veremezdim.

Buket yanıma gelip,

"Ne oldu Güneş, iyi misin?"

"Evet iyiyim" dedim titremesini zorla durdurduğum sesimle

"O adam kimdi tanıyor musun?" dedi merakla.

"Hayır tanımıyorum, bu yaşananlardan lütfen Sema Hanıma bahsetme" dedim

"Tamam sen merak etme " dedi güven verici bir sesle.

"Teşekkür ederim"

" Ee derdi neymiş?" Buket'in soruları tam beni sıkmışken bir müşteri çağırdı.

"Ben bakarım" dedim Buket'e ve yanından ayrıldım.

Buket ve Ayaz'la daha bu sabah tanışmıştım. İkisi küçüklükten beri arkadaşmış. Eğlenceli tiplere benziyorlardı.

...

Kafede iki müşteri vardı. Buket ve Ayaz onlarla ilgilenirken ben de dışarıya bi hava almak için çıktım. Kafenin önündeki kaldırıma oturdum. Karşımdaki çiğ köfte dükkanı tıklım tıklımdı .Anlaşılan
çiğ köfteciler okul çıkışlarında ve öğle aralarında öğrencilerin favori mekânıydı. Şu anda da okul çıkışıydı onun için dolu olması gayet normaldi sabah gördüğüm adam çocuklara çiğ köfte dürüm yapıyordu.

Daha sonra Buket'in beni çağırmasıyla içeriye geçtim içeriye bir kaç müşteri daha girmişti onlarla ilgilenmeye gittim.
...
Saat 17.00 olmuştu yani benim işten çıkış saatim gelmişti. Önlük ve yaka kartımı çıkarıp kabanımı giydim daha sonra kafeden çıktım. Sabah yaptığım kahvaltı ve kafede yediğim iki kekle ayakta duruyordum. Çıkarken karşıdaki çiğ köfteciye de uğrayıp kendime bir dürüm almak istedim. Daha sonra dükkana girdim,

"Kolay gelsin ustam" dedim arkası bana dönük marul doğrayan elemana.

"Merhaba, hoş geldiniz" dedi bana doğru dönerken. Dönmesiyle önce şaşkınlık ardından utanma duygusuyla yanaklarımın kızardığını hissettim. Çünkü bana doğru dönen eleman, dün yere düşen atletimi unuttuğumu söyleyen melek yüzlü çıtırdı.
Bana bakarken beni hatırlamış gibi gülümsedi sonra da "dürüm mü olsun paket mi?" dedi.
Dürüm olsun diyecektim ama burada yemek bana fazlasıyla utanç vereceği için,

"Paket olsun" dedim

"Tamamdır" dedikten sonra arkasındaki çiğköfte tezgahına döndü ve çiğ köftenin üstünde adeta tepinerek yoğurmaya başladı.

Kendini işine adayan erkek en sevdiğim...

Daha sonra yandaki beyaz paketlerden birine çiğ köfteleri dizdikten sonra üstüne marul yerleştirip bir poşetin içine koydu ve paketi uzattı.

"İçecek?"

"2 kutu ayran alayım" o ayranları almaya giderken ben buradan hemen çıkma derdindeydim. Ayranları alıp döndükten sonra parasını verdim tam çıkacakken arkamdan ,
"Sizinle dün karşılaşmıştık değil mi?" dedi.
İşte şu an sorulmasını en istemediğim soruyu sormuştu onun için duymazdan gelip bozuntuya vermeden yoluma devam ettim.Dükkandan çıkar çıkmaz topuklarımı totoma vura vura eve doğru koştum.

Eve girdiğimde babam evde yoktu. Nerede olduğunu tahmin etmek zor değildi.
Elimi ve yüzümü yıkadıktan sonra çiğ köftelerimi de alıp masaya oturdum. Sonunda sessizlik.
Gün boyu fırsat vermediğim düşünceler kuytularından çıkıp aklımı işgal etmeye başladı; Kasap Cafer, evde olmayan babam, aylardır beni sormayan annem, geciken kira ve faturalar...
Bir an öyle fazla geldi ki gözlerim dolmaya başladı. Ağlamamak için çiğköfteleri kemirmeye başladım. Neyseki çiğköfteleri yiyince aklım bunlardan uzaklaştı çünkü bu bebekler harikaydı dostum.
...
Gece saat 03.00 civarında kapının kilidinin çevrilme sesini duydum. Babam gelmiş olmalıydı. Yarın onunla konuşacaklarım vardı. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.
...

Oy verin çıtırlar ;)

Kış GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin