3.bölüm

73 4 10
                                    

Sabah alarm çalmadan önce uyandım. Elimi ve yüzümü yıkadıktan sonra hazırlandım daha sonra kahvaltı hazırladım. Salonda ki kanepede uyuyan babamı uyandırdım.

"Kahvaltı hazır gel ve ye baba."

"Sen ye kızım ben biraz daha uyuyacağım" dedi. Ama benim onunla konuşacaklarım vardı.

"Seninle konuşacaklarım var, mutfağa gel yemek yerken konuşalım."

Ne olduğunu sorgularcasına bana baktı sonra doğruldu,

"Tamam yüzümü yıkayıp geleceğim."

Mutfağa gittim. Yemek masasına oturdum. Hemen ardımdan babam da karşıma geçti. Çayları doldururken babam bana bakıyordu,

"Ee neymiş konuşmak istediğin şey?"

Hiç uzatmadan konuya girdim.

"Dün ben işteyken kafeyi Kasap Cafer diye biri bastı eşkıya gibi bağırıp çağırdı ve sen ona olan borcunu ödemezsen çok fena şeyler olacak dedi" tek kaşımı havaya kaldırdım o sırada rengi atan babam beni dikkatle dinliyordu. Devam ettim,

"Bak baba senin bu saçma bağımlılığın yüzünden hep olan bana oluyor ! Arkadaşlarım üniversitelerini okuyup bitiriyor, bense burada acaba bugün babam bizi elaleme ne kadar borçlandırdı diye düşünüyorum, sırf parasızlığım yüzünden okuyamadım. Hoş, para olsa bile cebimizde beş kuruş bıraktığın yok" dedim yavaş yavaş yükselen sesimle.

"Aylar sonra bir işe giriyorum daha ilk gününden karşıma Kasap Cafer diye biri çıkıyor. Ya ben ne mecburum senin peşindeki tefecilerin kahrını çekmeye? Bana neden bunu yapıyorsun? Biliyor musun dün Kasap Cafer denilen adam sana şerefsiz dedi. Buna rağmen tek kelime edemedim, neden biliyor musun? Çünkü kendinde savunacak tek bir haklı taraf bırakmadın!!" Sesim iyice yükselmişti.

Beş kalp atımı sonrası konuştu,

"Kızım ne diyeceğimi bilmiyorum. Gerçekten özür diliyorum." dedi mahçup bir sesle

"Benden özür di-le-me! Anladın mı? Gece gündüz ya bu evde boş boş oturuyorsun ya da kumar oynamaya gidiyorsun. Bu nereye kadar devam edecek? Bugünden itibaren kendine bir iş ara ve çalış artık. Ayrıca o Cafer denilen keltoşu da bir daha iş yerime gelmemesi için uyar!" Dedim ve evden çıktım.

Çok sinirlenmiştim ama gerçekten elimde olan bir şey değildi artık birilerinin bu adama dur demesi gerekiyordu.

Kafeye vardığımda hala kapalı olduğunu gördüm ve saatime baktım. Açılmasına daha 20 dakika vardı. Babamla olan tartışmamızdan -tek taraflı tartışmamızdan- sonra biraz daha evde kalamazdım.

Kafenin açılmasını beklerken arkamdan tanıdık bir ses tonuyla,

"Hey" denildiğini duydum. Arkamı dönerken dejavu yaşadığımı hissettim.

Yine acayip bir şekilde heyecanlanmıştım. Çiğ köfteci,çıtır,melek yüzlü,genç adam karşımdaydı sahi adı neydi Acaba? Bir anda tüm öfkem kaybolmuştu.

"Günaydın." dedi bana.

"Günaydın."

"Daha önce karşılaşmıştık?"

"Ha evet dün çiğ köfte almaya gelirken."

"Hayır ondan önce, atletiniz yere düşmüştü ve bende size vermiştim" dedi yüzündeki muzip ifadeyle.

Ne olurdu sanki hatırlamasa off... Ama eğlenmesine izin vermeyecetim. Yüzüne meydan okuyan bir ifadeyle baktım, >:)

Kış GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin