bir önceki bölümü okuduğunuz ve oyladığınızdan emin olun.
***Jimin'in anlatımından;
Karşımdaki manzara karşısında gülmeden edemiyordum. Jin hyung -geçen gün aniden ona artık hyung demem için ısrar etmişti?- kendisine fikir vermeleri için bizimkilerin gelip gelemeyeceğini sorduğunda dalga geçiyor sanmıştım. Yani bu arkadaş grubunun her kişisine aynı anda maruz kalan normal bir insanın beni de işten çıkarması gerekiyordu ama adam cidden hyunglarımı ve Tae'yi beyaz örtü serdittiği masaya jüri gibi oturtmuş, yaptığı on küsür yeni tarifi denettiriyordu şu an.
Gerçi en başından bakınca o sadece Yoongi ve Namjoon hyungu çağırmıştı ama konuyu grupta açar açmaz Taehyung ile Hoseok hyung -asla ben de değil- kıskançlık krizlerine girmişti. Bu gariban -yani ben- onun patronum olduğunu ve iki kişiyi daha davet ettiremeyeceğimi anlattığımda kimse çıkıp parasıyla değil mi ulan diyememişti, çünkü biz fakirdik. Olmasak bile bu menü daha satışa sunulmamıştı. Ama bunun yerine vhope ikilisi daha da hırslanmış, nasıl bana paket göndermezsiniz diyen aç influencerlar gibi yerlere bayılmıştı. Son nokta Hoseok hyungun serumlu koluyla gruba fotoğraf atması olduğunda aynaya geçip Jimin-ah, sende gurur ne gezer diyerek Jin hyunga açmıştım mevzuyu.
Ve işte, bütün arkadaşlarım buradaydı.
Şimdiye kadar dört şeyin tadına bakmışlardı. Yoongi ve Namjoon hyung neden ilk olarak çağrıldıklarının hakkını verircesine yorumlarını yapıyor, Hoseok hyung kelimelere dökmek yerine yüz ifadesiyle anlatıyordu. Taehyung ise... terbiyemin--benim terbiyemin bile müsaade etmeyeceği bakışlarla onlara servis yapan Jungkook'u kesiyor ama salak, baktığı anlaşılmasın diye konuya hakimmiş gibi sürekli negatif yorumlarda bulunuyordu. Daha demin yediği limon marmelatına bu biraz ekşi demişti...
Neyseki Jin hyungun umrunda değildi.
Peki Jungkook servisi yaparken asıl garson olan ben ne yapıyordum?
Hyunglarımın tam karşısındaki sandalyeye kapının girişine oturmuş, aşağıda kasaya bakan Jeongyeon bizi dinliyor mu diye ara ara kapıyı aniden açıp etrafı kolaçan ediyordum. Bunu neden yaptığım hakkında en ufak bir fikrim ya da mantık sorgulamam yoktu, çünkü neden olmalıydı? Oturduğum yerden bugünkü yevmiyeyi de çıkarmıştım işte.
"Evet, şimdi de bu kahvenin tadına bakın ama fikir belirtmek yerine sorumu cevaplayın." Jin hyung cebinden çıkardığı küçük not defteriyle herkesin bardağından birer yudum almasını bekledi ama benim aç hyunglarım kuru keklerden sonra sıcak olmasını umursamadan su gibi diklemişti bile.
"Soruyorum, hızlı olalım daha çok var çünkü," Jungkook yanına gelip dikildiğinde ikisinin de suratlarındaki ciddiyetlerine göz devirdim. "Jimin'in bu zamana kadar kaç sevgilisi oldu?"
Alt tarafı bir menüydü-- bir saniye!
"BEN NE ALAKA?!"
"Hiç."
"İki."
"ALOOOO?!"
Önce Taehyung, sonra Hoseok gayet normal bir şekilde soruyu yanıtladı ve benim haykırarak yerimden kalkmam o anda en garip şeymiş gibi Yoongi hyung gözlerini belerterek sesini yükseltme, patronun var karşında terbiyesiz bakışları attı bana. Ben tam olayın neden bana dokunduğunu, bunun içilen kahve ile alakasını sorup cırlamaya devam edecekken Namjoon hyung, "Bir saniye," dedi ellerini iki yana kaldırarak, dudaklarımı birbirine bastırarak gururla baktım ona. Durumun garipliğinin ve özel hayatıma yapılan saldırının farkında olan tek kişi Monie olabilirdi zaten. "Sorunuzu yanlış mı anladım acaba? Jimin'in kaç kız arkadaşı olduğunu mu sordunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faulty chick | Jimin
Fanfictiontamamlandı • İlham perileriyle savaşmayı uzun zaman önce bırakan Jeongyeon, sıradan hayatına renk gelsin diye zihnindeki karaktere uygun bir 'faceclaim' aramaktadır. Arkadaşlarının izinden giderek Twitter mecrasına atılır ve bir anda karşısına, göky...