inş siz de gülersiniz de
ben kendimi deli gibi hissetmem :")***
Jeongyeon'un anlatımından;
Derin bir nefes alıp elimle alnımı ovaladım ve göz ucuyla karşımdaki adamları süzdüm. Olaylar nasıl gelişti de bu tarz bir duruma düşmüştük diyebileceğim bir olay bile yoktu.
Ben gâyet zarif bir şekilde odadan çıkmış, koridorda bir-iki defa zıplamış, kenardaki süs aynalarda kendimi övmüş, yanaklarımı okşayıp küpelerimi sallamış, daha sonra ise Jungkook'a köle muamelesi yapmak için sipariş vermeye gelmiştim.
En son hatırladığım kadarıyla da Jimin odada çok kalmayıp çıkmış ve o anda da Jin oppa-pardon omma'nın radarına yakalanmıştık. Maalesef ki şu an k-dramalardan farksız bir ortamdaydık.
''Nasıl anlatmaya başlasam bilemiyorum, dilim varmıyor...'' Jin oppa derinden çıkarmaya çalıştığı sesiyle oturduğu sandalyede öne çıktı.
Masanın tam karşısında isimlerini henüz bilmediğim biri siyah, diğeri kumral saçlı iki çocuk Jimin'i ortaya almış oturuyorlardı. Siyah olanın yüzü mahkeme duvarı gibiydi ve Jimin sürekli göz ucuyla onu izliyor, ifadesinde bir değişiklik olmadığını görünce alt dudağını büküyordu. Şu an gözümdeki bad boy hali çöptü çöp... Yanındaki kumral olan çocuk ise çaktırmadan kolunu okşuyor, ''Babanı boş ver, ben evde hallederim onu,'' diyen bakışlar atıyordu.
Masanın diğer tarafında ise on dakika önce beni evlatlık alan babam -Jin'den bahsediyordum, tek başına hem ana hem baba olan- ve pıskırmamaya çalışan bir erkek kardeşim -belirtmeme gerek var mı bilmiyorum ama baş harfi JK?- ile yalancı bir aile kurmuş, oturuyorduk. Aynı Jimin'e yapıldığı gibi ben de ortalarına alınmıştım ve saçma bir baskı hissediyordum.
Ben hamileyim, diyerek bayılsam kurtulabilir miydim acaba bu durumdan?
''Sizde nasıl bir izlenim yarattık Yoongi Bey bilmiyorum ama ne Jeongyeon kızımız ne de ben... böyle şeylere alışık değiliz.''
Jin oppa normal babadan, mutaasıp babaya geçiş yaptığında anladım ki hamileyim demek beni kurtarmayacak, tam aksine işleri daha da karıştıracaktı. O yüzden sessiz kalmayı seçtiğimde diğer tarafımdaki gereksiz dudaklarını büzerek konuştu.
''Hyung beni niye saymıyorsun?''
Jin oppa göz ucuyla çabuk müşterilere bak sen, gay barlarda pezevenklerin eline düştüğün gün dün gibi aklımda bakışı attığında, homurdanarak kalktı ve hesap isteyen müşteriye doğru ayaklarını yere vura vura ilerledi. Yemin ediyorum... zerre büyümemişti bu çocuk.
Bu arada siyah saçlı -Yoongi- ile gelen Taehyung -bu çocuğu tanımamazlıktan gelemeyecektim, twitter'da o kadar ekmeğini yemiştim- mesai saati bitmediği için Jimin'in yerini almak zorunda kalmıştı ve Jungkook ile aralarındaki garip? elektriği hissedebiliyordum.
Jeongyeon, fanfic sahnesi uydurmayı bırak da konuşulanlara odaklan.
''Bugün, -yarım saat öncesine kadar- tüm gün toptancıların peşinde koşup yüzlerine gülmek zorunda kaldım Un ve buğdayın kilosundaki fiyat zammı ne üreticinin ne de biz tüketicilerin hoşuna gidiyor. Para verdiğimiz yetmiyor gibi çalışanlarım ve kendi rızkımı çalışıp uğurlarında, bir de onların dertlerini dinleyip gülümseyerek şu nur cemalimi eskittim. Günün sonunda tüm yorgunluğumu atmak için cennet misali kafeme girdiğimde!"
Son kelimesinde emekli vatandaştan parti başkanına geçip sesini yükselttiğinde tüm masaca yerimizden hopladık. Ama işin garibi kumral-Jimin-ben üçlüsü masadaki örtüyü incelerken, Yoongi'nin dikkatli bir şekilde dinleyip Jin oppayı anlıyor gibi gözükmesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faulty chick | Jimin
Fanfictiontamamlandı • İlham perileriyle savaşmayı uzun zaman önce bırakan Jeongyeon, sıradan hayatına renk gelsin diye zihnindeki karaktere uygun bir 'faceclaim' aramaktadır. Arkadaşlarının izinden giderek Twitter mecrasına atılır ve bir anda karşısına, göky...