Küçücük ama ÖNEMLİ bir açıklama bırakıyorum.
Ship demeeek; insanları görünüş, yaydıkları aura ya da davranışları sebebiyle birbirine yakışması demektir. "BUNLAR REEL ABİ BAK KOLUMU KESERİM Kİ ÖVÖVÖ ÖDÜLÜNDE AYNI ANDA NEFES ALDILAR" demiyorum, sadece yakıştırıyorum.
Baştan söylüyorum ki, kimse kimseye döh döh yapmasın. Keyfimize bakalım ehehe 🥰😊***
Jeongyeon'un anlatımından;
Dudaklarımı büzerek arkama yaslandığımda, artık ezbere bildiğim menüde alışkanlık olarak gözlerimi gezdirdim. Hava, sonbahar mevsiminde olmamıza rağmen yazı aratmayan bir sıcaklıktaydı ve ben kafenin klimaları olmasa eriyerek sıvılaşarak sandalyeden akabilirdim. Oldukça ferah olan mekanda, güneş ışığının asla değemeyeceği bir köşeye geçip özel ilgi görmek için sıramı bekliyordum.
Jin burayı tutup işletmeye başlayalı neredeyse bir yıl olacaktı. Başta Jungkook ile ikimiz çok istekli olduğumuz için yardım etmiş ve hayatımızda asıl önemli olan şeyleri boşlayarak okuldan arta kalan tüm zamanımızı burada geçirmeye başlamıştık. Jungkook'un kafası rahattı, istediği bölümü kazanmak için yeterli bilgisi vardı ve başlıca silahı sesiydi. İdol olmaya karar vermesinin ertesi günü, sırf kızlardan korktuğu için vazgeçen tek gerizekalı olabilirdi ama o zamanlar daha on beş yaşındaydı ve göz önünde olmaya dayanamıyordu. Yine de hayalinin peşini bırakmamış ve profesyonel yolu seçerek ulaşmayı denemişti. Konservatuvar mülakatları ise onun için çocuk oyuncağıydı -ki zaten üstesinden gelebilmişti.
Ama ben öyle değildim. Benim... bir amacım yoktu. Yapmak istediğim, yaptığımda son derece huzurlu hissedeceğim bir meslek yoktu. Olsa bile asla okuyamazdım. Bu yüzden son aylarda bile herkes gece gündüz çalışırken ben istifimi bozmamış ve sadece liseyi bitirmeye odaklanmıştım. Şu an ise sadece bir amaç belirlemeyi düşünüyor, beni mutlu edecek tek bir şey için her zamanki gibi çocukların peşinde dolanıyordum. Zaten kısa olan saçlarımın diplerini havalandırmak için alttan alttan karıştırırken biraz daha kestirsem mi diye düşünüyordum ki yanımdaki sandalye çekildi ve buzlu latteyle dolu bir bardak önüme koyuldu.
"Başka ne istiyorsun ballı çöreğim? Sereyim önüne bütün kafeyi, yeter ki iste."
Jin oppa, kendisinin pofuduk yanakları yokmuş gibi iki gramlık yanaklarıma saldırmaya çalışınca göz devirip elini iterek, "Elleşme," dedim. "Cezalısın, otur oturduğun yerde. Unutmadım geçen hafta sonu beni ekip evde partilemenizi. Bok yiyin bundan sonra, diyeceğim ama oyun konsoluyla bütünleşmiş pizza kalıntılarını yemeniz daha kötü."
Yüzünü buruşturup cidden bunu söyledin mi, dercesine baktığında kaşlarımı kaldırdım. "Hiç öyle bakma. Madem gizli bir iş yapıyorsunuz, ortada kanıt bırakmayacaktınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faulty chick | Jimin
Fanfictiontamamlandı • İlham perileriyle savaşmayı uzun zaman önce bırakan Jeongyeon, sıradan hayatına renk gelsin diye zihnindeki karaktere uygun bir 'faceclaim' aramaktadır. Arkadaşlarının izinden giderek Twitter mecrasına atılır ve bir anda karşısına, göky...