son kez.Jeongyeon'un anlatımından;
"Bence sadece işaret parmağı siyah olsun böyle sim ya da taş koyarız, kalanı rengarenk."
"Her rengimiz yok ama."
"Leopar deseni mi yapsak?"
"Ay yok olmaz," dedi Jungkook yanında oturan Taehyung'a direkt karşı çıkarak. "Lokale gelcen mi askisi diyerek peşimde dolanır bir hafta."
"Nasıl da tanıyor beni ama."
Gururla kaşlarımı kaldırdığımda sahte bir gülümseme yayıldı suratına ve geri dikkatini tırnağımı törpülemeye verdi. Serçe tırnağımdaki derin kesikten sonra kendi canı yanmışcasına sızlanıp duruyordu, bu yüzden sanki daha fazlası mümkünmüş gibi dikkatle yapıyordu işini. Taehyung ile mükemmel bir ikili olmuşlardı.
"Ballı çöreğim, bak sana prenses tatlısı yaptım." Jin oppa kocaman bir borcam kasesini önüme koyduğunda, "Senin kraliçeliğine bir hakaret olarak saymazsın umuyorum, cidden adını öyle koymuşlar." diyerek kendince açıklamaya girişti ama sadece baş sallayarak geçiştirdim. Hak etmişti. Şu an bu kafe içerisinde ve etrafımda pervane olan ne kadar insan varsa hepsi başlarına gelecekleri, o lanet mesajlaşma grubunda kalarak kabullenmişti.
Rutin tırnak bakımımı, o grubun bizden önce resmileşmiş çiftine verdiğimde, Jungkook yemediğimi bildiği halde her defasında yaptığı gibi bayılmaya çalıştı ve bir saat boyunca neden benimle arkadaşlığa devam ettiği hakkında söylendi. Sonra -yine her defasında olduğu gibi- Jin oppamın ona hatırlattığı artılarım, hiç olmayan eksilerime galip geldiği için dudak büzerek kabullendi. Dün gün boyu Taehyung ile vakit geçirme bahanesiyle internetten videolar izlemişti ve şu an elindeki küçük oje fırçası ile tırnağım üzerinde sanatını konuştururken hiç de zorla kabullenmiş gibi bir hal yoktu. Ne varsa elinden geliyordu bu sıpanın... Aslına bakarsanız ikimizin bu arkadaşlıktan oldukça büyük yararı vardı.
Jin oppa ise göklerden ikimize sahip çıkması için gönderilen elçi gibiydi. Aslında astroloji ile çok ilgileniyordu ve Jungkook ile fikirlerimizin nadir de olsa ortak olduğu zamanlarda Dünya'da felaketler olduğunu söylüyor, ne zaman ikimiz hain planlar yaparak onu uygulamaya koysak bize tutulma resimleri atarak Ay'ı ve daha adını bilmediğimiz -Jungoo'ya göre o da bilmiyor, sadece uyduruyordu- birçok gök cismini kızdırdığımızı söylüyordu. Neyseki dediğim gibi bu anlar oldukça nadirdi de bizi sürekli kandırması gerekmiyordu. Annesinin gizli kuzusu ve beş tane kadının içinde büyüyen biriydi. Annesi hariç diğerlerinin ablası olduğunu düşünürsek ona oldukça sorumluluk yüklendiğini düşünebilirdiniz ama sadece evlilik konusunda yetişkin adam muamelesi görüyor, onun haricinde ise şortu altından kısa bir tayt giymesi de dahil olmak üzere bir bebek gibi her şeyine karşılıyordu. Kafeyi açıp Jungkook ile ayrı eve çıktığında yeğenlerin bekar, yakışıklı, zengin ve imrenilen dayısı olma hayallerini sonunda gerçekleştirebilmiş ve bağımsızlığını ilan etmişti. Ama gelin görün ki, dört ablasının gördüğü ve sürekli söylendiği ilgi ve alakanın on katını bana ve Jungkook'a gösteriyordu.
Jungkook biraz safalak bir çocuktu. Evet, saf ve salağı birleştirerek türetilen bu kelime tam olarak onun kişiliğini anlatıyordu. Lisede herkesin içinde gururundan, kibirinden salına salına yürür ve kimsenin kendisine laf atmasına dahi izin vermezdi ama okul çıkışında koşa koşa babaannesinin bahçesine gider ve köpeklerinin yeni doğurduğu yavruları ağlayarak biberonla beslerdi. Hiçbir zaman saklamadığı yönelimi ile her zaman başını dik tutar, birçok insanın da korumalığını yapardı ama Eun ile -Jin oppanın ablasının yedi (7) yaşındaki kızı- oynadığı oyunu kaybettiğinde çocuğu sinirlendirmek için Jin oppanın boynuna atılır, kucağına sığmaya çalışırdı o koca cüssesiyle. Oldukça geniş bir ailenin içerisinde büyüdüğü ve ardışık doğan torunların ortalarında olduğu için arada kaynamıştı biraz. Bu yüzden Jin oppa ile benden aldığı günlük ilgi dozajı azaldığında o yavrular gibi hırlıyor ama yine de kuyruğunu sallayarak yanımızda dolaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faulty chick | Jimin
Fanfictiontamamlandı • İlham perileriyle savaşmayı uzun zaman önce bırakan Jeongyeon, sıradan hayatına renk gelsin diye zihnindeki karaktere uygun bir 'faceclaim' aramaktadır. Arkadaşlarının izinden giderek Twitter mecrasına atılır ve bir anda karşısına, göky...