Düz ve uzun bölüm ile geldim millet, alırım bi like ;)
***
Jeongyeon'un anlatımından;
Ellerim kırtasiye malzemeleri ile doldurduğum poşetlerle meşgul olduğu için kafenin arka kapısını kalçamla ittirip direkt içeri odaya geçtim.
''Of bu ne kalabalık,'' dedim koltukta yatan Jungkook'a. Girmeden hemen önce içerinin gürültüsünden kafenin kalabalık olduğunu anlayabiliyordum.
''Eğlenceyi kaçırdın.'' Kook, beni görür görmez doğrulurken kaşlarını kaldırarak güldü.
''Hadi be, noldu?''
''Bir şartla anlatırım.'' Omuzlarını kaldırırken bu haline göz devirdim. Üstten toplamaya çalıştığım ama kısa olduğu için gözlerimin önüne gelen saçlarımı düzelttikten sonra yanına oturdum. Üzerimde yazlık bir elbise vardı ve ilkbaharda olmanın keyfini çıkararak ayaklarıma da sandaletlerimi giymiştim. ''Birazdan Jin oppadan bedavaya öğreneceğim şey yüzünden niye seni dinleyeyim, az daha kay yana.''
Beni duymamazlıktan gelirken parmağıyla dudağının altını kaşıdı. Salak, böyle kendini çok yakışıklı falan sanıyordu kesin ama benim tek gördüğüm şey benden bir şey koparmaya hazırlandığı kurnaz ifadesiydi. ''Şu an onu bulamazsın, boşuna deneme.''
''Neden? Kafede değil mi? Asla bırakmaz bu kalabalıkta, hele ki ben yoksam.'' Son cümlemde elimi hafif bir hareket ile çenemin altına koyup şüpheli bir şekilde gözlerimi kıstım.
Jungkook gözlerini devirdi. ''Ben neyim acaba burada... neyse kabul ediyor musun şartları?''
''Neymiş?''
''Arabanı alırım bir haftalığına.''
''Uff, annemin arabasını kullanmak istemiyorum ama eğlenceyi de kaçıramam.'' Rol yapmayı bırakıp bedenimi tamamen ona çevirdiğimde, ''Kabul, dökül.'' dedim.
Başta kirpiklerini kırpıştırarak nasıl geldin oltaya bakışı atsa da sonradan uzatmadı ve o da benim gibi heyecanla bağdaş kurdu. ''Bak şimdi,'' dedi dedikoducu kızlar gibi dudaklarını büzüp, bu muzip hali şimdiden beni güldürmeye yetmişti. ''Ben işte sizinle yazıştıktan sonra işimi halledip gayet havalı bir şekilde girdim kafeye -her zamanki halim tabii-, suratımda tek mimik yok. Biliyorsun Jin hyung sinirli olunca gülmemize kızıyor, bir kilometre öteden bütün komik şeyleri düşünüp güldüm, otobüste falan çektiğim ifşalarınıza baktım ve öyle çıktım karşısına.''
''Salak,'' dedim dizimle dürterken. Bir yandanda saçma uğraşına gülüyordum ama haklıydı. Jin oppa cidden sinirli olduğu zamanlar bizim en ufak bir hareketimize dayanamıyordu, bu da daha fazla gülmek istememize neden oluyordu.
''Sensin o.''
Gözlerimi devirdim. ''Daha iyi bir geri bildirim bulamadın mı? 'Sensin o' ne?''
Jungkook dudağını birbirine bastırıp fermuar çekme hareketi yaptığında elini tutup, ''Tamam, hadi anlat," dedim. "Bu arada içeriyi kim idare ediyor şu an.''
''Müsaade edersen...''dedi derin bir nefes verip, lafını kesmeme hiç gelemiyordu. Tüm dünya o an ne işi varsa ona odaklanmalıydı. Yoksa dudakları büzülüyor ve ilkokul çocuğu gibi siz oynayın, benim canım istemiyor triplerini giriyordu. Neyseki anlatası vardı da fazla uzatmadan devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faulty chick | Jimin
Fanfictiontamamlandı • İlham perileriyle savaşmayı uzun zaman önce bırakan Jeongyeon, sıradan hayatına renk gelsin diye zihnindeki karaktere uygun bir 'faceclaim' aramaktadır. Arkadaşlarının izinden giderek Twitter mecrasına atılır ve bir anda karşısına, göky...