Lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın
"N-nasıl yani? Anlamadım?" Sordum zorla yutkunarak.
"Bak Miracığım. Aslında nasıl söyleyeyim bilmiyorum,ama sakin olmalısın çünkü ilk sen kabul etmelisin ki başkalarıda bunu kabul etsin." Dedi Sinem Teyze. Rüzgar sanki bana destek olmak ister gibi elini elimin üzerine koydu ve gözlerimin içine baktı. O kadar derin bakıyordu ki,sanki uçsuz bucaksız bir denizin ortasında.Tekrardan Sinem Teyzeye döndüm.
"Sakinim,dinliyorum."dedim boğazımı temizleyerek.
"Alzheimer hastalığı,"dedi ve biraz durdu. "yaygın görülen bir demans türü olup beyin hücrelerinin yok olmasına neden olan ilerleyici bir nörolojik hastalıktır. Düşünce, hafıza ve davranış fonksiyonlarında azalmaya neden olan bu hastalıkta belirtiler yaşla birlikte yavaş yavaş ortaya çıkar. Hastalığın ileri evrelere gelmesi yıllar sürebilir. "
Sinem Teyze kelimeleri sıralarken, boğazıma bir yumru oturdu sanki. Dona kaldım öylece.
"Yani? Sinem Teyze lütfen açık konuş bizimle." Soruyu soran Rüzgar'dı.
"İleri evre Alzheimer hastaları çoğunlukla bir kişiyle karşılıklı olarak sohbet edebilme yeteneğini kaybeder, kendilerine yöneltilen sorulara ve çevrelerinde gelişen olaylara yanıt vermekte güçlük çekmeye başlar. Fakat işin en iyi tarafı şu ki Mira'nın hastalığı daha ileri evrede değil. En fazla dört aydır Mira hasta ve bir yılı geçince artık ciddileşiyor."
"Peki tedavisi nedir? Yani nasıl olucak?"
Ben hiçbir şey konuşamıyor,tek kelime edemiyordum. Benim yerime Rüzgar Sinem Teyze ile konuşup, sorular soruyordu,ben ise sadece izliyordum.
"Bilinen kesin bir tedavi yöntemi yoktur. Fakat bazı uygulamalar ile hastalığın hastada oluşturduğu semptomların azaltılması veya ortadan kaldırılması ve hastalığın ilerleyişinin yavaşlatılması mümkündür.Bu süreçte asla yalnız kalmamalı. Evet doğrudur ki unutkanlıklar başlayacak, aile bireylerini, arkadaşlarını bile unutacak,yani bu bir ihtimal,ama tüm bunları göze alarak yanında olacak biri lazım.Şöyle ki yaptığı şeyleri,arkadaşlarıyla vakit geçirdiği zamanları not alıp bir evin duvarlarına vurabilir. Ama benim tavsiyem video kaydetmesidir. Notları bile unuta bilir,fakat videoları ne kadar unutsa bile kendini gördükçe hatırlama olasılığı %1 bile artar.Eğer istersen günlük bile tuta bilirsin, senin için önemli olan şeyleri not edebilirsin günlüğüne ama günlüğünden haberdar olan biri olmalı ki sen unuttuğunda sana hatırlatsın. Bu süreçte ayrı bir evde yaşamanı tavsiye ederim aslında,çünkü ailen ile yaşarsan senin hastalığın ilerledikçe onlar kötü ola bilir ve bu seni daha kötü etkileyecektir."
Duyduklarımı sindirmekte zorluk çekiyordum. Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Gözyaşım benden izinsiz bir şekilde aniden gözümden aşşağıya doğru kayıp düşerken kendimi tutamayıp odadan çıktım. Asansörü beklemeden koşarak merdivenleri inip kendimi dışarı attım ve geldiğimiz arabanın yanına gidip yere çöktüm.Çığlık çığlığa ağlamak istiyordum. Birden omuzumdaki el ile başımı kaldırdım ve Rüzgar'a baktım.
"Mira, iyi misin?" Eğilip yanıma oturdu.
"Sence ?"dedim dolan gözlerimi gözlerine kenetleyerek.
"Bize gidelim.Hazal ile annem evde değil,babamda şirketde zaten. Biraz kafanı dinle eve gidersin sonra. İtiraz labul etmiyorum."dedi ve ayağa kalkıp elini bana doğru uzattı.
"Hadi ama."elinden destek alarak ayağa kalktım ve arabay doğru yürüdük."Hadi, içeri geç." Rüzgar'ın önünden geçip içeri girdim ve koridorda bekledim.
Eve gelene kadar konuşmamıştık. Rüzgar kapıyı kapatırken "sen geç otur, bende kahve yapıp geliyorum." dedi mutfak olduğunu düşündüyüm odaya geçti. Bende ortada kaldığımda koridorun sonuna kadar ilerledim ve oturma odasını görünce içeri girip kanepeye oturdum. Evleri gerçekten çok güzel ve büyüktü. Babamın işi ile alakadar olarak düzenli yaşadığımız bir evimiz olmamıştı.Sık sık konum değiştirdiğimiz için kendim için oda bile dekore etmemiştim hiçbir zaman. Dedemin yazlığında öok güzel odam vardı. Evet sadece orayı dekore etmiştim. Tam benim zevkime göre düzenlenmişti oda. Çok sık gitmesem bile dedem özel odamın olmasını istemişti. Geçmişin düşüncelerini bir kenara bırakıp ayağa kalktım ve konsolun yanına gidip üzerindeki çerçeveleri incelemeye başladım. Fotoğrafların birinde genç ve çok güzel bir kadın, yanındada Rüzgar'ın babası olduğunu düşündüğüm bir adam vardı. Fotoğraf çok eski olmalıydı çünkü babası bayağı gençti burada. Diğer fotoğrafa doğru gittin ve elime aldım. Bu fotoğrafta ise esmer bir kadın vardı,kucağında ise Hazal ve Rüzgar olduğu yüz hatlarından belli olan iki çocuk vardı.
"Hazal ve ben." Elinde iki fincanla odaya giren Rüzgar'a döndüm.
"Yüz hatlarınız aynı, hiç değişmemiş." Diyip Rüzgar'ın oturduğu kanepeye oturdum.
"Bizi kucağında tutan kadın Hazal'ın öz annesi. Diğer fotoğraftaki benim annem."
"Tekrar başın sağ olsun."
"Dostlar sağ olsun."
"Hazal'ın annesi, yani senin annenin fotoğrafına-"ben cümlemi bitirmeden Rüzgar cevap verdi.
"Ben sadece odama koymuştum annemin fotoğraflarını. Bir gün okuldan geldiğimde salondaydı fotoğraflar çerçeveletmişti hemde.'O bu evin gerçek hanımı, ve asla unutulmamalı. Hakk ettiği yerde olmalı fotoğrafı.'Demişti. Bu yüzden ona anne diyorum ya. Gerçekten çok iyi bir kadın."
"Anladım.Rüzgar," dedim boğazıma yumru otururken."Ne olacak bana?"zorlukla cümlemi tamamladığımda Rüzgar başını kaldırıp bana baktı.
"Sinem Teyze'yi ikimizde duyduk,tedavisi yokmuş. Ben...Ben çok korkuyorum." Dedim sol gözümden bir damla yaş firar ederken.
"Neyden korkuyorsun?" Diye sordu.
"Herkes'i herşeyi hatta ailemi bile unutacakmışım. Düşüncesi bile beni korkutuyor." Artık yaş damlalarım artmaya başlamıştı.Rüzgar anında bana yaklaşıp bir elini uzatıp elimi tuttu ve diğer elini yanağıma götürüp düşen yaşları silerek "Şşş.Güzelim, kendine gel olmayacak öyle birşey. Evet bu bir ihtimal, ama öyle olursa bile ben hep yanında olacağım."dedi.
"İhtimaller...Seni bile hatırlamaya bilirim Rüzgar.Buna ne kadar dayana bilirsin ki? Elbet bir gün pes edeceksin. Ne zamana kadar süreceğini, yada düzelip düzelmeyeceğimi bilmiyoruz bile.."
"Düzelecek. Sana söz veriyorum,herşey düzelecek, normale dönecek ve ben bu süreçte senin elini asla bırakmayacağım."
"Gerçekten bırakmazsın değil mi?" Dolu gözlerimi gözlerine kenetlemiştim.
"Gerçekten, bırakmam. Aklından bile geçirme böyle birşeyi,tamam mı?"
"Tamam."
"Hadi kalk, benim odamda biraz dinlen.Sonra seni eve bırakırım." Ayağa kalkıp elini uzattı. Elini tuttum ve bende ayağa kalktım. Merdivenleri çıkıp koridorun solundaki odaya girdik. Her halinden belliydi Rüzgar'ın odası olduğu.
Odaya girdikten sonra Rüzgar beni omuzumdan hafif iterek yatağa uzattı ve üzerima battaniye örttü.
"Sen rahat ol,dinlen. Birşey istersen aşağıda olacağım." Kapının kolunu açmaya yeltenirken cümlem ile durdu.
"Kalsan?"
"Nasıl istersen. Ben burada otururum." Dedi ve karşımdaki çalışma masasına oturdu.Garip bir şekilde Rüzgar'ı kendime çok yakın hissetmiştim.
"Bana niye öyle bakıyorsun?"Rüzgar söyleyene kadar ona baktığımın farkında değildim ki aniden gözlerimi çektim.
"Nasıl bakıyorum ?"
"Bilmem,garip."
"Bana sarılır mısın?" Dedim içsesimin söylediklerini umursamadan.Rüzgar'ın sorumu beklemediği belliydi ki, şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.
"Nasıl?" Dedi anlamaya çalışarak.
"Ne nasıl? Sarılmak istemiyorsan tamam. Sorun değil." Diyerek arkamı döndüm ve gözlerimi kapadım.
Aferin Mira. Çocuğa aniden bana sarıl denir mi?
İç ses sus lütfen.
Birden yatak hareket etti ve Rüzgarın elini belimde hissettim. İki elini belime dolayarak beni kendine doğru çekti ve başını saçlarımın arasına gömdü.
Ben tam ağzımı açacakken elini dudaklarının üstüne koydu beni susturmak adına.
"Uyu, güzelim."
Güzelim..Bu bana ikinci güzelim söyleyişiydi. Neden rahatsız olmamıştım? Genelde biri bana başka isimle ve ya lakap ile hitap ettiğinde sinirlenirdim ama niye şimdi sinirlenmemiştim?
Şimdi biz Rüzgar'ın odasında ve Rüzgar bana sarılmış uyuyoruz. İlk kez aklımdan geçenleri dinlemeyerek davranmıştım. İçimden geldiği gibi. Çünkü ölüme ne kadar yakın olunduğu biliyordum. Belki ölmeyecektim ama unuta bilirdim. Rüzgar bana garip şekilde çok iyi geliyordu. Onunlayken içten içe mutluluk hissediyordum. Bu gün beni zorla doktora götürmeseydi hastalığımdan hiç haberim olmayacaktı. Sanırım hayatın bıyunca Rüzgar'a bunun için minnettar olacaktım.
Bana böyle iyi gelen birini birgün unuta bilirmiydim ki? Bu kokuyu nasıl unuta bilirdim? Bu sarılışı? Mümkün müydü gerçekten? Aklımdaki soruları yanıtsız bırakarak derin bir uykuya daldım.
