"Işığımın altında yıkanırken yükselir ruhun semalarıma..."
Yarı açık duran göz kapaklarımın arasından kahverengi ahşap zemini inceliyordum. Dizlerim sızlıyor, sol ayak bileğimden baldırıma doğru uzanan garip bir sızı sağ ayağıma dayanmam için beni zorluyordu.
Yüzümü bile buruşturmadım. Hatta daha çok abandım incinmiş ayağıma. Acı insanı dinç tutuyordu. Damarlarımda garip bir sızı kol gezdiği sıra nasırlı elinin ahşap masaya vurmasıyla çıkan gürültü, bedenimle aramızda geçen garip savaşın sona ermesine vesile olmuştu. Çok daha güzel düşmanlar kazandırmıştı bana. Kendisi gibi.
"Sen!" diye bağırdığında bile zahmet edip yüzüne bakmamıştım, zoruna da gitmiş olacak ki masada duran o son derece pahalı ve şık takımlarından biri olan bardağını, içindeki suyla beraber suratıma fırlattı.
Kendisi iyi bir nişancıydı tabii... Severdi yara açmayı. Nereye vurması gerektiğini, nasıl vurması gerektiğini, karşısındakinin canını nasıl yakacağını çok iyi bilirdi.
Gereksiz yere benden daha değerli olan bardağı kulağımın kenarından geçip giderken arkasından garip bir rüzgar bırakmıştı. Hiçbir türlü bana değmese bile içindeki su, bir tokat gibi, suratıma çarpmıştı.
Su kanıma karışıp da pembe bir renge dönüşerek çeneme kadar gelip düşmüş, güzelim odanının yeni temizlenmiş, gül kokan zeminini kirletmişti.
"Senden adam olmaz!"
Arkamdan gelen tıkırtıyla gözlerimi birkaç saniye kapattım ve sonrasında aynı ruhsuzlukla açıp başımı kaldırdım. Ona benziyordum. Saçlarımın rengi, kaşlarımın şekli, ikimizin de ayakkabı numarası aynıydı. Aptal ayaklarımız bile birbirine benziyordu.
Gözlerine baktığımda bir an afalladı. Doğru ya, bu adam uzun zamandır beni görmüyordu. Doğrusu benim de onu gördüğüm söylenemezdi. Aynı sokakta, aynı evde, aynı sofrada kırk yıllık yabancıydık biz.
O bu evin oksijenini solurdu ben ise onun nefesini...
"Bir daha..." dedi. Dişlerini sıka sıka. "Bir daha böyle bir mevzu önüme serilsin, seni bu şehirden sürerim!"
Boş gözlerimde en ufak korku, tereddüt göremeyişi onu daha da deli ediyordu. Belliydi zaten, beni sevmediği ve asla sevmeyeceği.
"Çek git karşımdan!" dedi tükürürcesine. Uzun zamandır görmediğim gözleri, uzun bir zaman da görmemek üzere, başka bir yöne çevrilmişti. "Gözüm görmesin seni." derken ellerini sandalyesinin kenarına koyup destek alarak oturmuştu.
Ruhumu demleyen acının verdiği o dinginlik ile arkamı döndüm ve buram buram ahşap ile gül kokan saçma odadan çıkmak üzere birkaç topal adım attım. Kapının ağzında bekleyenler bilerek attığım sesli adımların ardından kaçışmışlar, ayak sesleri evde yankınlanmıştı.
Kapı kolunu kanlı ellerimle açtım ancak çekip giderken kapatmadım.
Çünkü baba, konuşmamız henüz bitmedi...
ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
Merhaba!
Yazardan kucak dolusu sevgiler!
Devamı artık "Hitread" de.
Biraz içinde aksiyon, biraz trajedi, biraz dram ama en önemlisi 'normallik' var. Zaten siz de anlamışsınızdır benim Kötü Çocuk kitabımın nasıl olacağını.
Bilirsiniz adımızın hakkını vermeyi severiz...
LadyReBeL
ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Çocuklar Da Ağlar
Teen Fiction[TAMAMLANDI.] ARTIK HİTREADS'te Kötüçocuk#1 [17 Eylül 2021] İsyan #1 [5 Nisan 2021] Dram #1 [28 Haziran 2021] Bilirsin, ben iyi bir adam değilim. Şehrim yıkık dökük, kaldırımlarım hep ıslak. Okyanusum dalgalı , caddelerim dar, sokaklarımsa karan...