XVI

123 17 19
                                    

Öğleden sonra saat 3.

Çayırın kenarında bir ağacın altında uzanırken Cliff aramızdaki sessizliği bozmuştu.

"İyi olup olmadığınızdan endişeleniyorum." Dedi.

Sabah hiçbir şey demeden evden çıkışım ona farklı gelmişti, bu normaldi çünkü daha önce asla evden böyle çıkmamıştım.

Yine de başımı iki yana salladım, "Oldukça iyiyim." Diyerek bakışlarımı ona yönelttim.

Kaşlarını kaldırıp indirdi ve doğrulup ağaca yaslandı. Beni izliyordu.

Ona bakmak yerine akan suya odaklandım, aklımdan ayrılacağımız fikri çıkmıyordu.

Onu çok uzun süre göremeyeceğimi bilmek beni içten içe yıpratıyordu. Öncelikle söz konusu, zamandı.

Değişeceğini, büyüyeceğini, gelişeceğini biliyordum; arzuları da doğal olarak farklılaşacaktı.

Bunların bilincinde olmak kötüydü.

"Bay Ronald, yalan söylemeyeceğinizi biliyorum ama gerçekten iyi olduğunuzu düşünmüyorum; zihninizde bir şeyleri kovalıyorsunuz," Duraksadı, "farkındayım." Dedi.

Yorgun gözlerimi yüzüne çevirdim, elini saçlarıma koydu, okşamaya başladı.

Yutkundum, ondan saklamak gibi bir niyetim yoktu. Bir şeyleri açıklamalıydım.

Kalbimde hissettiklerimi mi, yolculuğa çıkmaktan bahsetmeyi mi... Benimle gelmesini istemeyi mi? Hangi birinden bahsedeceğimi bilmiyordum.

Sadece onu istiyordum. Hayatımda kalmasını.

"Bak, Cliff..." Dedim, "Bazı isteklerim var ama koşullar buna uygun değil."

Saçlarımı sevmeye devam etti, gözlerden ve kalabalıktan bu ırak yeşil ayrıca canlı ortamda onunla bulunmak çok güzeldi.

"Bazen istediklerimizi gerçekleştiremememiz kadar normal bir şey yoktur, Efendim." Dedi.

Başımla onu onaylarken cevap verdim, "Ama artık ben hayatımı ertelemek istemiyorum."

Su yeşili gözlerine daldım. Derin bir nefes vererek ayrıca ben de hafifçe doğrularak ağaca sırtımı yasladım, ona direkt olarak bakıyordum.

"Ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz, Cliff. Yarın var olup olmayacağım sadece şu anda ne yaptığıma bağlı, erken uyanıp geç uyanmama, dikkat edip etmememe, beslenmeme ve daha bir çok şeye... Ve ben bu bilinmezlikle yaşayamıyorum." Hiçbir şey söylemiyordu.

"Yarın var olmayacakmış gibi sadece bugüne odaklanalım demiyorum, ben istiyorum ki; yarınım bugünkü kadar güzel ve verimli geçsin."

"Yaşamak istiyorum, karnımı doyurup barınmaktan fazlasını."

"Mutlu olmak..."

Dediklerim onu belli ki düşündürmüştü, bunu görebiliyordum. Amacım onu hayalinden vazgeçirmek değildi, eğer hayali gerçek arzusu ise zaten vazgeçmeyi bile düşünmezdi.

Ağaca sırtımızı, başımızı yaslayıp birbirimize bakıyorduk. Yüzümüz yakındı ve nefesinin boynuma düştüğünü hissediyordum.

"Bay Ronald, sizi mutlu edecek şeyler dünyanın her bir yerine yayılmış olabilir ve onları toplamakta çok zorluk çekiyor da olabilirsiniz. Ama bir yerden başlamazsanız, asla mutlu olmaya sıra gelmez. Bu dünyadan tatmin bir şekilde ayrılmak istediğinizi anlıyorum, bunu herkes ister, benim sizden rica ettiğim şey, istediğiniz bir diğer mutluluğa kavuşamasanız bile bir yerden başlamanız. Ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz ama bu düşünce her anımızı zehir etmemeli, işte o zaman, anı kaçırmış oluyoruz." Dedi.

Gözlerimi kapattım.

Yutkundum.

Kalbim hızlanmıştı, içimde büyüyen enerjiyi hissediyordum.

Bir yerden başlamam gerektiğini söylüyordu ama nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum.

Rastgele mi olmalıydı?

"Nereden başlamalı?" Diye sordum gözlerinin içine bakarak. "Nasıl isterseniz." Dedi.

"Pekâlâ." Diyerek başımı salladım.

Sanırım ben mutluluğumu toplamaya onun dudaklarını öperek başlayacaktım.

1928 BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin