1: Dere ve Senrum

72 7 9
                                    

(Tuar, resimdeki çalgı aletinin küçük bir versiyonu gibidir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Tuar, resimdeki çalgı aletinin küçük bir versiyonu gibidir. 9 teli bulunur; 3 tanesi ince , 4 tanesi kalın ve 2 tanesi de orta kalınlıkta olur. Köylüler genellikle kendi elleriyle yapıp çalarlar.)

Sinyal 1:

Elimde Tuar'ımla, en sevdiğim küçük akarsunun yanında yumuşacık çimenlere oturmuş sakin bir parça çalıyordum. Sık sık kafa dinlemeye geldiğim bir yerdi burası. Hava da bugün özellikle çağırmıştı beni adeta; hafif esen ılık rüzgar, yeni açan burcu çiçekler, kuş sesleri... Yatağımdan kalktığım gibi elime tuarımı alıp kendimi dışarıya atmıştım. Bu hava kesinlikle tuar gününü hak ediyordu kısacası.

Sonra, sakin ve huzurlu parçamın sonlarına doğru beni tuhaf bir titreme kucakladı. Üşüyormuş gibi titriyordu bedenim. Ellerime baktım tuarı bırakıp. Ellerimi sabit tutamıyordum, tir tir titriyorlardı. Panikledim ve ayağa kalktım. Kırmızı eteklerim bu kez rüzgardan sallanmıyordu, ben sallıyordum onları. Korkmaya başladığım için düzensizleşen nefesimi kontrol etmeye çalıştım. Bana ne oluyordu? Kahvaltı yapmadığım için olabilir miydi? Hasta değildim, bana dokunan bir şey de yememiştim dün.

Eteklerimi toplayıp titreyen çıplak ayaklarımla dereye doğru ilerledim. Yüzüme su çarpsam iyi gelirdi sanki. Biraz yalpalayarak ve nefes nefese de olsa dere kenarına vardım, eteklerimi iyice kaldırdığımdan emin olduktan sonra dereye bir adımımı attım derken...

Ayağıma ıslaklık değer değmez tiz çığlığa benzer bir ses işittim. O sesle irkilip tuttuğum eteklerimi suya düşürdüm. Sağıma soluma bakındım ama hiç kimse gözükmedi, küçücük tek bir hayvan bile yoktu ortalıkta. Belkide etraftaki çocuklardan birisiydi çığlık atan. Nerden geldiğini çözmeye halim yoktu, kendime gelmeliydim. Neyse deyip önüme döndüm. Ellerimi uzatıp suyu avcuma doldurdum, soğuk suyu yüzüme çarparken titrememin geçtiğini fark ettim. Bu sefer bedenimi rahatlık sarmaladı. Islanmış kırmızı elbisemi tekrar toplamak için eğildim.

"Ah, Senrum balıkları! İnanamıyorum!" Bu güzellikleri görebilmek için kardeşlerimle defalarca her bir derede saatlerce aramalar yapardık. Daha önce yalnızca bir defa görmüştüm, hatta kardeşlerimden Senrum balığı gören 3.kişiydim! Tamam, Laxus ve Kay'la aynı anda görmüştük yani bu üçümüzü de 3. yapar... Ama o gün yalnızca 2 tane görmüştük. Şimdi ise tam olarak...Cidden kaç tanelerdi? O kadar çoklardı ki sayamıyordum-bir dakika! Bu hiç normal değil!

"Su akmıyor!?" Korku ve panik yeniden bedenimi sardı. Ne zamandan beri dere akmayı kesmişti? Dupduruydu, sanki uzun ve ince bir göle dönüşmüştü. Senrum balıklarını sayamayacağım kadar çok görebilmem de son derece mantıksızdı.

Bir hışımla sudan çıktım. Tuarımın yanına döndüm, elime aldım ve pek de farkında olmadan tahtasına biraz tırnaklarımı geçirdim, bir yandan da diğer elimle kıyafetimi sıkıyordum. Derin bir nefesle arkamı dönüp dereye baktım.

Dere akmaya devam ediyordu...

XXXXX

O zamanlar 18 yaşımı biraz geçmiştim. Tuhaf olay aklımdan çıkana kadar oraya tekrar gitmeyecektim. Öyle de yaptım. Günler geçerken bir ara başımdan geçeni Meril'e anlatma cesaretini toplamıştım. Evdeki anlayışlı, aynı zamanda zeki ablalarımdan biriydi. 2.büyük ablamdı. Meril bana yaşadığımın bir yanılsama olabileceğini söyledi, öyle gördüğünü sanmakmış yani. Daha sonra da bana ciddi ciddi "Aşık mısın yoksa Ruin!" diye sordu. Gerçekten, bakışlarındaki ciddiyet o kadar yoğundu ki onu doğrulayasım geldi. Ya da belkide olanlara bir açıklama çıkmasını istiyordum. Bilemiyorum.

///////////////////////

Ben yazar Netany, ilk bölümü burada noktalandırıyorum. Beğendiysen desteğini bekliyorum:) Okuduğun için teşekkürler...

Bir Faemor Nasıl Eğitilir ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin